• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

ZeyNoO'dan Alıntılar...

  • Konuyu açan Konuyu açan ZeyNoO
  • Açılış tarihi Açılış tarihi
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Beni tan eyleyen gafîl seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı


Fuzûlî
 
Hakiki Muhabbet

Biribirlerine kırılan iki arkadaştan biri, uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar.

-Kim o? diye seslenir içerdeki.

-Benim, der kapıyı çalan.

-Burada ikimize birlikte yer yok, diye cevap verir öbürü.

Aradan uzunca bir zaman geçer… Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını.

-Kim o? diye sorar yine içerdeki.

– Sen’im, der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır.

Hz. Mevlânâ da;

“Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp âdeta o olmalısınız” diye anlatır hakiki muhabbeti.
 
Kavuşmak mecbur kalsın…

Çaresiz kalmisti,Leyla’da..
Kavusmak imkansizdi.
Ihtiyar, tatli-sert yol gösterdi;
“Git su odaya; çagir Leyla’yi”
Akli almadi önce..
Pekde inanmamisti..
Ama yapacak da birsey yoktu.
Çaresiz adam, çaresiz girdi odaya,
Sayikladi günler boyu, geceler boyu..
Çikmadan o odadan, çagirdi Leyla’yi..
Kirk asirdir yandigi aski,
Daha kirk vakit dolmadan..
Iste geliyordu.
Iste görüyordu
Leyla,
kendisini çagirani ararcasina geliyordu..
Korktu genç adam.
Anladi genç adam.
Unuttu genç adam.
Gidip sarildi ihtiyarin eline
“Istersem olduguna göre
Çagirsam geldigine göre
Bana ASKI ögret”
Dedi ki ihtiyar:
“Bu kainat
Askina yaratildi Sevgilinin..
Sen aski ne sandin?”
ASK
Öyle bir istemek ki;
Kavusmak mecbur kalsin…
 
Âriflerden biri,

Çamurlu kaygan bir yolda, eteklerini toplayarak, dikkatli adımlarla yürüyordu.
Fakat bütün çabasına rağmen düştü.

Her tarafı çamur olduğu için, artık serbestçe yürümeye başladı.
Bir taraftan ağlıyor ve:

“İşte, günaha düşmeden önce günahlardan sakınan adamın hali budur. Bir defa, iki defa… Günaha düştükten sonra, artık aldırış etmeden onun ortasında yürümeye başlar!”

diyordu…
 
Ey insan…!

Kendini başıboş zannetme.

Zira şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan;

hiçbir şeyi gayesiz, nizamsız göremezsin.

Nasıl sen nizamsız, gayesiz olabilirsin.

İnsan ebed için yaratılmıştır.

Onun hakiki lezzetleri,

ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u edebiyedir.
 
Ey aşkın binbir başlı vav hali,

Ey sonsuz kavram..!

Gaflet vaktinde,

Gel gönlümün üstüne..

Usta bir hattatım ben.

Aşkı çizerim mekânlara

Aşk sığmaz ki bu ummana

Vav olur gözlerimiz

Bürünürüz canlara

Bir seyyah gibi

Gelip göçen, göçüp giden

Bu mekândan mekân’a..

Demem o ki

Tarifini yapamam ben imkâna..

Bir hattatım,

Zamana vav çizmekteyim..

Hilalin dolunaya,

Dolunayın hilale dönüştüğü zamana…
 
Hani tren usul usul hareket edince…
Hani eller ayrılık hüznüyle, kavuşma heyecanıyla sallanınca…
Hani genzi yakan bir duman ortalığı kaplayınca…
Hani gideni gözünüz görmez olunca artık…
Ve o, içinizde bir yerlerde saklı tuttuğunuz derin nefes, özgürlüğüne kavuşunca…
Ve hani belki iki damla gözyaşı, akmakla akmamak arasında..
Ve hani siz sırtınızı dönerken boş peronlara…
Geride kalan sizsiniz…
…..
Bir padişah sofrası bulursunuz önünüzde…
Zengin…
İçinde bin türlü hüzün…
İçinde özenle hazırlanmış ayrılık lezzetleri…
Ümit ararsınız, bastırmak için acıkan efkarınızı…
Yaşanmış ve yaşanmamış duygular öylesine doldurur ki içinizi, hiçbir yere sığamazsınız…
Kâinatın bütün trenleri geçer gözünüzden ve gönlünüzden…
Hepsinin katili olursunuz bir anda…
…..
Derinlerde bir yerlerde…
Ama hep duyacağınız mesafede…
Yanık türküler söyler birileri…
…..
Sonra oturup bir çay bahçesine… “Neden gittiler, neden ben kaldım….” muhasebesi başlar…
…..
“Dünya da virane bir handır aslında…
Gelir ve gider herkes…”
Bazan gidenler üzülür, bazan geride kalanlar…
…..
Gece ve gündüz gibi…
Yaz ve kış gibi…
Bir gülüp, bir ağlamak gibi…
Hiçbir tren, son tren değildir halbuki…
…..
Bir gün “Bir geride kalan…” olarak, hüzünkâr hissederseniz kendinizi…
Bir başka gün her şeyi geride bırakacağınızı düşünün…
Kendinizi bile geride bırakacağınızı düşünün…


Murat Başaran
 
SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden


YAHYA KEMAL BEYATLI
 
ANLADIM

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım…
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat, hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ”git” dediğimde anladım..
Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım…
Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…


Can Yücel
 
Geri
Top