Ünlü Matematikçiler

Arthur Cayley
İngiliz matematikçi (1821 - 1895).​

8 yaşına kadar Rusya'nın Saint Petrsburg şehrinde yaşadı ve ailesi ile birlikte Londra'ya döndü ve Kraliyet Koleji'ne ve Londra Üniversitesi'ne gitti. Üniversite kariyerine, Cambridge'deki Trinity Koleji'nde başladı. Hukuk üzerine de çalışan Cayley, matematiksel araştırmalara ve basılan 200'ün üzerindeki makalesine daha çok vakit ayırdı. Üniversitedeki statü değişikliğinden sonra, Cambridge Üniversitesi'nde soyut matematik üzerine profesör oldu. Çalışmalarına James Josef Sylvester ile devam etmiş ve birbirlerinin eksik yönlerini tamamladıkları için çok uyumlu bir ikili olmuşlardır. En ünlü çalışması cebirsel değişmezler üzerine yaptığı çalışmadır. Değişmezler kavramı modern fizik, özellikle rölativite teorisi için çok büyük önem taşır. Cayley'in diğer çalışması, yüksek boyutlu uzaylar üzerinedir. Öklit olmayan uzay geometrisinde, Klein'in buluşları için yollar hazırlamıştır.Profesörlüğü sırasında, bayanların yüksek eğitimde yer alıp, almaması konulu hararetle tartışılmakta idi. Cayley bu konuya sessiz kalmamış ve bayanların eğitimde kesinlikle yer alması gerektiğini savunmuş ve başarılı olmuştu. Cayley ölümüne kadar çalışmalarına devam etmiş ve geçirdiği uzun ve ağrılı hastalık sonucu ölmüştür. Sadece, Temel Eliptik Fonksiyonlar adında bir kitap yazmıştır.


Niels Henrik Abel

1802 ile 1829 yılları arası yaşamış Norveçli bir matematikçidir. O dönemler, genç bir matematikçinin şöhreti yakalayabilmesi için tek çaresi, Paris gibi büyük merkezlerdeki tanınmış kişilerin takdirini kazanabilmek olduğundan, Abel de Paris’te zamanın büyük isimlerinden Cauchy’ye bir çalışmasını takdim eder. Oysa Cauchy kendi ünüyle meşgul, bu kuzeyden gelen genç adamın verdiği çalışmayı okumadan kaybeder. Abel de Berlin’de tanıştığı Crelle adlı bir matematikçinin teklifine uyarak onun yeni çıkaracağı bir matematik dergisine makale göndermeye başlar...

Bugün Crelle Dergisi takma adıyla bilinen bu çek prestijli derginin ilk sayısında altı makale yayınlar ve matematik dünyasında tanınması da bu sayede olur. Abel’in matematiğe katkısı, eliptik integral adıyla bilinen bazı tür integrallerin kavram olarak anlaşılmasını sağlamaktan ibarettir. Bu integrallerin nasıl hesaplanacağı hala bilinmemekle birlikte, altlarında yatan temel kavramların ne olduğu Abel’in ve çağdaşlarının çalışmalarıyla aydınlanmıştır. Abel’in matematik dünyası dışında da tanınmasını sağlayan çalışması ise beşinci derece polinom denklemlerinin çözümleriyle ilgilidir. Birinci ve ikinci derece polinom denklemlerinin çözümü yıllardır biliniyordu. Üçüncü derece polinom denkleminin çözümünü, 15. Yüzyılda İtalyan matematikçi Cardano, dördüncü derece polinom denklemin çözümünü de Cardano’nun arkadaşı Ferrari, yine katsayılar cinsinden çözmeyi başardı. İnsanlar dördüncü derece denklemlerden sonra beşinci derece denklemlerle tam üç yüzyıl hiçbir sonuç almadan uğraşmışlardır. İşte Abel burada tarih sahnesine çıktı. Abel, beşinci dereceden genel bir polinomun köklerinin bilinen yöntemlerle bulunmasının mümkün olmadığını gösterdi. Bazı özel beşinci derece denklemlerin çözümünün bulunduğu halde, her denkleme aynı şekilde uygulandığında, bize çözümü verecek bir metodun olmadığını ispatladı. Abel, matematikte elde ettiği parlak sonuçlara rağmen hayatı boyunca doğru dürüst bir iş bile bulamadı. Matematikçi olarak kendisini Avrupa’daki matematik çevrelerine bir türlü kabul ettiremedi. Sonunda 26 yaşında, yokluk içinde veremden öldü. Ölümünden iki gün sonra adına bir mektup geldi. Berlin Üniversitesi’nden gönderilmiş bir mektup, Abel’in ölümünden habersiz, genç matematikçiye çalışmalarının dikkat çektiğini ve kendisine üniversitede iş teklif ettiklerini bildiriyordu. Öldükten sonra anlaşılma olgusunun bu denli tez gerçekleştiği bir daha görülmedi.


Gottfried Wilhelm LEIBNIZ (1646 - 1717)

Leibniz çok yönlü bir araştırmacı ve düşünürdür; ilgi alanları arasında felsefe, biyoloji, jeoloji, tarih, ilahiyat, hukuk ve diplomasinin yanısıra matematik de bulunmaktadır. Pascal’dan sonra yeni bir hesap makinası geliştirmiş ve kullanmıştır. Diferansiyel hesabın dışında, kombinatuar analiz konusunu da işlemiştir...
Kombinatuar analiz, nesneler arasında, önceden verilmiş bir tanıma uygun düzenlemelerin yapılmasını ve bu düzenleme sonucunda bulunan ilşkilerin matematik modellerinin oluşturulularak, genellemeyle tüm benzeri oluşumlarda uygulanabilmesini mümkün kılacak sonuçların incelenmesidir. Bu analizin çeşitlemeleri ise, nesnelerin gruplandırılma biçimlerine göre, permütasyon, kombinasyon ve varyasyon gibi adlar alır.

Leibniz, diferansiyel ve integral hesabı, 1673 - 1676 yılları arasında Paris’te, Descartes ve Pascal’ın çalışmalarını incelerken bulmuş ve araştırma sonuçlarını, 1684 yılında "Maksimum, Minimum ve Teğetler için Kesirli ve Kesirsiz Niceliklerin Engellemediği Yeni Bir Yöntem ve Bunun İçin İlginç Bir Hesap" adını taşıyan makalesinde yayınlamıştır. Newton’un da böyle bir yöntemi bildiğinden haberdar olmasının, Leibniz’i teşvik ettiği anlaşılmaktadır. Bu makalede, dx, dy gösterimleri ve d(uv) =udv + vdu gibi türev alma kuralları bulunmaktadır. Bugünkü diferansiyel ve integral hesap sembollerimiz ile diferansiyel hesap ve integral hesap terimlerimiz de Leibniz’den gelmektedir. Eşitlik için (=), çarpma için (x) simgelerini, fonksiyon ve koordinat terimlerini de Leibniz’e borçluyuz.

Leibniz’in diferansiyel ve integral hesapla ilgili makalesinin yayımlaması matematik aleminde büyük bir heyecan uyandırmıştır. Leibniz’i, onun yöntemini benimseyen Bernoulli kardeşler izlemiş ve böylece, matematikte, varyasyonlar hesabındaki bazı problemlerin çözümü gibi, daha ileri düzeydeki konular da incelenebilmiştir.


Matrakçı Nasuh (?-1553)

Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm tarihi olarak 1533′ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir. Çeşitli kaynaklarda onun 1547′den, 1551′den, 1553′ten sonra ölmüş olabileceği ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş ipuçları vardır.

Enderun’da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen “matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Bu nedenle Silahî adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle Osmanlı ülkesinde “üstad” ve “reis” olarak tanınması için 1530′da I. Süleyman (Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlı bir kılavuz kitap bile yazmıştı.

Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı. Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü’l-Küttâb ve Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin elkitabı olarak kullanılmıştır.


Ali Nesin (1956 - ?)

1956′da İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin 1977-1981 yılları arasında Paris VII Üniversitesi’nde matematik öğrenimi gördü. Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantık ve cebir konularında doktora yapan Ali Nesin, 1985-1986 arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampusü’nde öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye kısa dönem askerlik görevi için geldiği sırada “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla tutuklanarak yargılandı. Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti. 1987-1989 arasında Notre Dame Üniversitesi’nde yardımcı doçent, ardından 1995′e kadar Kaliforniya Üniversitesi Irvine Kampusü’nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev yaptı. 1993-1994 Öğretim Yılı’nı Bilkent Üniversitesi’nde misafir öğretim görevlisi olarak geçirdi. 1995′te, babası Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. Ayrıca Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasım 2004′den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır.
 
Gelenbevi İsmail Efendi (1730-1790)

1730 yılında şimdiki Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmail’dir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail Efendi’dir.


John Napier (1550-1617)

Napier bir İskoç soylusuydu ve matematikle zevk için uğraşmıştı.Özellikle Trigonometri ve hesaplama tekniklerine ilgi duydu.

Çarpma ve bölmeyi basitleştirmek için logaritmayı keşfetti ve 1614'te ilk logaritma tablosunu içeren "A Description of the Marvellous Rule of Logarithms" (Hayret Verici Logaritma Kurallarının Tanımı) adlı kitabı yayımladı.Bu tablolar tam 20 yılda oluşmuştur. Daha sonra Napier'in Kemikleri adı verilen ve üzerindeki sayılarla çarpmayı ve üslü işlemleri hesaplamayı kolaylaştıran tahta çubukları buldu.

Ondalıklı sayılarda kullanılan virgül (veya nokta) Avrupa'da Napier'in çalışmalarıyla yaygınlaşmıştır.

Napier'in hesapları daha çok cebirseldi.Napier kitabında taban hakkında yazmamış fakat 1/e tabanını kullanmıştır.
 
Geri
Top