TARIM EKONOMİSİ
Tarım , iktisadi kalkınmada ele alınan üçlü sektör ayrımında oransal değişikliklerle de ifade edildiği gibi, hemen hemen tüm ekonomilerde birincil faaliyet sahası olarak kabul edilmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte hem üretim, hem de istihdam olarak insanların yaptıkları iş noktasındaki bağımlılıkları bu durumun diğer bir ifadesidir. Tarım, insanların temel faaliyet alanını oluşturması yanında iktisadi kalkınmada da öncü sektör olarak kabul edilmektedir.
İktisadi kalkınmada sektör önceliklerini tartışmaktan çok, tarım sektöründe ilişkin gelişmelerden bahsedilecek, özellikle tarımda prodüktivite artışını etkileyen faktörlere bir ölçüde işaret edilmektedir. Tarım sektörü yapı itibarıyla türlü doğal etkiye muhatap ve mevcut tarımsal alanların üretime müsait olmasına rağmen, üretimde de her türlü dalgalanmaya açık bir dırım arz etmektedir. Tarımsal üretimi iyileştirmekte verilen mücadele, ilk olarak tarıma uygun arazilerde üretim şartlarının muhalefetine rağmen üretimi mümkün olan en yüksek miktarda gerçekleştirebilmek noktasında yoğunlaşmıştır. Bu aşamada tamamen üretim ağırlıklı olarak ele alınan tarım için en önemli sorun üretimde artış ve çeşitlilik sağlayabilmektir. Bu bakışın mantığını formüle ettiğimizde üretim miktarı bağımsız değişkenler iklim, ve toprak şartları olmaktadır. Ancak, bu faktörlerin önemi halen devam etmekle beraber, tarımsal üretimin belirlenmesinde artık çok sayıda değişkenden bahsedebilmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır. Tarımda yeni teknolojilerin kullanımı, genetik araştırmalara ağırlık verilerek tohumda kalitenin iyileştirilmesi, gübre ve diğer verim arttırıcı maddelerin geliştirilmesi, sulama imkanlarının arttırılması, tarım araç ve gereçlerinin miktarların artırılması vb. sayabileceğimiz faktörler artık tarımsal üretim miktarının üretim yönü ile en önemli belirleyicileri durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Sanayi kesiminde kaydedilen gelişmeler tarım kesimini de çok yakından etkilemiş ve tarımın gelişmesine olumlu katkılar sağlamıştır. Bu durum, tarım kesimi ile sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayiler diye adlandırdığımız bir sektörün doğmasına sebep olmuş ve ülkelerin sanayi ürünü ihracatı içerisinde tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ağırlığından ve öneminden bahsetmek lüzumu hasıl olmuştur. Tarımsal üretimin bir kısmı tarıma dayalı sanayilerin ürünü durumuna gelmekte ve ayrıca tarımda sağlanan verimlilik artışı sayesinde daha az kaynak ve daha az emek ile daha fazla üretimden söz etmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır.
Tarım sektörü giderek doğal kaynakları yanında sanayi ürünlerini girdi olarak kullanarak en fazla ürünü verebilmenin çabası içerisindedir. Tarımsal üretim miktarlarının belirleyicileri durumunda olan değişkenlerin her birinde kaydedilecek gelişmeler ve bunların tarımsal üretim sahasında uygulanması, tarımın giderek daha verimli hale gelmesini sağlayacaktır. Bu durum, dağıtım ve pazarlamayı teşvik edici ve uluslar arası rekabeti kolaylaştırıcı finans teşvik ve imkanlar sağladığı ölçüde söz konusu ürünlere uluslar arası ticarette mukayeseli üstünlük şansı sağlayacaktır. Tarımda kendi kendine yeterli olabilme ayrıcalığı gibi özel bir konuma ilave edilecek bu tür bir üstünlük, sanayileşme açısından yeterli gelişmeyi sağlayamamış ülkelerde sanayileşmenin finansmanında kullanılabilecek tarım kaynaklı bir dış ticaret gelirinin oluşmasına sağlayacaktır.
Diğer taraftan, Dünya tarımsal üretiminde oransal olarak büyük paylara sahip olan gelişmiş ülkelerde ekilebilir arazilerin sınır noktasına ulaşması, düşük verimlilik ve tarımsal potansiyeline sahip gelişmekte olan ülkelerin önemini arttırmaktadır. Çünkü, üretimin tüm teknolojik imkanlar kullanılmak suretiyle arttırılması yanında, bu üretim artışının belli bir noktada sınırlı kalması, sürekli artan tarımsal ürün talebinin karşılanmasında tarımsal potansiyele sahip ülkelere önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Uluslar arası karşılaştırmalar yapıldığında Türk Tarımı potansiyel olarak mukayeseli üstünlüğe sahiptir. Ancak, Türkiye’ nin tarımda verimlilik ve teknoloji kullanımı açısından yeterli düzeyde gelişmiş olduğunu söylemek güçtür. Tarımsal üretim bakımından Türkiye, kendi kendine yeterli nadir ülkelerden biri olmakla beraber, iç talep fazlası ürünün dış piyasalara arz edilip gerekli gelirin elde edilmesi açısından yetersiz durumdadır. Kaldı ki Türkiye’ de tarım sektörünün üretim, istihdam, piyasa ve faktör gibi katkıları dikkate alındığında ekonomide önemli bir ağırlığa sahip olduğu da bir gerçektir. O halde, sektörün ekonomiye katkısının daha fazla arttırılması bakımından mevcut potansiyelin üretime yönelik olarak harekete geçirilmesi konusunda ortaya atılan sorunların tartışılması gerekmektedir. Başka bir ifade ile, Türkiye’ de tarımda verimlilik artışını etkileyen faktörlerin irdelenmesi gerekmektedir.
Tarım , iktisadi kalkınmada ele alınan üçlü sektör ayrımında oransal değişikliklerle de ifade edildiği gibi, hemen hemen tüm ekonomilerde birincil faaliyet sahası olarak kabul edilmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte hem üretim, hem de istihdam olarak insanların yaptıkları iş noktasındaki bağımlılıkları bu durumun diğer bir ifadesidir. Tarım, insanların temel faaliyet alanını oluşturması yanında iktisadi kalkınmada da öncü sektör olarak kabul edilmektedir.
İktisadi kalkınmada sektör önceliklerini tartışmaktan çok, tarım sektöründe ilişkin gelişmelerden bahsedilecek, özellikle tarımda prodüktivite artışını etkileyen faktörlere bir ölçüde işaret edilmektedir. Tarım sektörü yapı itibarıyla türlü doğal etkiye muhatap ve mevcut tarımsal alanların üretime müsait olmasına rağmen, üretimde de her türlü dalgalanmaya açık bir dırım arz etmektedir. Tarımsal üretimi iyileştirmekte verilen mücadele, ilk olarak tarıma uygun arazilerde üretim şartlarının muhalefetine rağmen üretimi mümkün olan en yüksek miktarda gerçekleştirebilmek noktasında yoğunlaşmıştır. Bu aşamada tamamen üretim ağırlıklı olarak ele alınan tarım için en önemli sorun üretimde artış ve çeşitlilik sağlayabilmektir. Bu bakışın mantığını formüle ettiğimizde üretim miktarı bağımsız değişkenler iklim, ve toprak şartları olmaktadır. Ancak, bu faktörlerin önemi halen devam etmekle beraber, tarımsal üretimin belirlenmesinde artık çok sayıda değişkenden bahsedebilmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır. Tarımda yeni teknolojilerin kullanımı, genetik araştırmalara ağırlık verilerek tohumda kalitenin iyileştirilmesi, gübre ve diğer verim arttırıcı maddelerin geliştirilmesi, sulama imkanlarının arttırılması, tarım araç ve gereçlerinin miktarların artırılması vb. sayabileceğimiz faktörler artık tarımsal üretim miktarının üretim yönü ile en önemli belirleyicileri durumuna gelmiş bulunmaktadır.
Sanayi kesiminde kaydedilen gelişmeler tarım kesimini de çok yakından etkilemiş ve tarımın gelişmesine olumlu katkılar sağlamıştır. Bu durum, tarım kesimi ile sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayiler diye adlandırdığımız bir sektörün doğmasına sebep olmuş ve ülkelerin sanayi ürünü ihracatı içerisinde tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ağırlığından ve öneminden bahsetmek lüzumu hasıl olmuştur. Tarımsal üretimin bir kısmı tarıma dayalı sanayilerin ürünü durumuna gelmekte ve ayrıca tarımda sağlanan verimlilik artışı sayesinde daha az kaynak ve daha az emek ile daha fazla üretimden söz etmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır.
Tarım sektörü giderek doğal kaynakları yanında sanayi ürünlerini girdi olarak kullanarak en fazla ürünü verebilmenin çabası içerisindedir. Tarımsal üretim miktarlarının belirleyicileri durumunda olan değişkenlerin her birinde kaydedilecek gelişmeler ve bunların tarımsal üretim sahasında uygulanması, tarımın giderek daha verimli hale gelmesini sağlayacaktır. Bu durum, dağıtım ve pazarlamayı teşvik edici ve uluslar arası rekabeti kolaylaştırıcı finans teşvik ve imkanlar sağladığı ölçüde söz konusu ürünlere uluslar arası ticarette mukayeseli üstünlük şansı sağlayacaktır. Tarımda kendi kendine yeterli olabilme ayrıcalığı gibi özel bir konuma ilave edilecek bu tür bir üstünlük, sanayileşme açısından yeterli gelişmeyi sağlayamamış ülkelerde sanayileşmenin finansmanında kullanılabilecek tarım kaynaklı bir dış ticaret gelirinin oluşmasına sağlayacaktır.
Diğer taraftan, Dünya tarımsal üretiminde oransal olarak büyük paylara sahip olan gelişmiş ülkelerde ekilebilir arazilerin sınır noktasına ulaşması, düşük verimlilik ve tarımsal potansiyeline sahip gelişmekte olan ülkelerin önemini arttırmaktadır. Çünkü, üretimin tüm teknolojik imkanlar kullanılmak suretiyle arttırılması yanında, bu üretim artışının belli bir noktada sınırlı kalması, sürekli artan tarımsal ürün talebinin karşılanmasında tarımsal potansiyele sahip ülkelere önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Uluslar arası karşılaştırmalar yapıldığında Türk Tarımı potansiyel olarak mukayeseli üstünlüğe sahiptir. Ancak, Türkiye’ nin tarımda verimlilik ve teknoloji kullanımı açısından yeterli düzeyde gelişmiş olduğunu söylemek güçtür. Tarımsal üretim bakımından Türkiye, kendi kendine yeterli nadir ülkelerden biri olmakla beraber, iç talep fazlası ürünün dış piyasalara arz edilip gerekli gelirin elde edilmesi açısından yetersiz durumdadır. Kaldı ki Türkiye’ de tarım sektörünün üretim, istihdam, piyasa ve faktör gibi katkıları dikkate alındığında ekonomide önemli bir ağırlığa sahip olduğu da bir gerçektir. O halde, sektörün ekonomiye katkısının daha fazla arttırılması bakımından mevcut potansiyelin üretime yönelik olarak harekete geçirilmesi konusunda ortaya atılan sorunların tartışılması gerekmektedir. Başka bir ifade ile, Türkiye’ de tarımda verimlilik artışını etkileyen faktörlerin irdelenmesi gerekmektedir.