• Merhaba Ziyaretçi.
    "Minimalist Fotoğraflar" konulu yarışmamız başladı. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de yarışmada görmek istiyoruz...

Türkiyedeki Müzeler

Bursa Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi


Bursa Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi, Bursa’da tekerleğin at arabasından otomobile gelişimini sergileyen bir müzedir. Haziran 2002 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin müze yapılmak üzere 30 yıl için TOFAŞ Otomobil Fabrikası’na kiraya verdiği 17 dönüm bahçe içindeki eski bir ipek fabrikasının (İpeker Fabrikası) restore edilmesi ile müze oluşturulmuştur. Restorasyon, 1998-2002 yılları arasında gerçekleşmiştir. Binanın restorasyonunu Mimar Naim Arnas gerçekleştirmiştir.

Bursa’da bir mezarda bulunan ve daha önce Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte olan 2600 yıllık bir savaş arabası müzede sergilenen en önemli eserlerdendir. Türkiye’nin çeşitli illerinden seçilerek bir araya getirilen kağnılar, at ve öküz arabaları, top arabaları, ot arabası, odun arabası gibi pek çok araba, panyolar, çarklılar, yarım esebey, Briçka gibi tarihi arabalar çok ince işlemlerden geçirilerek restore edildikten ve sınıflandırıldıktan sonra sergilenmektedir. Müzede Tofaş üretimi 8 otomobil de yer almaktadır.

* Adres: TOFAŞ Anadolu Arabaları Müzesi Umurbey Mah.Kapıcı Sok.Yıldırım /BURSA
* Ziyarete açık saatler: 10:00 - 17:00 (Pazartesi hariç hergün)
 
Cumalıkızık Etnoğrafya Müzesi


Cumalıkızık Etnoğrafya Müzesi, Bursa’nın Cumalıkızık köyünde yer alan, köyün geçmişine ait eşyaların sergilendiği bir müzedir. 1992 yılında hizmete girmiştir.

Müzede sergilenen eserler, halk tarafından bağışlanmıştır. Müzede, Osmanlı Devleti'nin 2. padişahı Orhan Bey'in köye verdiği bir berat bulunmaktadır. Bahçesinde at arabaları, dibek taşı, yalak, üzüm çiğneme teknesi gibi nesneler, müzenin içinde ev eşyası, mutfak eşyası, aydınlatma ve ısınma araçları, av malzemeleri, Uludağ’da bir zamanlar sürüler halinde yaşayan geyiklerden kalma dev geyik boynuzu, semerler sergilenir.
 
Hünkâr Köşkü


Hünkar Köşkü Müzesi, Bursa’da Uludağ’ın eteklerindeki Temenyeri’nde, Abdülmecit devrinde av köşkü olarak yapılan, Bursa ziyaretleri sırasında Atatürk’ün de konakladığı, 2003 yılında ziyarete açılan bir müzedir. Atatürk’ü ağırlamış olduğu için Atatürk Köşkü ve Cumhuriyet Köşkü adları ile de anılır.

1859’da inşa edilmiştir. Köşk, 19 günde tamamlanmıştır. Abdülaziz ve V. Mehmet (Sultan Reşat) de köşkte konaklamıştır. Atatürk ise resmi ziyaretlerin dışında dinlenme amaçlı Bursa’ya gelişlerinde 4 defa kısa süreli köşkte kalmıştır.

Mimarisi Fransız ampir üslubunda yapılmış olan köşkün içindeki süslemeler 19. yüzyıl özelliklerini taşımaktadır. Tavan kalem işi süslemeleri, Bursa seyir panoramasına hakim bahçesi, dönemi yansıtan orijinal eşyaları ve Atatürk odası ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. İki katlı zarif bir yapıya sahip olan Hünkar Köşkü’nün bahçesinde de, cephesi Kütahya çinileri ile kaplanmış bir çeşme bulunmaktadır. Sıvanmış duvarları ahşap çatkılı ve ince çıtalarla kaplı olan köşkte, bekçi ve danışma odası ile bir de garaj yer almaktadır.
 
Mudanya Mütareke Evi


Mudanya’da, Türk Kurtuluş Savaşı’nı sonlandıran Mudanya Mütarekesi’nin imzalandığı tarihi evdir.

Rus asıllı tüccar Aleksandr Ganyanof’a ait olan ev, Mudanyalı iş adamı (şeker kralı) Hayri İpar tarafından satın alınarak onarılmış ve 1937 yılında Mudanya Belediyesi’ne bağlı bir müzeye dönüştürülmüştür. 1959 yılında Eski Eserler Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir.

Bodrum ve çatı katı dışında 2 katlı bir ahşap evdir. 19.yy sonlarının mimari yapısına sahiptir. Arsa alanı 800 meterekare, bina alanı 400 metrekaredir. 13 odası ve 2 büyük salonu vardır. Birinci katta mütarekenin imzalandığı salon ve görüşmelerde Türkiye’yi temsil eden İsmet İnönü’nün çalışma odası, üst katta İsmet Paşa ve yaverlerinin yatak odaları yer almaktadır. İsmet Paşa’nın çalışma odasında Paşa’nın kızgın olduğu bir anda yumruğu ile ikiye böldüğü mermer masa sergilenir. Mütareke dönemine ait eşyaların korunduğu evde o döneme ait fotoğraflar ve belgeler de sergilenmektedir.
 
Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi


Bursa'da 2004 yılından beri hizmet veren özel müze.

Muradiye Külliyesi'nin hemen karşısında, Şair Ahmet Paşa Medresesi içinde yer alan müze, 18 Eylül 2004’te açıldı. Müzede, Anadolu Folklor Vakfı kurucu üyelerinden Esat Uluumay’ın 45 yılda topladığı 18 değişik koleksiyonu sergileniyor. 15. yüzyıla kadar uzanan Osmanlı Anadolu ve Rumelisi'nden 70 kıyafet ve 400 parça takının bulunduğu müzede ayrıca Türk kahvesi, hamamı, atçılığı ile ilgili malzemeler, silah, bıçak, kılıç, boncuk türü eser sergileniyor.

Şair Ahmet Paşa Medresesi’nin restorasyon masraflarını Bursa Ticaret Sanayi Odası gerçekleştirdi. Müzeye giriş ücretli. İçinde Osmanlı Çay Bahçesi bulunuyor.
 
Türk ve İslâm Eserleri Müzesi
Türk ve İslâm sanatı eserlerini topluca kapsayan ilk Türk müzesidir. 19. Yüzyılın sonunda başlayan kuruluş çalışmaları, 1913 yılında tamamlanmış ve müze, Mimar Sinan'ın en önemli yapılarından bir olan Süleymaniye Camii külliyesi içinde yer alan imaret binasında 1914'de "Evkaf-ı İslâmiye Müzesi" (İslâm Vakıfları Müzesi) adı ile ziyarete açılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra ise "Türk ve İslâm Eserleri Müzesi" adını almıştır. Uzun süre Süleymaniye Külliyesi'ndeki imaret binasında yer alan müze 1983'te Sultan Ahmet Meydanı'nın batısında yer alan İbrahim Paşa Sarayı (16. yüzyıl) binasına taşınmıştır.

İbrahim Paşa Sarayı, Sultan sarayları dışında günümüze kadar gelebilen tek özel saraydır. Kemerler üzerine yükseltilmiş yapı 3 taraftan ortadaki terası çevreler. Terastan müzenin ilk bölümüne merdivenlerle ulaşılır. Odalar ve salonlarda İslam dünyasının değişik ülkelerinde meydana getirilmiş nadir sanat eserleri sergilenmektedir. Taş ve pişmiş toprak, metal ve seramik objeler, ahşap işlemeler, cam eşyalar, el yazma kitaplar devirlerinin en kıymetli örnekleridir. Büyük salonların bulunduğu geniş camekanlı kısımda, 13-20 yy.ların el işi Türk halılarının şaheser örnekleri sergilenir. Bu eşsiz koleksiyon dünyanın en zengin koleksiyonudur. 13. yüzyıl Selçuklu halıları ve sonraki asırlara ait diğer parçalar itina ile sergilenmişlerdir. Halı bölümünün alt katı son birkaç asrın Türk günlük yaşamı ve eserlerinin sergilendiği Etnoğrafik bölümdür.
 
İznik Ayasofya Müzesi
İznik'in tam ortasında , surlarla çevrili kentin dört kapısından gelen yolların kesiştiği yerde inşa edilmiş olan yapıdır.Hristiyanlıkla ilgili önemli kararların alındığı 7. konsül 325 yılında bu kilisede toplanmıştır.Osmanlılar döneminde camiye dönüştürülmüştür. Yapı restore edilmeden önce çok harap ve yıkık durumdaydı.Özellikle yabancı turistlerin oldukça ilgilendiği bir yapıdır.2007 yılında Restorasyon çalışması başlatıldı.

Restorasyon çalışmasının binanın tarihi yapısını ve görüntüsünü bozduğu yönünde eleştiriler yapılmıştır. Milliyet gazetesi "Beton sıvayla restorasyon" başlığıyla verdiği haberde restorasyon çalışmalarının Ayasofya Müzesini tarihe gömdüğünü iddia etti. [3]Aynı habere göre Türkiye Arkelojik Yerleşmeleri Projesi (TAY) yetkilileri "Bir Başkentin Yokoluşu" adındaki bir bildiri ile restorasyonun sonuçlarına büyük tepki gösterdi.

M.S. 787 Yılında VII. Ekümenik Konsil'in Toplandığı Bu Kilise,Hristiyanlık Dini Açısından Oldukça Önemlidir. İlçe Merkezinde, Kentin Dört Ana Kapısına Ulaşan Yolların Kesiştiği Noktada Yer Almaktadır. İlk Olarak 4.yy'da Yapılan Kilise Kalıntıları Üzerine 6.yy'da Justinianus Tarafından Yeniden İnşa Ettirilmiştir. 11. yy'da Meydana Gelen Deprem Sonrası Yıkılan Yapı Üç Nefli Bazilika Tipinde Yeniden İnşa Edilmiştir. Bu Yeni Yapının Geometrik Desenli Renkli Mermer Döşeme Mozaiği İle Aziz Ve Havari Betimlemeli Freskleri Oldukça İlgi Çekicidir.

1331 Yılında Orhangazi'nin İznik'i Fethinden Sonra, Bazilikal Kilise Camiye Çevrilmiştir. Kanuni Döneminde Mimar Sinan Tarafından Yapılan Önemli Değişikliklerle; Önüne Bir Minare Eklenmiş Ve Duvarları Nakışlarla Bezenmiştir.

Yazan : NassaR Aygucı Kaynak : İznik Belediyesi Gezi&Tanıtım Braşürü
 
Kariye Müzesi


439px-KariyeCamii-Aussenansicht.jpg


Kariye Müzesi İstanbul'da Karagümrük semtinde Edirnekapı bölümünde bulunan müzedir. Bizans döneminde kilise, fetihten sonra ise cami olarak kullanılmış tarihi bir yapıdır.




Tarihçesi

Kariye (Chora) Kilisesi, 6. yüzyıla kadar giden bir geçmişe sahiptir. Günümüze ulaşmış hali Osmanlı döneminde ve 20. yüzyılin ikinci yarısında geçirdiği onarımların sonucudur.Daha önceleri kilise çevresinde, manastır kompleksi de ihtiva etmekteyken bu yapılar geçen zamana dayanamamışlardır. Kurtarıcı İsa Mesih’e adanmıştır. İlk önce manastır olarak 534 yılında Justinianus döneminde Aziz Theodius tarafından yapılmıstir. 11. yüzyılda 1. Aleksios’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. 1204-1261 yıllarındaki Latin istilasinda harap olan manastır Theodoros Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarılmıştır. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklenmiştir. (Metokhites Parekklesion’u kendisi için inşa etmiştir ve mezarı da kilisenin girişinde mermer Bir taşla belirlenmiş olan yerdedir.)

Yapının önemi, İmparatorluğun, Haliç kıyısında, surlara yakın bir yerde konumlanmış olan “Blackhernai Sarayı”na taşınmasıyla artmıştır. 1296’daki büyük depremden sağ olarak çıkmıştır.Bina Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra 1511 yılında camiye tevdi edilmiştir. 1948'den 1958'e kadar yapılan çalışmalar sonucunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. Yapı 1948’den bu yana da “Kariye Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Fetihten sonra camiye sadece köşesindeki minare ve içerde güneydoğu köşesindeki mihrap eklenmiş ve orjinalliğinin korunmasına çalışılmıştır. Türkiye'deki eski kiliseler arasında, içinde en fazla mozaiğe sahip olanıdır.


Mimari özellikleri


800px-Chora_Christ_south_coupole.jpg

Güney şapelinin kubbesi


Kariye Kilisesi, tipik Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir. Güney cephede uzanan dar uzun tek nefli bir sapel olan parekklesion bir bodrum uzerine yapılmıştır. Üstü kısmen kubbe, diğer kısımları tonozla örtülüdür. Tek apsisi vardır. Bütün batı cephesi boyunca uzanan dış narteks bugünkü cepheyi oluşturur. Yapının orta mekanını örten kubbe yüksek kasnaklıdır. Osmanlı döneminde onarım görmüştür ve ahşaptır. Dış cephelerde yuvarlak kemerler, yarım payeler, nişler ve taş tuğla örgü sıraları ile plastik ve hareketli bir görünüm sağlanmıştır. Doğu cephesi dışa taşkın apsislerle bitmektedir. Orta apsis dıştan yarım kemerli bir “payanda” ile desteklenmiştir. Bu payanda, gotik mimarlıkta yaygın olarak kullanılan bir destek ögesidir. Haç tonozların, yük etkisiyle sütun, paye gibi taşıyıcı destekleri iterek yıkılmalarını önleme amaçlıdır. Yarım kemer biçimlidir, dıştan destek sağlar.

Esas ibadet mekanı işlevini gören naos, yapının merkezinde yer alır ve pandantifler ile geçilen bir kubbeyle örtülüdür. Naosun doğu uzantısı, sunak masasının yer aldığı bema ya da kutsal mekandır. Bema’nın iki yanında pastoforium yer alır. Şükran ayininin hazırlandığı kuzey şapel “prothesis”, giyinme odası olarak kullanılmış güney şapel “diakonikon” olarak adlandırılır. 14. yüzyıldan itibaren diakonikon özel şapel işlevi görmüştür.

İki katlı kuzey ek bölüm naosa birleşir. Geçiş niteliğindeki alt katı giyinme odası olarak kullanılmış olabilir. Manastır kütüphanesini barındıran ve naosa bir pencere ile açılan üst katı büyük olasılıkla kurucunun çalışma mekanıdır.



450px-Kariye_museum1.JPG

Kariye müzesinden bir mozaik


Batıda, mozaiklerle süslü iki geniş narteks yer almaktadır. Özgün planında güneybatı köşesinde bir çan kulesinin yer aldığı dış narteks, kapının bulunduğu revaklı cephesi ile dışa açılır. Nartekslerde mozaikler, mermer kaplamalar ve kabartmalar görünmektedir. Ek şapel konumundaki parekklesion mezar şapeli işlevini görmüştür. Buradaki fresklerin hemen hemen tümü korunmuştur. Parekklesionla naos arasında, tamamlanmamış depo ve muhtemelen keşiş odası olarak kullanılan özel bölümü bağlayan geçit bulunmaktadır. Özel bölüm naosa bir pencere ile açılmaktadır.

Mozaikler


760px-Meister_der_Kahriye-Cami-Kirche_in_Istanbul_003.jpg

Kariye Müzesi'nin ünlü mozaiklerinden bir örnek


Kariye mozaik ve freskleri Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örneklerdir. Önceki Dönemin yeknesak fonu burada görülmez. Derinlik fikri, figürlerin hareket ve plastik değerlerinin verilişi, figürlerdeki uzama bu üslubun özellikleridir. İtalyan rönesansina paralel ilerleyen Bizans Sanatı'ndaki yeni uyanışın önemli örnekleridir. Dış nartekste İsa'nın hayatı, iç nartekste ise Meryem'in hayatı ile ilgili sahneler yer alır. Bu sahneler, Meryem'in ve İsa'nın hayatındaki olaylara göre kronolojik bir sıra takip ederler. Kronolojik sıraya göre iç nartekste mevcut ilk mozaik, çocuğu olmayan üzgün Joachim'in (Meryem'in babası) dağdaki halini betimler, son mozaik ise Yusuf ve Meryem'in ayrılışını betimler. Kronolojik sıraya göre, dış narteksteki ilk mozaik ise Yusuf'un düşünü betimleyen mozaiktir.Dış narteksten iç nartekse geçilen kapının üzerinde bir “Pantokrator İsa” vardır. (Bu betim birçok ortodoks kilisesinde kullanılan İsa’nin yüceliğini ifade eden, kalıp pozlardan biridir. Sakallı olarak tasvir edilen İsa, sağ eli ile takdis işareti yaparken, sol elinde yeni ahit’i tutmaktadir.) Sol tarafta İsa'nın doğumu, vali Quirinus'un önünde nüfus sayımı, meleğin Yusuf'a görünüp Meryem'i alıp gitmesini öğütlemesi, ekmeğin çoğaltılması, suyun şaraba dönüştürülmesi; sağ tarafta ise haberci krallarin İsa'nın doğumunu haber vermesi, felçlilerin iyileştirilmesi ve çocukların katli gibi sahneler vardır. İç mekandaki mozaikler “Bakire Meryem”in hayatından kesitler sunar ve İsa’nın mucizelerini gösterir. Gerek duvarlarda, gerekse tavandaki mozaik betimlemeler günümüze çok az hasarla ulaşmıştır. Mozaiklerin yanı sıra renkli ve desenli mermer süslemeler de vardır.

İç nartekse geçildiğinde en güzel ve eneski mozaik “deisis”tir.Bu mozayikte İsa'nın sağ ve sol gözleri birbirinden farklı olarak tasvir edilmiştir, Ayasofya'daki deisis mozayiğinde olduğu gibi. Mozayikte, ortada İsa, solunda Meryem, Meryem'in altında İsaakios, Kommenos ve İsa'nin sağında bir rahibe görülür. Bu kadın VIII. Mikhael Palaiologos'un kızıdır. Moğol Prensi Abaka Han ile evlendirilmiş ve kocasının ölümünün ardından İstanbul'a dönerek rahibe olmuştur. Bu bölümde kubbede İsa ve dilimler içinde İsa'nın ataları gösterilmiştir. Ana nefe giriş kapısı üzerinde ortada İsa, sol tarafta kiliseyi onaran ve mozaiklerle süsleyen Theodoros Metokhites kilisenin maketini sunar şekilde gösterilmiştir.

Meryem'in İncil'de yer almayan hayat hikâyesi ise apokriflere dayalı konulardan alınmıştır. İç nartekste Meryem'in doğumu, ilk adımları, Cebrail'in Meryem'e bir çocuğu olacağını haber vermesi, tapınağa örtülecek örtü için yün alınmasi gibi sahneler yer almaktadır. Kilisenin ana nefinde abside bakan duvarda Meryem'in ölümünü betimleyen mozayik, yan duvarlarda ise çocuk İsa'yı taşıyan Meryem ve bir aziz mozaiği yer alır. Parekklesion'un tümü freskolarla süslüdür. Apsiste görülen "Cehenneme İniş", yani "diriliş" (anastasis) sahnesi çok az hasarla günümüze ulaşmış gerçek bir sanat eseridir. Onun üst kısmında yer alan "son duruşma" sahnesi burada tüm olarak gösterilmiştir. Tavanın tepe kısmında evren bir salyongozu andırırcasına, spiral biçimde tasvir edilmiştir.Parekklesionun sağ ve sol duvarlarında görülen nişlerin mezar olduğu bilinir. Parekklesion kubbesinin ortasında Meryem ve Çocuk İsa, dilimlerinde ise 12 melek tasviri görünmektedir.
 
Geri
Top