Afyonkarahisar Kalesi / Afyonkarahisar

Tarihçe

İsmi

Afyonkarahisar şehir merkezinde volkanik özellikli, yerden yüksekliği 226 metre olan doğal yükseltili bir kaya kütlesi üzerinde yeralan ve MÖ 1350 yıllarında Hitit imparatoru II. Murşil zamanında Arzava seferinde mustahkem mevki olarak kullanılmış olan bu kale önce Hapanuva; Roma ve Bizans dönemlerinde Akroenos; Selçuklular'dan itıbaren ise Karahisar adı ile anılmıştır. Tarihi dokusu korunamamış olsa da hala eski kalıntılar mevcuttur.

Selçuklular ve Osmanlılar
Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubat'n hazineleri bu kalede saklandığından, kale Hisar-ı Devlet olarak da adlandırıldı. Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali döneminde kalenin ismi Karahisar-ı Sahip oldu. 1573'te burayı tamir ettiren II. Selim ise yörede yetiştirilen meşhur afyondan ötürü kaleye Afyonkarahisar adını vermişti.
 
Karaoğlan Mevkii / Afyonkarahisar

Karaoğlan Mevkii
Afyon İl merkezinin 20 km. kuzeyinde, Afyon – Eskişehir karayolunun 20. km.sinde yer alan bir höyüktür. Önceleri Karaoğlan Mekviinde olması nedeniyle Karaoğlan Höyüğü olarak adlandırılmıştı, fakat Ankara yakınlarındaki aynı adlı höyükle karıştırılmaması için Karaoğlan Mevkii olarak değiştirilmiştir. Tepe, 120 x 80 metre boyutlarında bugünkü yol seviyesinden 3 metre yüksekliktedir.

Kazılar
Höyük, 1986 yılında arazide yapılması planlanan akaryakıt istasyonu için Afyonkarahisar Müzesi'nin araştırması istenmesi üzerine saptanmıştır. Bir sonraki yıl inşaat yapılacak olan kuzey yamaçta Afyonkarahisar Müzesi'nden A. İlaslı başkanlığında sondaj çalışmaları yapılmıştır. Daha sonra 1990 yılında ikinci bir kazı çalışması A. İlaslı ve A. Topbaş yönetiminde güney yamaçta yapılmıştır. Höyükte, 2005 yılında Afyonkarahisar Valiliği tarafından başlatılan Frig Vadisi Turizm Kuşağı Projesi kapsamında yeni bir araştırma yapılmış, belgelenmiştir.

Tabakalanma
Kazı çalışmalarında Erken Tunç Çağı II. evreye tarihlenen, en az üç yapı evresi gösteren mimari kalıntılara ulaşılmıştır. Öte yandan höyüğün kuzey ve batı kesimlerinde Erken Tunç Çağı III. evreye ait az sayıda çanak çömlek buluntuları ele geçse de bu evreyle ilgili, kazılarda ana toprağa ulaşılmış olmakla birlikte herhangi bir mimari kalıntıya rastlanmamıştır. Yerleşmenin, 100-150 yıl kadar süreyle iskan edildiği belirtilmektedir.

Buluntular
Mimari kalıntılar, kuleleri olan surla çevrili bir kent yerleşimini göstermektedir. Binalar bu sur duvarına bitişik inşa edilmiştir. Genişliği 100-150 cm. arasında değişen surun güney kesiminde, en yükseği ortadaki olan üç kule vardır. Surun güneydoğu köşesinde kapı olarak yorumlanan, direk taşından anlaşıldığı kadarıyla sundurmalı bir boşluk bulunmaktadır. Surun yapımında, 1 metre yüksekliğe kadar, iri taşlar dış yüzlere gelecek şekilde, aralarının moloz taşlarla doldurulduğu anlaşılmıştır. Bu taş temel üzerine nasıl devam ettiği saptanamamış olmakla birlikte kerpiç duvar olarak yükseldiği düşünülmektedir.

Sur içindeki yapıların merkeze dönük, radyal biçimde inşa edildiği, aralarındaki sokakların taş döşeli olduğu görülmektedir. Yerleşmenin merkezinde Eskişehir Demircihöyük'teki gibi bir meydan olabileceği tahmin edilmektedir. Yerleşimin büyük bir yangın geçirdiği yönünde bulgular vardır.

Çanak çömlek buluntuların yerleşmede tek bir kültür evresi olduğu anlaşılmaktadır. Hakim mal türü İç Batı Anadolu Bölgesi'nin Erken Tunç Çağı II. evresine özgü kırmızı astarlı ve açkılı mal türüdür. Öte yandan Erken Tunç Çağı III. evreye tarihlenen ve Kütahya Altıntaş yöresinde görülen kırmızı-portakal renkli astarlı mal grubundan çok sayıda çanak çömlek ele geçmiştir. Bezemeler yiv, boya ve kabartma olmak üzere üç çeşittir. Yiv bezeme, İç Batı Anadolu Bölgesi'nin Erken Tunç Çağı için karakteristik bezeme türüdür.

Pişmiş kilden yapılma pişmiş hayvan figürini, ağırşak gibi buluntular çokça vardır. Bununla birlikte küçük buluntular az sayıda olup Kusura, Beycesultan ve Demircihöyük buluntularıyla benzerlik göstermektedir.

Tahribat durumu
Höyüğün batısı akaryakıt istasyonu, kuzeybatısı ev ve bahçesi kesilmiştir. Doğusu bir tarla ile kesilmiş olup batı kesiminde yoğun bir yapılaşma vardır.
 
Kusura Höyük / Afyonkarahisar

Kusura Höyük, Afyon İl merkezinin 55 km. güneybatısında, Sandıklı İlçesi'nin 12 km. güneyinde, Kusura Köyü'nün hemen batısında yer alan bir höyüktür. Tepe 400 metre çapında, 14 metre yüksekliğindedir.

Kazılar
Höyükteki kazılar 1935-37 yıllarında Cambridge Üniversitesi adına Winifred Lamb başkanlığında yapılmıştır.

Tabakalanma
Yerleşmenin Kalkolitik Çağ'dan Demir Çağı'na kadar yerleşim gördüğü anlaşılmaktadır. Kazılarda eskiden yeniye A, B ve C olarak tanımlanan üç ana tabaka saptanmıştır. Ayrıca höyüğün kuzey-kuzeybatısında yerleşim dışı bir mezarlık vardır. A tabakaları Kalkolitik Çağ yerleşmesidir. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan B tabakası 7 yapı katıyla MÖ 3. binyıl ortalarına, Erken Tunç Çağı II. evre sonu - III. evre başına tarihlenmektedir. Bu tabakanın 7. yapı katı ise B'den C'ye geçiş dönemi temsil etmekte olup MÖ 3. binyıl sonu ile MÖ 2. binyıl başına tarihlenmektedir. C katı Asur Ticaret Kolonileri Çağı (Orta Tunç Çağı) ve Hitit Dönemi olarak görülmektedir. Kazı başkanı W. Lamb A tabakasını ilk yayınlarında MÖ IV. binyıldan başlatmıştır. Daha sonraki yayınlarda B tabakasının erken evresi olarak erken Tunç Çağı I. evre olarak değerlendirmiştir.

Buluntular
En üstteki A tabakası herhangi bir mimari buluntu vermemektedir. Kül tabakaları, çok sayıda çanak çömlek kırıkları ve yanmış ağaç parçaları bulunmuştur. B katında taş temel ya da subasman üzerine çıkılmış kerpiç duvarlı yapılar açığa çıkarılmıştır. Zeminler sıkıştırılmış topraktır. A tabakasında el yapımı çanak çömlek bulunurken B tabakasında artık çoğunlukla çark yapımıdırlar. Çanak çömlek tipleri zengin bir çeşitlilik göstermektedir. Öte yandan kırmızı haç bezemeli kaseler, yerleşmenin Batı Ege Bölgesi'yle ilişkilerine işaret etmektedir.

Küçük buluntular arasında pişmiş topraktan idoller ve hayvan figürinleri sayılabilir. B tabakasında bulunan bir idolün benzerlerinin Alişar ve Ahlatlıbel'de bulunduğu belirtilmektedir. Çok sayıda ağırşak, damga mühür, tezgah ağırlıkları ve boncuk da küçük buluntular arasındadır. Bir diğer grup küçük buluntu sürtme taştan yassı balta, sap delikli balta, sap delikli çekiç - balta, delikli topuz, öğütme taşları ve havanelleridir. Kusura Höyük'ün en ilginç küçük buluntusu yassı keman biçimli idollerdir.

A tabakasının esas buluntuları, Troya I ile çağdaş olan mezarlık buluntularıdır. Burada ortaya çıkarılan 14 mezardan biri basit toprak mezar, on tanesi küp mezar, diğerleri ise sanduka mezardır. Toprak mezardaki gömüt başı batıya dönük, sağ yanına hocker (ana rahmindeki gibi) yatırılmıştır. Ölülerin yanına gömüt armağanı olarak kaba maldan kulplu testiler konulmuştur. Küp mezarlarda da, sanduka mezarlarda da gömüt hocker biçiminde yatırılmıştır. Ancak sanduka mezarlarda baş doğuya dönüktür. Ayrıca C tabakasına tarihlenen yerleşim içi beş basit toprak mezarda bebek gömütü ortaya çıkarılmıştır.

Değerlendirme
Kusura Höyük'ün erken Tunç Çağı yerleşmesi kent görünümünde bir yerleşme olarak görülmektedir. B tabakasının yapı düzeni Troya IIg yapı düzenine benzer bulunmaktadır. Çanak çömlek endüstrisi yöreye özgü de olsa Batı Anadolu'yla etkileşim açıktır.

Kuşşara'nın, yeri konusunda net bir kanıt henüz ele geçmemiştir ve farklı görüşler ileri sürülmektedir. Prof. Dr. Ekrem Memiş'e göre Kuşşara'nın Kusura Höyük olması mümkündür.

Tahribat durumu
Höyüğün kuzey yarısının neredeyse tümü, köylüler tarafından kerpiç yapmak üzere toprak alınmasıyla tahrip olmuştur. Kusura Höyük, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri Projesi'nin 2000 yılı Türkiye Arkeolojik Tahribat Raporu'nda acil önlem alınması gereken yerleşmeler kategorisinde gösterilmektedir
 
Çavdarlı Höyük / Afyonkarahisar

Çavdarlı Höyük, Afyonkarahisar il merkezinin yaklaşık olarak 12 km. doğusunda, Çavdarlı Köyü'nün 3,6 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Tepe, 250 x 200 metre boyutlarında ve 6 metre yüksekliğindedir. Günümüzde kuzeyindeki kuyunun Erken Tunç Çağı'nda ve Roma Dönemi'nde de kullanılmış olduğu düşünülmektedir.

Kazılar
Höyük, Çavdarlı Köyü sakinleri tarafından, toprak çekme sırasında ortaya çıkan çok sayıda mermer heykel konusunda ilgili makamlara haber vermeleri üzerine bulunmuştur. Bunun üzerine 1964 yılında Mahmut Akok tarafından höyükte kurtarma kazısı yapılmıştır. Onbeş gün kazılıp terk edilen pek çok höyükten biridir.

Tabakalanma
Kazılarda belirlenen tabakalar Erken Tunç Çağı, Roma Dönemi

Buluntular
Erken Tunç Çağı mimarisi çamur harç kullanılan taş temellerdir. Duvarlar kerpiç olabilir. Üstteki Roma yapıları nedeniyle tahrip olduğundan bir mimariye ulaşılamamıştır. Bununla birlikte mekanların küçük boyutlu olduğu tahmin edilmektedir.

Erken Tunç Çağı Çanak çömlek buluntuları el yapımı, kırmızı ve siyah astarlı, açkılı kaplardır. En sık karşılaşılan form küçük, tek kulplu maşrapalardır. Bunların yanı sıra düz dipliler, düz ve burmalı kulplar gibi çok sayıda kırıp parça ele geçmiştir.

Küçük buluntular arasında çok sayıda ağırşaktan söz edilmektedir. Bunların bazılarının üzerinde oyuk çizgiler ile yapılmış geometrik süsler görülmektedir. Bir kısmında ise bu oyuk çizgiler daha derin yapılmış, içleri beyaz dolgu maddesi ile doldurulmuştur. Ele geçen ağırşakların hepsinin açkılı olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bir adak stelinden söz edilmektedir.

Kazı başkanının yayınında yontmataş buluntu olarak sileksden yapılmış bir dilgi dışında bir buluntu verilmemiştir. Sürtmetaş buluntular içinde ise en ilginç parça mermerden yapılmış sap delikli balta – çekiçdir.

Kazılarda bir mezar açılmıştır. Herhangi bir mimariyle ilişkili olup olmadığı bilgisi verilmemektedir. Hocker (ana rahmindeki gibi) yatırılmıştır. Mezarın kenarları taşla döşenmiş, üstüne ahşap hasıllar atılmıştır.

Tüm buluntular Erken Tunç Çağı II. evreyi anımsatmaktadır. Kazı başkanına göre yerleşme MÖ 2500 – 2000'e tarihlenmektedir.
 
Geri
Top