İzlediğiniz En Güzel Filmler

LoSt_LoVe

Forum Onuru
I Am Legend - (Ben Efsaneyim)

Robert Neville başarılı bir bilim adamıdır ve insanlığı yok edeceğine inanılan,önüne geçilemez tehlikeli virüs ona bulaşmamıştır. Virüs çok kısa bir zamanda insanların ölümüne sebep olmuş, sonuçta Neville New York'ta hayatta kalan tek insan olmayı başarmıştır. Ancak Neville'in durumu çok zordur çünkü belki de dünya üzerindeki tek insan kendisidir. Üç yıl boyunca dolaşmakta, yaydığı radyo mesajları ile hayatta kalan insanlara ulaşmaya çalışmaktadır.

Herhangi bir canlıya rastlayamayan Neville aslında yalnız değildir ve her hareketi izlenmektedir. Salgından sağ kurtulan eski insan-yeni mutantlar Neville'in ölümcül bir hataya düşmesini beklemektedirler.

tek başına filmi almış götürmüş bence bravo.

eğer izlemediyseniz izledikten sonra birde internetten alternatif son yazıp indirmelisiniz filme iki son hazırlamışlar.
 

LoSt_LoVe

Forum Onuru
MİRMİC ten kopyayı aldım bilmiyodum tiyo için saol.ve hemen sizlere sunuyorum bende heyecanla bekliyorum.

“SAW“

Her şey 2004 yılında kulaktan kulağa gezinen bir efsane ile başlamıştı. Yaklaşık 20 günde çok kısıtlı bir bütçe ile çekilen, prodüksiyon kısmı bir haftada bitirilen ve bir nevi yeni Blair Witch Project olarak adlandırılan Saw hakkında bir çok şey yazıldı çizildi. Filmin yönetmeni daha önce hiç adı duyulmamış Malezya asıllı bir Avustralyalı olan James Wan aynı zamanda filmin konusuna temel oluşturan hikayeyi de yazan kişi olarak karşımıza çıkacaktı (tam bu noktada bu müthiş senaryoyu yazan Leigh Whannell’ı da pas geçmeyelim, kendisi aynı zamanda filmdeki Adam rolünde kaşımızdaydı). Nitekim beklentiler boşa çıkmadı ve film vizyona girer girmez yüksek beklentileri haklı çıkarırcasına (bu beklentilerin oluşmasında filmin resmi internet sitesinin de çok büyük etkisi var, keza flash siteler içerisinde çok ayrı bir yerde duran bir site, kesinlikle ziyaret edilmeli ancak filmi izlemeyenler ziyaret etmeden önce mutlaka filmi izlemeli) müthiş bir başarı elde etti. Filmdeki Tobin Bell’in canlandırdığı Jigsaw karakteri sinema tarihine altın harflerle kazınan bir performansla bu başarıya en büyük katkılardan birini yapmıştır. Çok küçük bir bütçe ile yola çıkılmasına rağmen gişede müthiş bir ticari başarı elde eden filmin devamının gelmesi de kaçınılmaz oldu. İlk filmin hemen ertesi yılı serinin ikinci filmi vizyona girdi. Bu sefer James Wan yönetmen koltuğunu Darren Lynn Bousman’a bırakmış kendisi filmin yapımcısı rolünü üstlenmişti. Elbetteki çoğu devam filmi gibi ilk filmin gerisinde kaldı. Bu durum serinin geneli için de söylenebilir aslında. İlk filmin özellikle serinin diğer filmlerine nazaran öne çıkmasındaki en büyük pay senaryosu ve şok edici finaline aittir. İkinci film beklentileri tam olarak karşılamasa da ilk filmin izinden giden ve ilk filmle birlikte oluşmaya başlayan kemik izleyiciyi üzmeyecek yapıda oluşan senaryo akışı ile gişede yine iyi işler yaptı. Periyodik olarak otomatiğe bağlana seri 2006 yılında da serinin üçüncü filmi ile karşımıza çıktı. Yine aynı hikayeden beslenen üçüncü filmin yönetmen koltuğunda serinin ikinci filminin yönetmeni Darren Lynn Bousman’dı. Serinin üçüncü filminde ana karakterimiz Jigsaw’un geçmişi ve bugünkü halini almasının arkasındaki sebepler ile ilgili bilgiler seyirciye verilmiş ve izleyicilerde yeni bir merak uyandırılmıştı. Filmin final sahnesinde verilen bu bilgilerden hareketle sinemaseverler (ya da testere sevenler) genelde üçüncü filmlerde sona eren serilerin bu film geçerli olmayacağı fikrine kapıldılar. Bu fikrilerinde de çok yanılmamış oldukları 2007 yılında çekilen serinin dördüncü filmi ile hayata geçmiş oldu.

Üçüncü filmin bittiği noktadan yola çıkan film, serinin önceki filmlerini yok saymıyor, tam tersine onlardan aldığı referanslarla yer yer seyirciye verdiği geriye dönüşlerle olayların öncesine dönüyor ve durumun biraz daha farkında olmamızı sağlıyor. Serinin bu filminde bize anlatılan hikaye aslında serinin üçüncü filmi sırasında gerçekleşen olaylardı, yani 2006 yılında izlediğimiz serinin üçüncü filminde bizim görmediklerimizdi. Filmin açılışındaki otopsi sahnesi, çoğu izleyici fazlaca rahatsız etmişse de son yıllarda fazlasıyla kana bulanan beyazperdesinde gore seyirciyi de bir o kadar memnun etti. Serinin şimdilik son filmi olan Saw 5 (ki aslında buna son dememeliyiz filmin altıncısı yolda) önümüzdeki aylarda ülkemizde vizyona girecek. Her ne kadar kimine göre artık seri kabak tadı verdi söylemleri ortada dolaşsa da filmin genel ruhu, felsefesi, izleyiciye ve aslında kurbanlarına oynadığı oyunları ile sinema tarihinde yerini çoktan almış bir seri olarak yine beyazperdeye seyirci çekecektir. Serinin beşinci filminde yönetmen koltuğunda daha önce serinin diğer filmlerinde bir şekilde yer almış olan ancak bu filmle ilk defa yönetmen koltuğuna oturan David Hackl yer almakta. Mucizenin yaratıcıları James Van ve Leigh Whannell da filmin prodüksiyon ve yapımcı koltuğundaki yerlerinde yine yer almaktalar. Bu seri hakkındaki yazımı yazarken seri ile tanışmayanların olma olasılığına karşı seriyi oluşturan filmlerin konusu hakkında özellikle herhangi bir şey belirtmedim. Son zamanlarda çok az sayıda iyi korku filminin vizyonda olmasına son verecek bir film olması temennisi ile filmi merakla beklemekteyiz.
 

MRMİC

Uzman
Bildiğim kadarıyla filmin senaristi aynı zamanda ilk kez film yazmış ve ortaya saw çıkmış.
aynı zamanda bir film şirketinde ortacı olarak çalışan bu 25 yaşındaki genç adam ilk filmi 1,5 milyon dolara satıp filmin tüm haklarınıda üstüne almış ve zaten yapımcılığınıda yapıyor.

heralde tobin bellden dahada iyi oynayan olamazdı bu filmi müthiş oynuyor süper ötesi ve şanına yakışacak bir karizmaya sahip:)ama ölümü beni üzdü,ölmüş olmasına rağmen filmde bi şekilde geçmişiyle oynuyor buda beni sevindiriyor.
 

MRMİC

Uzman
I Am Legend - (Ben Efsaneyim)

Robert Neville başarılı bir bilim adamıdır ve insanlığı yok edeceğine inanılan,önüne geçilemez tehlikeli virüs ona bulaşmamıştır. Virüs çok kısa bir zamanda insanların ölümüne sebep olmuş, sonuçta Neville New York'ta hayatta kalan tek insan olmayı başarmıştır. Ancak Neville'in durumu çok zordur çünkü belki de dünya üzerindeki tek insan kendisidir. Üç yıl boyunca dolaşmakta, yaydığı radyo mesajları ile hayatta kalan insanlara ulaşmaya çalışmaktadır.

Herhangi bir canlıya rastlayamayan Neville aslında yalnız değildir ve her hareketi izlenmektedir. Salgından sağ kurtulan eski insan-yeni mutantlar Neville'in ölümcül bir hataya düşmesini beklemektedirler.

tek başına filmi almış götürmüş bence bravo.

eğer izlemediyseniz izledikten sonra birde internetten alternatif son yazıp indirmelisiniz filme iki son hazırlamışlar.


Bu tür filmler ilgimi çeker izleyecem en yakın zamanda:)
 

corelia

Katılımcı
Bahsedilen filmlerin bir çoğunu izledim ve gerçekten güzel filmler; bende bir kaç yazılmayanı paylaşayım =)

Fabuleux destin d'Amélie Poulain, Le
Şirin sımsıcak içten bir film Amelie..
Hayatta "mutluluk" için aslında ne kadar çok sebebimiz olduğunu anlatan bir masal...
Küçük ayrıntıların büyük mutlulukları meydana getirdiğini görüyoruz her karesinde. Belki de filmin anlatmak istediği de bu "farkındalık" Hemen hemen hergün, her an yakınımızda olan sadece görmek istediğimizde farkına vardığımız detaylar. Filmin başlangıcında önce sıcacık ve neşeli bir müzik karşılıyor bizi Yann Tiersen'den. Görüntüler akmaya devam ederken kısa bir anlatımla Amelie'nin hayatı hakkında fikir sahibi oluyoruz.Ve sonrasında içimizi ısıtan gülümsemesi ile Amelie çıkıyor karşımıza. Herşey Amelie'nin küçük bir çocuğa ait masum ve değerli hazinesini ( tamamen bir tesadüf sonucu ) keşfetmesi ile başlıyor.Bu keşif sonrasında Amelie, başkalarını mutlu etmenin ne kadar kolay olduğunu hatırlatıyor bize ve ne kadar büyük bir keyif olduğunu. Belki de hayatın tadına varmayı vurguluyor her bir karesinde ! Ve tabi ki aşk. Kaçınılmaz olgu ! Ve film sonlandığında yüzümüzde kocaman bir gülümseme kalıyor. İçimizdeki sıkıntıyı tamamen alıp götüren bir film böylece sonlanıyor.

Tür : Dram / Bilim Kurgu
Gösterim Tarihi : 11 Mayıs 2007
Yönetmen : Darren Aronofsky
Senaryo : Darren Aronofsky , Ari Handel
Görüntü Yönetmeni : Matthew Libatique
Müzik : Clint Mansell
Yapım : 2006, ABD , 96 dk.


Oyuncular

Hugh Jackman (Tom Verde) , Rachel Weisz (Izzi) , Mark Margolis (Rahip Avila) , Jamie Isaac Conde (Denevi Vicks) , Sean Patrick Thomas , Ellen Burstyn (Lilian) , Alexander Bisping (Del Toro) , Cliff Curtis , Sean Gullette , Donna Murphy , Ethan Suplee

16., 21., ve 26. yüzyılda geçen hikaye, ölümsüzlüğü ve buna bağlı olarak da aşkı arayışın hikayesi. 1500'lerde yaşayan İspanyol keşif Tomas, bütün hayatını etkileyecek önemli bir misyonla görevlendirilmiştir. Kraliçe'nin, ölümsüzlüğün kaynağı olduğuna inandığı ağacı bulacak ve bu sayede, yüzyıllardır insanoğlunun peşinden koştuğu sonsuz yaşam amacına ulaşılmış olacaktır. Bu uğurda yola çıkan Tomas için yüzyıllarca sürecek bir yolculuk başlayacaktır.

2000'lere gelindiğinde aynı Tomas'ı, sevdiği kadının iyileşmesi için amansız bir hastalığa karşı mücedele ederken görürüz; 2500'lerdeyse uzayda bir balonun içinde tek başına bir boşlukta yaşamaktadır.


İki filmde arada açıp izlenilesi filmler benim fikrime göre. Henüz izlememiş olanlara şiddetle tavsiye ederim. ( film müziklerine özellikle dikkat edilmesini de belirtmeliyim )
iyi seyirler :)
 
Top