• Merhaba Ziyaretçi.
    "Minimalist Fotoğraflar" konulu yarışmamız başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de yarışmada görmek istiyoruz...

Tarım Ekonomisi

  • Konuyu açan Konuyu açan dderya
  • Açılış tarihi Açılış tarihi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
TARIM EKONOMİSİ

Tarım , iktisadi kalkınmada ele alınan üçlü sektör ayrımında oransal değişikliklerle de ifade edildiği gibi, hemen hemen tüm ekonomilerde birincil faaliyet sahası olarak kabul edilmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte hem üretim, hem de istihdam olarak insanların yaptıkları iş noktasındaki bağımlılıkları bu durumun diğer bir ifadesidir. Tarım, insanların temel faaliyet alanını oluşturması yanında iktisadi kalkınmada da öncü sektör olarak kabul edilmektedir.

İktisadi kalkınmada sektör önceliklerini tartışmaktan çok, tarım sektöründe ilişkin gelişmelerden bahsedilecek, özellikle tarımda prodüktivite artışını etkileyen faktörlere bir ölçüde işaret edilmektedir. Tarım sektörü yapı itibarıyla türlü doğal etkiye muhatap ve mevcut tarımsal alanların üretime müsait olmasına rağmen, üretimde de her türlü dalgalanmaya açık bir dırım arz etmektedir. Tarımsal üretimi iyileştirmekte verilen mücadele, ilk olarak tarıma uygun arazilerde üretim şartlarının muhalefetine rağmen üretimi mümkün olan en yüksek miktarda gerçekleştirebilmek noktasında yoğunlaşmıştır. Bu aşamada tamamen üretim ağırlıklı olarak ele alınan tarım için en önemli sorun üretimde artış ve çeşitlilik sağlayabilmektir. Bu bakışın mantığını formüle ettiğimizde üretim miktarı bağımsız değişkenler iklim, ve toprak şartları olmaktadır. Ancak, bu faktörlerin önemi halen devam etmekle beraber, tarımsal üretimin belirlenmesinde artık çok sayıda değişkenden bahsedebilmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır. Tarımda yeni teknolojilerin kullanımı, genetik araştırmalara ağırlık verilerek tohumda kalitenin iyileştirilmesi, gübre ve diğer verim arttırıcı maddelerin geliştirilmesi, sulama imkanlarının arttırılması, tarım araç ve gereçlerinin miktarların artırılması vb. sayabileceğimiz faktörler artık tarımsal üretim miktarının üretim yönü ile en önemli belirleyicileri durumuna gelmiş bulunmaktadır.

Sanayi kesiminde kaydedilen gelişmeler tarım kesimini de çok yakından etkilemiş ve tarımın gelişmesine olumlu katkılar sağlamıştır. Bu durum, tarım kesimi ile sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayi kesimi arasında tarıma dayalı sanayiler diye adlandırdığımız bir sektörün doğmasına sebep olmuş ve ülkelerin sanayi ürünü ihracatı içerisinde tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ağırlığından ve öneminden bahsetmek lüzumu hasıl olmuştur. Tarımsal üretimin bir kısmı tarıma dayalı sanayilerin ürünü durumuna gelmekte ve ayrıca tarımda sağlanan verimlilik artışı sayesinde daha az kaynak ve daha az emek ile daha fazla üretimden söz etmek mümkün hale gelmiş bulunmaktadır.

Tarım sektörü giderek doğal kaynakları yanında sanayi ürünlerini girdi olarak kullanarak en fazla ürünü verebilmenin çabası içerisindedir. Tarımsal üretim miktarlarının belirleyicileri durumunda olan değişkenlerin her birinde kaydedilecek gelişmeler ve bunların tarımsal üretim sahasında uygulanması, tarımın giderek daha verimli hale gelmesini sağlayacaktır. Bu durum, dağıtım ve pazarlamayı teşvik edici ve uluslar arası rekabeti kolaylaştırıcı finans teşvik ve imkanlar sağladığı ölçüde söz konusu ürünlere uluslar arası ticarette mukayeseli üstünlük şansı sağlayacaktır. Tarımda kendi kendine yeterli olabilme ayrıcalığı gibi özel bir konuma ilave edilecek bu tür bir üstünlük, sanayileşme açısından yeterli gelişmeyi sağlayamamış ülkelerde sanayileşmenin finansmanında kullanılabilecek tarım kaynaklı bir dış ticaret gelirinin oluşmasına sağlayacaktır.

Diğer taraftan, Dünya tarımsal üretiminde oransal olarak büyük paylara sahip olan gelişmiş ülkelerde ekilebilir arazilerin sınır noktasına ulaşması, düşük verimlilik ve tarımsal potansiyeline sahip gelişmekte olan ülkelerin önemini arttırmaktadır. Çünkü, üretimin tüm teknolojik imkanlar kullanılmak suretiyle arttırılması yanında, bu üretim artışının belli bir noktada sınırlı kalması, sürekli artan tarımsal ürün talebinin karşılanmasında tarımsal potansiyele sahip ülkelere önemli bir avantaj sağlamaktadır.

Uluslar arası karşılaştırmalar yapıldığında Türk Tarımı potansiyel olarak mukayeseli üstünlüğe sahiptir. Ancak, Türkiye’ nin tarımda verimlilik ve teknoloji kullanımı açısından yeterli düzeyde gelişmiş olduğunu söylemek güçtür. Tarımsal üretim bakımından Türkiye, kendi kendine yeterli nadir ülkelerden biri olmakla beraber, iç talep fazlası ürünün dış piyasalara arz edilip gerekli gelirin elde edilmesi açısından yetersiz durumdadır. Kaldı ki Türkiye’ de tarım sektörünün üretim, istihdam, piyasa ve faktör gibi katkıları dikkate alındığında ekonomide önemli bir ağırlığa sahip olduğu da bir gerçektir. O halde, sektörün ekonomiye katkısının daha fazla arttırılması bakımından mevcut potansiyelin üretime yönelik olarak harekete geçirilmesi konusunda ortaya atılan sorunların tartışılması gerekmektedir. Başka bir ifade ile, Türkiye’ de tarımda verimlilik artışını etkileyen faktörlerin irdelenmesi gerekmektedir.
 
TARIM SEKTÖRÜNDE İSTİHDAM DURUMU VE GÖÇ

Kırsal kesimde gelenekselleşmiş tarımsal üretim anlayışının ilkel kalıplarının aşılarak tarımsal ürünlerin daha fazla katma değer yaratacak şekilde işlenmesi ve değerlendirilmesi, için tarımsal teknolojinin geliştirilmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalarda kırsal kesim de yaşayan ailelerin sahip oldukları potansiyel işgücünün yarıya yakın kısmı atıl işgücü durumundadır. Son yıllarda yaşanan yoğun göçlere rağmen, tarım sektöründe gizli işsizlik ve tarımsal üretimin yapısından kaynaklanan mevsimlik işsizlik söz konusudur. Söz konusu beşeri kaynağı değerlendirmenin en etkin yolarından birisi kırsal sanayinin geliştirilmesidir. Bir ekonomide endüstri sektörünün büyümesi ve tarımın payının nisbi olarak düşme. si, kalkınma hamlesinde başarılı olan Ülkelerin, en dikkat çekici görünümlerinden biri oluşturmaktadır.

Türkiye' de halen nüfusun yaklaşık 1/3'ü kırsal alanda yaşamaktadır. Doğal olarak kırsal alandaki nüfus tarım sektöründe de istihdam edilmektedir. Nitekim toplam aktif nüfusun %45.91'i tarım sektöründe istihdam edilmektedir. (18) Ancak tarımsal büyümenin gerektirdiği istihdam artışı demografik artışı taşıyabilecek potansiyelden yoksundur. Bu durum Türkiye tarımında önemli derecede istihdam probleminin olduğunu göstermektedir.

1950 Yılına kadar tarımsal nüfusun toplam nüfus içindeki oranı %75 iken bu oran 170 yılında %61.6'ya 1990 yılında %41.0'e ve 7 yılında %34.78'e düşmüştür.

Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri en fazla göç alan bölgelerdir. En fazla göç veren bölge ise Doğu Anadolu Bölgesidir. Göç olgusu ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlara yol açmaktadır. Kırsal alanda gelirin yükseltilerek göçün önlenmesi ve belirli bir plan dahilinde irsal kalkınmanın sağlanması için Köy-Kent uygulaması ve Merkez Köy uygulaması üzerine ciddi bir şekilde durulmalıdır.
 
Tarım Sektöründe Gelir Dağılımı
Dünyada az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinde gelir eşitsizliği en önemli sorunlardan birisi olarak görülmektedir. Bu tip Ülkelerde ekonomik açıdan olduğu kadar, toplumsal ve siyasi açıdan istikrarın sağlanması ve devamlılığı konusunda gelir dağılımında adaletin sağlanması büyük önem taşımaktadır.

Türkiye'de nüfusun ilk %20'si (0/04.86) ile son %20'si (%54.88) arasındaki gelir farklılığı toplam gelirin yarısından daha fazladır. Bu oranlar kentsel dağılımda sırasıyla %4.83 ve %57.22 ile daha çarpık bir yapıya sahip olmasına rağmen kırsal alanda dağılımın daha dengeli olduğu görülmektedir. Ancak bu durum kırsal alanda gelirin değil, yoksulluğun daha adil dağıldığı şeklinde de yorumlanabilir.

Türkiye'de gelir dağılımını iyileştirici politik uygulamalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda gelirin tabana yayılması ile birlikte bireyselleşme, siyasal ve ekonomik istikrar ve verimlilik gibi önemli konular da bir iyileşmenin sağlanabileceği ifade edilebilir.
 
BÖLGESEL PLANLAMA, KIRSAL KALKINMA VE KIRSAL SANAYİ

Tarımda kaynakların tam ve etkin kullanımı bölgesel planlama ile mümkün olabilir. Türkiye' de coğrafi bölgeler, hatta daha dar bölgeler iklim, topoğrafya ve ekoloji bakımından büyük farklılıklar göstermektedir. Bu özellik bölgesel planlama gerekliliğini önemli kılmaktadır.

Türkiye tarımında bugüne kadar daha çok madde politikası izlenmiştir. Oysa tarım ekonomistleri tarafından çeşitli bölgelerde yapılan araştırmalarda kaynakların yarısının kullanılmadığı saptanmıştır. Diğer bir ifadeyle genel ekonominin birinci temel ilkesi olan kaynakların tam kullanımının gerçekleştirilemediği bir Üretim deseni söz konusudur. Ancak bu sorunun çözümünden sonra ikinci aşama olan kaynakların etkin kullanımına geçilebilecektir. İşte burada temel strateji merkezi plan ile taşradaki işletme planları arasında köprü görevi yapan tarımsal bölge planları hazırlama ve uygulamalarına geçilmelidir. Bölgelerde tarımsal plan yapma ve uygulamakla görevli kurumlar oluşturulmalı, tarımsal bölge planı hazırlanması için gerekli veriler ayrıntılı bir şekilde saptanmalı ve ortaya konulmalıdır. Üniversite ve ilgili kurumlarda tarımsal bölge planlaması konusunda çalışacak personel yetiştirilmesine önem verilmelidir. Bölgesel planlama konusunda yasal düzenlemeler yapılarak tarımsal bölge planlama kuruluşları oluşturulmalı ve bu kuruluşlar doğrudan sorumlu tutulmalıdır. Böylece ulusal planların bir bütünleyicisi durumundaki bölgesel planlar, ulusal plan hedeflerine ulaşılmasında büyük katkı ve yararlar sağlayabilecektir

Türkiye'de kırsal kesimde yaşayan insanların hemen hemen tek geçim kaynağı tarımsal faaliyetlerdir. Bu nedenle kırsal kalkınmanın en önemli koşulu tarımsal kalkınmadır. Birim alan ve birim hayvandan elde edilen verimin artırılması ve bunun için modern tarımsal girdilerin optimal kombinasyonu, tarım işletmelerinin modernizasyonu, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, sosyal güvenlik, sağlık vb. hizmetlerin entegre bir anlayış içinde yürütülmesi gerekmektedir.
 
TARIM KESİMİNDE FİYATLARIN BELİRLENMESİ

Tarımsal Ürünler piyasası, dengesiz ve kompleks bir piyasadır. Bu nedenle, tarımsal fiyatlar da çok defa belirsizdir.

Tarımsal Ürün fiyatlarının belirsizliğinin en büyük nedeni, aşağıda kısaca belirttiğimiz; tarım ürünlerinin kendisine özgü özellikleridir. Fiyatlardaki bu belirsizlikler iç piyasa için söz konusu olduğu kadar dış piyasa bakımından da geçerlidir.

İnsanlar, hangi cins ve hangi tür tarımsal üretimin nerede, ne zaman, ne miktarda ve nasıl yapılacağını belirlerken serbest seçim yapma olanağına sahip değillerdir. Doğal kaynaklar ve iklim koşullan bu seçimete ve yetiştirilen ürüniin kalitesi üzerinde doğrudan etkili olur.

İklim koşullarının etkisi nedeniyle, tarımsal üretim de mevsim değişmelerine göre kesikli bir seyir izler.

Tarımsal Üretimin mevsimlik özellik ve bağımlılık arzetınesi, üretim hacmini ve Üretimin sÜrekliliğini etkilendiğinden, ürünlerin piyasaya sÜrümünüde zaman yönünden etkilemektedir.

Tarım makinalarının kullanımı, hem üretim zamanına hem de arazi koşullarına ve işletme büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Bu nedenle, tarımdayaygın makine kullanımı için elverişli koşullar her zaman mevcut değildir. Sermaye mallarının kış aylarında atıl kalmaları, ciddi bir maliyet unsurudur.

Üretimin (fiziksel ve biyolojik) doğadan ve atmosfer olaylarından etkilenmesi nedeniyle, tarımsal üretim planlaması büyük ölçüde belirsizlik koşulları altında yapılabilir. Gelecek dönemlerdeki üretimi ve üretim koşullarını ex-ante belirlemek güç olduğundan; miktar kalite, fiyat ve gelir beklentilerinde de belirsizlikler vardır.

Tarımda maliyetlerin ex-ante öngörümlenmesi ve ex-post itibariyle hesaplanması zordur. Bu nedenle, tarım ürünlerinde fiyat oluşumu, maliyetler göre değil, piyasa koşullarına veya politik amaçlara göre gerçekleşir. Maliyetlerin ve öztüketim oranının hesaplanması zor olduğundan, işletmenin kar ve zararını hesaplamak da güçtür.

Tarımsal üretimde Azalan Verim Yasası daha çabuk ve daha yaygın şekilde işler. Tarımsal üretimde faktörlerin mobilitesi zayıftır. Bu zayıflık hem mekan hem de kesimler itibariyle geçerlidir.

Tarımsal etkinlik alanında teknolojik ilerleme ancak gecikmeli olarak üretime girer ve yayılır.
 
HACCP (HAZARD ANALYSIS AT CRITICAL CONTROL POINTS) KRİTİK KONTROL NOKTALARINDA TEHLİKE ANALİZİ

HACCP sistemi, hammadde temininden tüketim aşamasına kadar olan gıda üretim zincirinde gıda güvenliğinin sağlanmasını garanti altına alan, ürün güvenliğini etkileyen tehlikelerin önceden bilinmesi ve kontrol altına alınmasını sağlayan sistematik bir yaklaşımdır. HACCP, gıda güvenliği sorunlarının önlenmesini esas alan bir gıda kontrol sistem olup, uluslararası otoriteler tarafından gıdaların neden olduğu hastalıkların kontrolünde en etkili sistem olarak kabul edilmektedir.

Hammaddeden son ürüne kadar bilimsel kontrollerin uygulanmasıyla gıdaların neden olduğu tehlikelerin önlenmesine odaklı bir sistemdir. Gıda güvenliği tehlikeleri şunlar olabilir; Mikrobiyolojik, kimyasal ve fiziki tehlikeler, işletmenizde teslimattan, müşterilere servis yapılmasına kadar herhangi bir aşamada ortaya çıkabilirler.

HACCP sistemi düzenlenerek 7 basamakla tanımlanmıştır.

Bunlar;

1. Risk Analizi: tüketicinin maruz kalacağı gerçek ve potansiyel tehlikelerin hangi safhada meydana gelebileceğinin uzmanlar tarafından belirlenmesi.

2. Kritik Kontrol Noktalarının Belirlenmesi: Üretimden tüketim sürecinin herhangi bir noktasında kontrolün yapılmaması veya gözden kaçırılması sonucu oluşabilecek fiziksel, biyolojik ve kimyasal tehlikelerin belirlenmesi.

3. Belirlenen her bir kritik kontrol noktasında önlemler için kriterlerin belirlenmesi, kritik sınırların saptanması.

4. Kritik kontrol noktalarıyla belirlenen uyan ve önlemlerin uygulanabilmesi için yöntemlerin saptanması.

5. Belirlenen sınırlardan (kriterlerden) sapmaların kontrol altına alınarak düzeltilmesi.

6. Doğrulama prosedürlerinin (yöntemlerinin) tesis edilmesi

7. Belgeleme ve kayıt tutmanın tesis edilmesi.

Avrupa Birliği'nde, ithal edilen yaş meyve ve sebzeler, gıda kontrolörleri tarafından HACCP sistemi açısından kontrol edilmemekle birlikte, bu belgenin olması güçlü bir doküman olarak kabul edilmektedir.

HACCP Sistemi, bağımsız sertifika kuruluşlarınca denetlenmekte ve sertifika verilmektedir.
 
HACCP'in Birincil Üretime Uygulanması

Birincil üretim, gıda zincirinde ürünün nereden geldiğini gösteren hasat, kesim, sağım ve su ürünleri avlanması gibi aşamaları içine alan birinci aşama olarak tanımlanmaktadır. Birincil üretimde etkili kontrollerin yapılması nihai üründe gıda güvenliğini ve kalitesini sağlamada önemlidir. Birincil üreticiler, gıda zincirinin sonraki aşamalarında ürünleri etkileyebilecek tehlikeleri azaltacak tedbirleri almalıdırlar.

Kritik kontrol noktalarının belirlenmesi işleminin birincil üretime uygulanmasında tehlikeyi kontrol eden veya azaltan tek bir kontrol önlemi bulunmamaktadır. Bunun yarine "tanımlanmış tehlikeleri" kontrol etmek veya önlemek için gerekli birçok önlem bulunmaktadır. Tanımlanmış tehlikelerin GAP, GMP ve GHP uygulanarak kontrol altına alındığının kanıtlanması önemlidir. Çeşitli programlarla tamamiyle kontrol edilemeyen tehlikelerin gerçekten kritik kontrol noktası olup olmadığı analiz edilmelidir. Eğer tehlike, bir kontrol noktası olarak tayin edilmiş ve o noktada herhangi bir kontrol yapılmıyor ise ürün veya işlem için o aşamada veya bir önceki ya da bir sonraki aşamada bir kontrol noktası oluşturulmalıdır. GAP, GMP ve GHP ile birincil üretimde oluşabilecek tehlikeleri azaltmak veya yok etmek için kritik kontrol noktalarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu kritik noktalar şunlardır:

Suyun hijyenik olması
Sulama
Sıcaklık önlemleri
Kurutma sıcaklığı
Metal kontrolü

Kontrol noktaları, gıda güvenliği ile ilgili tehlikelerin kontrol edilmesi ve önlenmesi için kontrol önlemlerinin alındığı aşamalardır. Tehlikelere karşı pek çok kontrol önlemi alınmaktadır. Kontrol noktalarının tanımlanması kritik olup, o noktalarda kontrol önlemlerinin alınması tehlikelerin önlemesi ve kontrolünde önem arz etmektedir.

Fiziksel bulaşmalar, GAP, GMP ve GHP uygulanarak kontrol edilebilmekte ve önlenebilmektedir. Fakat fiziksel bulaşmalar bir kritik kontrol noktası değilken, kimyasal bulaşmalar potansiyel bir kontrol noktasıdır. Tarım kimyasalları, paketleme esnasında mikotoksinleri yok etmeye yönelik uygulamalar, hasat sonrası yıkama gibi işlemlerde kullanılan suyun kalitesi birer kontrol noktasıdır. Kimyasal bulaşmalar da GAP, GMP, IPM (Entegre Zararlı Yönetimi) ve ICM (Entegre Ürün Yönetimi) uygulanarak önlenebilmektedir. Elle hasat, elle ayıklama, elle sınıflandırma ve paketleme gibi işlemler de birer kritik kontrol noktası olup, GHP uygulanarak çalışanlar nedeniyle oluşabilecek bulaşmalar kontrol altına alınıp, önlenebilmektedir.

GAP, HACCP'in prensiplerini desteklemekte olup, bütün aşamalardaki potansiyel tehlikeler listelenerek tanımlanmış tehlikelere karşı önlemler alınmakta ve tehlike analizleri yapılmaktadır. Kontrol noktalan belirlendikten sonra kontrol önlemlerinin önceliğine göre tanımlamalar yapılmaktadır. Daha sonra düzeltmeye yönelik işlemler, denetleme prosedürleri ve doğrulama sistemleri kurulmaktadır. En son işlem ise dosyalama ve kayıt tutma işlemidir.

Yaş meyve ve sebzelerin güvenliği için HACCP uygulanması konusunda, sağlıklı kritik kontrol noktalarının belirlenmesi ve kritik kontrol noktalarında alman önlemler konusunda zorluklarla karşılaşılmaktadır. Kritik kontrol noktalarının belirlenmesinde bir takım zorluklar olsa da, gıda güvenliği ile ilgili tehlikelerin analiz edilmesinde sistematik HACCP yaklaşımı çok faydalı bir yöntem olarak görülmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi HACCP'i temel alan GAP, EurepGAP protokolünde olduğu gibi birincil, ikincil ve tavsiye edilen şeklinde üç farklı kritik kontrol noktası tanımlamaktadır.
 
Yaş Meyve ve Sebze Sektörü Açısından HACCP Sisteminin Yararları

> Binlerce ton yaş meyve ve sebze satan perakende zincirleri kanalıyla tek bir adet bulaşmış meyve ve sebze sevk edilmesi belki de o ürünü tüketen kişinin hastalanmasına ve hatta ölmesine sebep olmaktadır. Bu tür durumlar ise firmayı kanun önünde güç duruma düşürmekte ve firmanın itibarını azaltabilmektedir.

> HACCP, gıda kaynaklı hastalıkların, ekonomik bir şekilde kontrol edilmesini sağlamaktadır.

> HACCP sisteminin kullanımı, teknik kaynakların, üretimin kritik noktalarına kanalize edilmesini sağlamaktadır.

> HACCP sistemi gibi tehlikeleri önleyici yaklaşımlar, ürün kayıplarının azaltılmasını temin etmektedir.

> HACCP sisteminin varlığı, uluslararası ticaret açısından olumlu etkiler sağlamaktadır.
 
ISO 9001:2000 KALİTE YÖNETİM STANDARDI

Standard ilk olarak 1987 yılında Kalite Güvence Sistem Standardı olarak yayınlanmıştır. Standard ilk olarak 1994 yılında revizyona uğramış ve yeniden Kalite Güvence Sistem Standardı olarak yayınlanmıştır. Standard 2000 yılında yeniden revizyona uğramış ve bu sefer Kalite Yönetim Sistem Standardı olarak yayınlanmıştır. 2008 yılında ISO 9001:2000 revizyonunun yayınlaması beklenmektedir. ISO 9000 serisi standartlarla uluslararası platformda geçerli kalite güvence sistemleri oluşturulması hedeflenmektedir. ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi, hizmet veya üretim sektöründeki bir firmanm kalite performansını artırmak için asgari olarak nelerin yapılması gerektiğini standarda bağlayan bir sistemdir.
 
ISO 22000 GIDA GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ

2001 yılında ISO (International Organisation for Standardisation-Uluslararası Standardizasyon Örgütü) tarafından gıda güvenliği yönetim sistemi içinde HACCP'in rolünü tanımlayan denetlenebilir bir standardın oluşturulması çalışmalarına başlanmış olup, standart 2005 yılı sonunda yayınlanmıştır.

ISO 22000 Standardının amacı gıda tedarik zinciri boyunca gıda güvenliği yönetimi için gerekli olan uygulamaları uyumlaştırmaktır. Söz konusu standart, çiftçiden gıda hizmet sektörüne kadar gıda zincirindeki tüm üyeleri kapsayan gıda güvenliği yönetim uygulamalarını tanımlayan uluslararası bir standarttır.

Gıda zincirindeki üreticiler ve tedarikçiler, HACCP, üretim ve paketleme için BRC (British Retail Consortium), IFS (International Food Standard), EurepGAP, GMP gibi sayısı giderek artan gıda güvenliği standartları ile karşı karşıya kalmıştır. Aynı zamanda AB'deki perakendecilerin oluşturduğu GFSI de bu tür standardlara genel bir çerçeve çizmektedir. Birçok firma bu tür benzer birkaç sertifikaya sahip olmak durumunda kalmakta olup, bu firmalar için gereksiz maliyet ve çaba anlamına gelmektedir. ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistem Standardının bu tür sorunlara çözüm olacağı düşünülmektedir. ISO 22000 Standardının en önemli avantajı gıda zincirinin tümünde uygulanabilmesidir. Söz konusu standardın uluslararası düzeyde kabul göreceği ve perakendecilerin tüm taleplerini karşılayacağı düşünülmektedir. ISO 22000 Standardının BRC ve IFS gibi diğer gıda güvenliği standartlarından farkı iyi uygulamalar için detaylı bir listesinin olmamasıdır. Gerçekten de her durum ve kurum için bütün kuralları kapsayacak bir listenin oluşturulması da oldukça zor bir işlem olmakla beraber ISO 22000 standardı, her kurumun kendine uygun uygulamaları benimseyerek uygulamasını kabul etmektedir. Aynca, söz konusu standart Codex Alimentarius'un ilgili standardlannı temel almaktadır.

Bu uluslararası kuralların amacı HACCP sisteminin sertifıkasyonu ile ilgili kuralları standartlaştırmaktadır. Bu sistemin geliştirilme nedeni, HACCP sertifıkasyonu için kullanılan ulusal standartların iyileştirilmesidir. ISO 22000 standardında da en önemli unsur dokümantasyondur.

Söz konusu standardın amacı;

> Codex'in HACCP prensipleri ile uyumlu olunması,

> Gönüllü uluslararası standardların uyumlaştırılması,

> İç denetmenler, firmanın kendisi tarafından yapılan veya bağımsız kuruluşlara yaptırılan sertifikasyon işleminde denetlenebilir bir standart sağlanması,

> Yapısının ISO 9001:2000 ve ISO 14001:1996 Standardları ile aynı paralelde olmasını sağlamak,

> Uluslararası HACCP kavramının oluşturulmasını sağlamaktır.
 
ISO 22000'in Faydaları

> Ürün ve hizmet kalitesinde ölçülebilir düzelme
> Standart dışı üretimde azalma dolayısıyla ürün geri dönüşlerinin ortadan kalkması ve imaj korunması
> Pazarda güven kazanma
> Uluslararası ilişkilerde artış
> Rekabet gücü kazanma
> Üretim ve işlemlerde disiplin oluşturma
> Yönetim etkinliğini artırma
> Uluslararası pazarlara girişte ilk gereksinimi sağlama
> Kalite kültürüne sahip olma ve geliştirme
> Daha etkin karar mekanizması oluşturmak için data toplama ve kontrol
> Etkin zaman yönetimi
>
Zarar gören madde miktarında azalma
> Tüketiciyi bilinçlendirme
> Etkin stok kontrolü ve data sağlama
> Etkin müşteri hizmeti
> Tedarik zincirinde iyi bir yer edinme/güven oluşturma
 
Geri
Top