Son zamanlarda oldukça sık yaşanan çocuklara yönelik taciz, ve tecavüz suçlarının ardı arkası kesilmiyor. Dünya Sağlık Örgütüne(WHO) göre 0-18 yaş aralığındaki bireyler çocuk olarak kabul ediliyor. İşte bu noktada yetişkinlerin çocukları taciz etmesinin dışında 15-16 yaşındaki ergenlerin kendilerinden küçük olan çocukları taciz etmeleri çok sık rastladığımız ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Çocuğun çocuğu istismar etmesi, taciz de bulunması, tecavüz etmesi buda yetmiyor vahşi bir biçimde öldürmesi toplum olarak bize ne oluyor sorularının sorulmasının bir zorunluluk olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum.
Anne babalara işgalci anne babalar olmamaları yönünde tavsiyelerde bulunuruz biz profesyoneller. Çocukların bireyselliklerine saygı duyun, özerkleşmelerini destekleyin, anlayışlı olun, hatta ilkel anne baba olun, ne yaptıklarına sürekli müdahale etmeyin, onların kendilerini rahat hissetmelerini sağlayın, deriz. Şimdi bu noktada ailelerin kafalarının karışmış olduğunu görüyorum. Çocukların bireyselliklerini tanırken onları tamamen ihmal ettiğimizi düşünüyorum. 16 yaşında bir genç başta kendi erkek kardeşi olmak üzere, erkek kardeşinin 4 arkadaşını aylarca kendi evlerinde taciz ediyor ve bu beş çocuğu cinsel haz nesnesi olarak uzun süre kullanıyor. Ve ne yazık ki bu beş ailenin hiçbir tanesinin ne olup bittiğinden yaklaşık bir yıl boyunca hiç haberi olmuyor. Tacize uğrayan beş erkek çocuk saatlerce ağlayıp olayı inkar ettikten sonra içlerinden bir tanesinin dayanamayıp doğruyu söylemesiyle olay çözümleniyor. Şimdi bu durumda tacize uğrayan çocuk öncelikle bu durumdan son derece utandığı için, ikinci olarak kendisini suçladığı için ve son olarak katı anne baba tutumlarından dolayı cezalandırılacağından korktuğu için gerçeği uzun süre gizleme eğilimi gösteriyor. Uzun süre tacize uğrayan çocuğun bütün psikolojisi henüz sekiz yaşındayken yazık ki alt üst oluyor. Çocukluk dönemi bilişsel gelişim özelliği olarak çocukların somut düşünmesi, soyut kavramları bilmemeleri, soyut düşünce yetisinin henüz gelişmemiş olması çocukların olayları anlamalarında handikap oluşturuyor. Çocuk kendisine ne yapıldığını belki bir süre anlamlandıramıyor. 11 yaşına kadar çocuklar soyut kavramları anlayamıyor, örneğin büyük adam sözünü iri ve uzun boylu adam olarak anlıyorlar. Yasak, ayıp, günah, ahlaklı, ahlaksız gibi bir çok kelimenin ne anlama geldiğini sadece ezbere biliyorlar, aynen şiirlerde ulus, vatan, millet, ülke, onur, ölüm sözcüklerini ezberledikleri ve anlamını kavrayamadıkları gibi moral değerlere ait kavramları da anlamlandıramıyorlar. Bu yüzden çocuk taciz ve tecavüzün farkını da bilmiyor, kendisine ne yapıldığını da Çocuklarda 2-7 yaş arasında olduğu kabul edilen egosantrik düşünce yapısı da bu sorunun ortaya çıkmasında sebep teşkil ediyor. Bu düşünce yapısında çocuk ben merkezci düşünüyor. Her şeye kendisinin neden olduğunu var sayıyor. Onun yüzünden olmuş, suçlu kendisiymiş gibi düşünüyor. Anne baba kavga ettiğinde, çocuk benim yüzümden diye düşünüyor. Sonra anne baba ayrılıyor, çocuk yine kendisinin sebep olduğunu zannediyor. Başına gelen her türlü olayda kendisinin sorumlu olduğunu düşünüyor. Birisi ona anlamadığı bir şey yapıyor, bu yaptığı şey kötü ama çocuk benim yüzümden bunu bana yaptı, suçlu benim şeklinde düşünüyor. İşte bu noktada çocuk başına gelen olumsuz olayları hem anlamlandırmakta güçlük çekiyor hem de paylaşmakta isteksiz oluyor. Özellikle aşırı mükemmeliyetçi ailelerde, çocuklar çok eleştirel bir ortamda yetiştiklerinden, kendilerini, duygularını, öfkelerini, üzüntülerini ifade edemediklerinden çocukların yaşadıkları sorunu dile getirme olasılığı yazık ki daha düşük oluyor. Ve bu tip ailelerde bizim başımıza gelmez, bizim çocuklarımız yapmaz gibi bir soyutlama ve reddetme durumu söz konusu olduğundan gerçek uzun süre fark edilmiyor.
Anne babalara çocuklarınıza karşı aşırı baskıcı olmayın mesajını vermek için işgalci olmayın biraz çocukluklarını yaşasınlar ve onlara küçük yetişkinler gibi davranmayın dediğimizden bahsetmiştim. Ancak özellikle son yıllarda, çocuklar kapılarının önünde oynarken bile sokaktan geçen her hangi biri tarafından tacize uğrayabiliyorlar, bu durumda ailelere ve toplumun fertleri olarak bizlere çok büyük görevler düşüyor. Ailelerin işgalci olmadan ihmal etmemeyi başarabilmeleri, bizimde hiçbir olaya sessiz kalmadan bu tür durumlarda gerekli mercilere tanık olduğumuz bu içerikte olayları bildirmemiz gerekiyor. Çocuklarımız başkaları tarafından öpülerek sevilerek büyüyorlar, ve bu bizim kültürümüze aykırı bir durum olmadığından normal karşılanıyor, ancak özellikle 3-4 yaşlarından itibaren çocuklara bu bilincin bizler tarafından aşılanması gerekiyor, kendi bedenlerinin özel olduğunu, istemedikleri sürece kimsenin onlara dokunamayacağını, yanlarında bir ebeveyn yoksa kimseye kendilerini öptürmemeleri ve dokundurmamaları gerektiğini bir şekilde uygun bir dille çocuklarımıza sürekli olarak anlatmamız gerekiyor. Bunu yaparken çocuğa aşırı bir kaygı ve korkunun yüklenmemesi de son derece hassas bir konu, bunu da dengeli bir biçimde yapabilmek son derece önem arz ediyor.
Çocukluk döneminden sonra ergenlikte de taciz ve tecavüzün çok önemli bir sorun olduğunu görüyoruz. Ergenlik döneminde hormonların en üst düzeyde çalışması, cinsel dürtülerin kontrol edilememesi, cinselliğin yanlış algılanışı, özellikle internet ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının denetimsiz bir biçimde kullanılması sorunu besleyen en öncelikli konular olarak karşımıza çıkıyor.
TV lerde izlenen dizilerin çoğu pornografi içeriyor, çocukların ve gençlerin TV izlediği saatlerde çıkan yayınların çoğu çocukların gelişimlerini negatif etkileyecek içeriğe sahip. Özellikle çarpık, enseste varan cinsel ilişkiler, şiddet içerikli programlar ve diziler, gençlerimizin ve çocuklarımızın doğru-yanlış arasındaki farkı kavrayamamalarına neden oluyor. Gençlik döneminin, aynı zamanda çocukluk döneminin en önemli özelliklerinden biri özdeşleşme ve model almadır. Çocuklarımıza model olan dizi ve film kahramanları, aynı zamanda sanatçı ve mankenler, yazık ki onlara gerçek olmayan bir dünyayı yaşanılabilir bir cennet gibi sunuyor. Bu durumda gençlerin özdeşleştikleri kişiler ya mafya babaları, ya da o bar senin bu bar benim sabaha kadar eğlenen sanatçılar oluyor. Kameralar alkolden ayakta duramayan sanatçıları yayınlarken yazık ki özdeşleştikleri kahramanlar gençlerimizin gözüne hiç çirkin görünmüyor ve istenmeyen bu davranışlarda gençler tarafından alınıp zihne olduğu gibi kodlanıyor. Bunun neticesinde ne oluyor? 17 yaşında bir genç testereyle 16 yaşındaki kız arkadaşını kesiyor! Her ikisi de çocuk! 5.310 kişi, çoğu çocuk ve ergen, Facebookta Cem Garipoğlu sayfasına hayran oluyor! Aynen kopyalayıp yapıştırıyorum: Hepimiz Cemiz Hepimiz KatiLiz . ! xD yazıyor gençler gruplar kurup ve tehlike git gide büyüyor. Belki sayısız uzman yorum yapıyor, sonucu değerlendiriyor, Garipoğlu teslim olduğunda nasıl görünüyordu, pişman mıydı? diye. Ailenin durumu değerlendiriliyor. Her iki gencin de ailelerinin toplumsal olarak nerede olduğumuzun çarpıcı bir göstergesi olduğu gerçeği değerlendirilmiyor. Sürece bakılmıyor, soruna bakılmıyor, yaşına yakışmayan bir makyaj ve dekolteyle o gencin o güne kadar kimin gözetimi ve koruması altında olması gerektiği sorgulanmıyor. Sadece sonuç değerlendiriliyor.
Bugün küçücük çocukların şarkı söylediği, aşırı makyaj yapıp dekolte giydikleri, aşk şarkıları söyleyip ağladıkları programlar yasaklanmıyor. Bazı anneler çocuklarıyla birlikte bu yarışmalara katılıp durumu iki kez pekiştiriyor. Bizim çocuklarımız ailece izlenen bu programlara maruz bırakılıyor. Sonra bir genç bir çocuğa tacizde bulunuyor, günah keçisi oluyor. Bir başka genç de sevgilisini öldürüyor, toplumsal yozlaşma hiçe sayılıp sadece soy isimler telaffuz ediliyor. Yazık ki
Saçı örgülü ilkokul öğrencisi görmek artık nerdeyse imkansız, diz altı etek giyen lise öğrencisi de. Aileler çocuklarının saçlarını boyamasına, makyaj yapmasına ilkokuldan itibaren izin vermeye başlıyor. Bu çocuklar aşırı doyuruluyor, hiçbir şeyi özlemeden büyüyor, hiçbir şeye özenmeden yaşıyor, işgalci olmayan ailelerin kafası karışıyor. Sonra bir gün bu çocuklar büyüyor, hiçbir şeyi özlemeden, hiçbir istekleri ertelenmeden narsizmleri pekiştirilerek mükemmel anne babanın mükemmel çocukları oluyorlar. Ve bu mükemmel gençlerden bir tanesinin kız arkadaşı bir gün kendisini aldatıveriyor, ya da genç olayı öyle yorumluyor, narsizmi zedeleniyor, ama o güne kadar hiç yaşamadığı bu duyguya tahammül edemiyor ve vahşice gözünü bile kırpmadan kendisini küçük düşüren, değersizleştiren bir başka genci katlediveriyor, basın günlerce bu olayı yazıyor çiziyor, sonra gruplar açılıyor, hepimiz katiliz diyor gençler, hepimiz narsistiz, hepimiz her an bir başka vaka olabiliriz, tehlikedeyiz, diyorlar..ama yine sadece soy isimler telaffuz edilip sonuca bakılıyor, yazık ki..
Sürece bakarsak! Bir çocuk en az 18 yaşına kadar çocuktur ve ailesinin koruması, gözetimi ve rehberliğinde yaşamak zorundadır. Yaşamalıdır! Hiçbir çocuk kendi kararlarını alacak kadar olgun düşünemez, seçenekler sunulup bu seçenekler üzerinde yoğunlaşılabilir ama bu seçenekleri çocuklar kendi kendilerine belirleyemez. Çocuğumla arkadaş gibiyimdir, bana her şeyini anlatır hiç yadırgamam, anlayışla karşılarım. tutumu yanlıştır. Çocukların ve gençlerin sayısız arkadaşı vardır, ihtiyaç duydukları arkadaş değil doğru bir rehberdir. Ne çok otoriter ne de etliye sütlüye karışmayan değil, çocuklarını anlayan, onaylayan, hata yapabilme olasılığı olduğunu gösteren, hata yaptığında görmemezlikten gelmeyen, doğruyu bulması için seçenekler sunan, kurallar koyan gerektiğinde esneyebilen ebeveynlere ihtiyaçları vardır. Çocuklar küçük yetişkinler değildir, çocuk olduklarını unutmadan yetişkin gibi davranmadan gelişimlerini desteklemek gerekir. Hepimiz Cemiz, hepimiz Katiliz gruplarının üyeleri binlere, on binlere ulaşmadan önce, bir an önce.. çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım.
Anne babalara işgalci anne babalar olmamaları yönünde tavsiyelerde bulunuruz biz profesyoneller. Çocukların bireyselliklerine saygı duyun, özerkleşmelerini destekleyin, anlayışlı olun, hatta ilkel anne baba olun, ne yaptıklarına sürekli müdahale etmeyin, onların kendilerini rahat hissetmelerini sağlayın, deriz. Şimdi bu noktada ailelerin kafalarının karışmış olduğunu görüyorum. Çocukların bireyselliklerini tanırken onları tamamen ihmal ettiğimizi düşünüyorum. 16 yaşında bir genç başta kendi erkek kardeşi olmak üzere, erkek kardeşinin 4 arkadaşını aylarca kendi evlerinde taciz ediyor ve bu beş çocuğu cinsel haz nesnesi olarak uzun süre kullanıyor. Ve ne yazık ki bu beş ailenin hiçbir tanesinin ne olup bittiğinden yaklaşık bir yıl boyunca hiç haberi olmuyor. Tacize uğrayan beş erkek çocuk saatlerce ağlayıp olayı inkar ettikten sonra içlerinden bir tanesinin dayanamayıp doğruyu söylemesiyle olay çözümleniyor. Şimdi bu durumda tacize uğrayan çocuk öncelikle bu durumdan son derece utandığı için, ikinci olarak kendisini suçladığı için ve son olarak katı anne baba tutumlarından dolayı cezalandırılacağından korktuğu için gerçeği uzun süre gizleme eğilimi gösteriyor. Uzun süre tacize uğrayan çocuğun bütün psikolojisi henüz sekiz yaşındayken yazık ki alt üst oluyor. Çocukluk dönemi bilişsel gelişim özelliği olarak çocukların somut düşünmesi, soyut kavramları bilmemeleri, soyut düşünce yetisinin henüz gelişmemiş olması çocukların olayları anlamalarında handikap oluşturuyor. Çocuk kendisine ne yapıldığını belki bir süre anlamlandıramıyor. 11 yaşına kadar çocuklar soyut kavramları anlayamıyor, örneğin büyük adam sözünü iri ve uzun boylu adam olarak anlıyorlar. Yasak, ayıp, günah, ahlaklı, ahlaksız gibi bir çok kelimenin ne anlama geldiğini sadece ezbere biliyorlar, aynen şiirlerde ulus, vatan, millet, ülke, onur, ölüm sözcüklerini ezberledikleri ve anlamını kavrayamadıkları gibi moral değerlere ait kavramları da anlamlandıramıyorlar. Bu yüzden çocuk taciz ve tecavüzün farkını da bilmiyor, kendisine ne yapıldığını da Çocuklarda 2-7 yaş arasında olduğu kabul edilen egosantrik düşünce yapısı da bu sorunun ortaya çıkmasında sebep teşkil ediyor. Bu düşünce yapısında çocuk ben merkezci düşünüyor. Her şeye kendisinin neden olduğunu var sayıyor. Onun yüzünden olmuş, suçlu kendisiymiş gibi düşünüyor. Anne baba kavga ettiğinde, çocuk benim yüzümden diye düşünüyor. Sonra anne baba ayrılıyor, çocuk yine kendisinin sebep olduğunu zannediyor. Başına gelen her türlü olayda kendisinin sorumlu olduğunu düşünüyor. Birisi ona anlamadığı bir şey yapıyor, bu yaptığı şey kötü ama çocuk benim yüzümden bunu bana yaptı, suçlu benim şeklinde düşünüyor. İşte bu noktada çocuk başına gelen olumsuz olayları hem anlamlandırmakta güçlük çekiyor hem de paylaşmakta isteksiz oluyor. Özellikle aşırı mükemmeliyetçi ailelerde, çocuklar çok eleştirel bir ortamda yetiştiklerinden, kendilerini, duygularını, öfkelerini, üzüntülerini ifade edemediklerinden çocukların yaşadıkları sorunu dile getirme olasılığı yazık ki daha düşük oluyor. Ve bu tip ailelerde bizim başımıza gelmez, bizim çocuklarımız yapmaz gibi bir soyutlama ve reddetme durumu söz konusu olduğundan gerçek uzun süre fark edilmiyor.
Anne babalara çocuklarınıza karşı aşırı baskıcı olmayın mesajını vermek için işgalci olmayın biraz çocukluklarını yaşasınlar ve onlara küçük yetişkinler gibi davranmayın dediğimizden bahsetmiştim. Ancak özellikle son yıllarda, çocuklar kapılarının önünde oynarken bile sokaktan geçen her hangi biri tarafından tacize uğrayabiliyorlar, bu durumda ailelere ve toplumun fertleri olarak bizlere çok büyük görevler düşüyor. Ailelerin işgalci olmadan ihmal etmemeyi başarabilmeleri, bizimde hiçbir olaya sessiz kalmadan bu tür durumlarda gerekli mercilere tanık olduğumuz bu içerikte olayları bildirmemiz gerekiyor. Çocuklarımız başkaları tarafından öpülerek sevilerek büyüyorlar, ve bu bizim kültürümüze aykırı bir durum olmadığından normal karşılanıyor, ancak özellikle 3-4 yaşlarından itibaren çocuklara bu bilincin bizler tarafından aşılanması gerekiyor, kendi bedenlerinin özel olduğunu, istemedikleri sürece kimsenin onlara dokunamayacağını, yanlarında bir ebeveyn yoksa kimseye kendilerini öptürmemeleri ve dokundurmamaları gerektiğini bir şekilde uygun bir dille çocuklarımıza sürekli olarak anlatmamız gerekiyor. Bunu yaparken çocuğa aşırı bir kaygı ve korkunun yüklenmemesi de son derece hassas bir konu, bunu da dengeli bir biçimde yapabilmek son derece önem arz ediyor.
Çocukluk döneminden sonra ergenlikte de taciz ve tecavüzün çok önemli bir sorun olduğunu görüyoruz. Ergenlik döneminde hormonların en üst düzeyde çalışması, cinsel dürtülerin kontrol edilememesi, cinselliğin yanlış algılanışı, özellikle internet ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının denetimsiz bir biçimde kullanılması sorunu besleyen en öncelikli konular olarak karşımıza çıkıyor.
TV lerde izlenen dizilerin çoğu pornografi içeriyor, çocukların ve gençlerin TV izlediği saatlerde çıkan yayınların çoğu çocukların gelişimlerini negatif etkileyecek içeriğe sahip. Özellikle çarpık, enseste varan cinsel ilişkiler, şiddet içerikli programlar ve diziler, gençlerimizin ve çocuklarımızın doğru-yanlış arasındaki farkı kavrayamamalarına neden oluyor. Gençlik döneminin, aynı zamanda çocukluk döneminin en önemli özelliklerinden biri özdeşleşme ve model almadır. Çocuklarımıza model olan dizi ve film kahramanları, aynı zamanda sanatçı ve mankenler, yazık ki onlara gerçek olmayan bir dünyayı yaşanılabilir bir cennet gibi sunuyor. Bu durumda gençlerin özdeşleştikleri kişiler ya mafya babaları, ya da o bar senin bu bar benim sabaha kadar eğlenen sanatçılar oluyor. Kameralar alkolden ayakta duramayan sanatçıları yayınlarken yazık ki özdeşleştikleri kahramanlar gençlerimizin gözüne hiç çirkin görünmüyor ve istenmeyen bu davranışlarda gençler tarafından alınıp zihne olduğu gibi kodlanıyor. Bunun neticesinde ne oluyor? 17 yaşında bir genç testereyle 16 yaşındaki kız arkadaşını kesiyor! Her ikisi de çocuk! 5.310 kişi, çoğu çocuk ve ergen, Facebookta Cem Garipoğlu sayfasına hayran oluyor! Aynen kopyalayıp yapıştırıyorum: Hepimiz Cemiz Hepimiz KatiLiz . ! xD yazıyor gençler gruplar kurup ve tehlike git gide büyüyor. Belki sayısız uzman yorum yapıyor, sonucu değerlendiriyor, Garipoğlu teslim olduğunda nasıl görünüyordu, pişman mıydı? diye. Ailenin durumu değerlendiriliyor. Her iki gencin de ailelerinin toplumsal olarak nerede olduğumuzun çarpıcı bir göstergesi olduğu gerçeği değerlendirilmiyor. Sürece bakılmıyor, soruna bakılmıyor, yaşına yakışmayan bir makyaj ve dekolteyle o gencin o güne kadar kimin gözetimi ve koruması altında olması gerektiği sorgulanmıyor. Sadece sonuç değerlendiriliyor.
Bugün küçücük çocukların şarkı söylediği, aşırı makyaj yapıp dekolte giydikleri, aşk şarkıları söyleyip ağladıkları programlar yasaklanmıyor. Bazı anneler çocuklarıyla birlikte bu yarışmalara katılıp durumu iki kez pekiştiriyor. Bizim çocuklarımız ailece izlenen bu programlara maruz bırakılıyor. Sonra bir genç bir çocuğa tacizde bulunuyor, günah keçisi oluyor. Bir başka genç de sevgilisini öldürüyor, toplumsal yozlaşma hiçe sayılıp sadece soy isimler telaffuz ediliyor. Yazık ki
Saçı örgülü ilkokul öğrencisi görmek artık nerdeyse imkansız, diz altı etek giyen lise öğrencisi de. Aileler çocuklarının saçlarını boyamasına, makyaj yapmasına ilkokuldan itibaren izin vermeye başlıyor. Bu çocuklar aşırı doyuruluyor, hiçbir şeyi özlemeden büyüyor, hiçbir şeye özenmeden yaşıyor, işgalci olmayan ailelerin kafası karışıyor. Sonra bir gün bu çocuklar büyüyor, hiçbir şeyi özlemeden, hiçbir istekleri ertelenmeden narsizmleri pekiştirilerek mükemmel anne babanın mükemmel çocukları oluyorlar. Ve bu mükemmel gençlerden bir tanesinin kız arkadaşı bir gün kendisini aldatıveriyor, ya da genç olayı öyle yorumluyor, narsizmi zedeleniyor, ama o güne kadar hiç yaşamadığı bu duyguya tahammül edemiyor ve vahşice gözünü bile kırpmadan kendisini küçük düşüren, değersizleştiren bir başka genci katlediveriyor, basın günlerce bu olayı yazıyor çiziyor, sonra gruplar açılıyor, hepimiz katiliz diyor gençler, hepimiz narsistiz, hepimiz her an bir başka vaka olabiliriz, tehlikedeyiz, diyorlar..ama yine sadece soy isimler telaffuz edilip sonuca bakılıyor, yazık ki..
Sürece bakarsak! Bir çocuk en az 18 yaşına kadar çocuktur ve ailesinin koruması, gözetimi ve rehberliğinde yaşamak zorundadır. Yaşamalıdır! Hiçbir çocuk kendi kararlarını alacak kadar olgun düşünemez, seçenekler sunulup bu seçenekler üzerinde yoğunlaşılabilir ama bu seçenekleri çocuklar kendi kendilerine belirleyemez. Çocuğumla arkadaş gibiyimdir, bana her şeyini anlatır hiç yadırgamam, anlayışla karşılarım. tutumu yanlıştır. Çocukların ve gençlerin sayısız arkadaşı vardır, ihtiyaç duydukları arkadaş değil doğru bir rehberdir. Ne çok otoriter ne de etliye sütlüye karışmayan değil, çocuklarını anlayan, onaylayan, hata yapabilme olasılığı olduğunu gösteren, hata yaptığında görmemezlikten gelmeyen, doğruyu bulması için seçenekler sunan, kurallar koyan gerektiğinde esneyebilen ebeveynlere ihtiyaçları vardır. Çocuklar küçük yetişkinler değildir, çocuk olduklarını unutmadan yetişkin gibi davranmadan gelişimlerini desteklemek gerekir. Hepimiz Cemiz, hepimiz Katiliz gruplarının üyeleri binlere, on binlere ulaşmadan önce, bir an önce.. çocuklarımıza ve gençlerimize sahip çıkalım.
Psk.Nur GEZEK