• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

berna' ca aşk.... hece hece aşk

Sebepsiz sevmektir aşk,
nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe,...

Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.

Hatta sarıLamamktır utançtan,

Çünkü utanmaktır sevmek aslında,

Sevmek nedir aslen?

Ölmek mi uğruna?

Yaşamak mı onunla?

Sevmek mi ömür boyunca?

yoksa ayrılmak mı gerekince?

Nedir insanı başkasına bağlayan?

Güzelliği mi?
bilmez kimse bu soruların cevabını..

Kimi sever güzelini,

Kimi sever özelini...
CAN YÜCEL
 
Sevmek nasıl bir histir düşündünüz mü ?Yada kaç kişiye seni seviyorum dediniz?Seni seviyorum dediklerinizin hangileri yada hangisi yanınızda...Seni seviyorum ağır iki kelimedir.Neden mi ağır sevdikçe sevgisine karşılık görmek ister insanoğlu.Sevgi karşılık bulunca anlam bulur.Karşılıksız sevgi sadece adı ızdırap olan bir duygudan başka birşey değildir.Karşılıksız sevilmez mi sorusunu getirdiniz tabiki aklınıza haklısınız.Karşılıksız sevilir yaradan sevilir karşılıksız.

Çiçekleri ,hayvanları ,çocukları severiz karşılıksız...zaman gelir ana babadan bile sevgi görmesek soğur insanoğlu.Peki ya sevgili....Karşılıksız nereye kadar sevilebilir ki?İnsanlık duygusu yoksa içinde hiçbir güzellik hoş gelmez gözüne sevemezsin.İnsanlığı ölmüş kişi için seni seviyorum hiçbir mana taşımaz.
Seni seviyorum okurken sadece iki kelime gibi görünsede gözümüze söylendiğinde en kalpsiz insanın bile ruhunu okşamaya yeter....hissettirmemeye çalışsada bir o kadar da gururlanır.

Öyle iki kelimedir ki seni seviyorum kimi için dünyaları ifade ederken kimileri için nasılsın demek kadar alalade bir kelimedir.İşte sözüm onlara....aşkı sevdayı böyle basite indirgeyen insancıklara...

Ben ilk kez seviyorum dedim karagözlü bir yara...yanlışmıydı bu hayır asla,bazen mutsuzda olsam ömrümün en güzel anlarını onunla paylaştım paylaşmayıda arzularım.Arada düşünmüyor değilim bazen seviyorum dememek dahamı güzel acaba!Belkide aşk bazen saklı kalmalı.

Ah nasılsa seviyor bu beni hissini verdinmi sevdiğin yare halin harap ....Birde farkettiyse içinde ne kadar büyük bir değer gördüğünü o zaman çok ağır gelmeye başlar SENİ SEVİYORUM demek.Seni seviyorum dediğin insan nerede,ne yapıyor muamma ise her zaman o an oturup düşünmelisin!

Sevdiğin seviyorum dediğin ne kadar sen olmuştur?Peki ya sen o olabilmişmisindir?Eğer sen artık o oda sen olabilmişse işte bu sevgi her şeye değer...tabi bundan kişilikleri değiştirmekten bahsetmiyorum ruh ikizi olabşilmek anlatmak istediğim.Dünyalara değer öyle bir aşk.

Sevmek yürek işi derim ben her zaman.Sevecek yürek yok ise seviyorum dememeli insan.Nasıl ihtiyacı olanlar var o küçüçük ama anlamları
büyük o sözleri duymaya.Tek bir seviyorum sözü üzerine dünyalar kuracak yürekler var ...Böyle bir insana seni seviyorum demek kadar nedirağır olan!Duygularını hiçe saymaktır o insanın...ve bir gün hiç sebepsiz gidişler varya şakağına silah dayayıp vurmaktan daha ölümcüldür onlar için.

SENİ SEVİYORUM ağır gelir kimi zaman.Kimi bu yükün altında ezilirken diğerleri basamak eder onları ayaklarına,çiğnendikçe çiğnenir yürekler duygular.
SENİ SEVİYORUM ağır kelime sevgiyi taşıyamayacaksan yürekte denmemesi gereken iki kelime...

Sevince tek yürek olmalı insanlar.Kuşkuya korkuya yer olmamalı....
SEVİNCE YÜREK OLMALI SEVGİ O YÜREKLERDEN ÖLÜNCE ÇIKMALI.
 
Sana yüreğimi bırakıyorum...

Bugün acılarıma yaslanıp, seni düşündüm. Bir duldalıkta vurulan hayallerimizi ve hiç gelmeyecekmiş gibi gidişini yeniden yaşadım. Hiç üzülme! Suskunluğa yeminli geceler, vefasız ve ömrümüzü adadığımız dostluklar nankör çıktı... Asıl onlar vefasızlık etti ve bir hıyanetin koynunda bizleri bıraktı gittiler. Gezdiğimiz sokaklar bizleri unutalı çok oldu. Avare düşlerimiz, kaldırımlara karışmış... Anlayacağın, herkes ve her şey, bizi zamanından önce bırakmış!
Bir soysuz vaktin darağacında, gençliğimizi teslim ettik . Yaşamak suçunu işlediğimiz için... Gözümüzün yaşına bakmadılar; çiğneyip geçtiler, gün görmemiş ümitlerimizin üzerinden...
Ardıma bakmaya korkar oldu gözlerim... Hem yokluğun, her zamankinden daha acı veriyor. Gönül, bin bir hatıranın eteğine yapışmış. Ve eller, yitirilmiş dost elleri aramakta...
Biliyor musun ahretlik!..
Hayat, zamanla elele vermiş... Her şeyi unutmak mümkün belki, ama gel gör ki kardeşlik de, kalleşlik de unutulmuyor!

Bilir misin hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir ahretlik! Gözler yaşa alıştı, günler kedere. Hayat ırmağının dudağında, bir nefes gibi ömrümüz. Yiğitler gitti ahretlik.. yiğitlik gitti.. Dört yanımız ihanet...

Ömür dediğin nedir; bir bilinmez yazgının avuçlarında... Hasret; ömrün akıntısında... Bir kalpsiz alâmot sonbaharıdır bu günler... Güzellikler; Züleyha köşklerinde tutsak. Hâyâ, yırtılmış bir gömleğe resmedilmiş... Bu atıldığımız kuyular var ya, bu kuyular... Şehir eşkiyalarıyla mahpus kalmak gibidir...

Bu günler; hazan mevsiminden kalma günler... Zülüflü bir gecenin dizlerinde, Bedir Ashabı'ndan başka kimsemiz yok. Buğulu bir geçmişin ardına düştü, her şeyden el çekmiş, kırgın kalbimiz. Kollarını hüzne çemredi bugün de gece. Bir isimsiz yıldızın parıltısında gözledik, evvelin ve âhirin sevdasını. Bir Uhud ağıtı gibi düştü sinemize o günlerden kalma tedirgin bir hâşiye.. bir Hamza yokluğu gibi ciğerimizi parçaladı hasret.. bir göz köy eviydi sevda bağımız. Yüreğimizi serip gitmiştik ya hani... Bir Korucuk sevdası, bir Alvar hulyası gibi, isimsiz bir şeydi...

Mevsimler çoraklaştı, çöllerine düştük ömrümüzün... Bu hicran süveydâsı bildik değil, sevdamızın Vahşi'si oluverdik birden. Kanımızı içti katiller, bir "kutsal" kadehten... Hüzün Nebi'nin dostu... Ne denir ahretlik?!

Ve bugün sana, Vahşi gibi saklanacağın ve hayatın boyunca ardında, Ölümcül bir hasreti kucaklayacağın ruhsuz sütunlar bırakıyorum... Sana bir buğulu somun tadında, küçük mutluluklar ve yaralara derman olmayan merhemler.. Kimsenin bilmediği, emanet acılar bırakıyorum.

Yokluğun soğuk yüzünde, nasır bağlamış iki çift eldik seninle. Bir bozkır yalnızlığıydık; köyümüzün, kaval seslerine doymuş kimsesiz tepelerinde...

Bugün sana; o gittiğin akşam, iliklerime ve yüreğime kadar işleyen soğukları ve toprağına yüz süren kar tanelerini bırakıyorum. Sana kavalında yeniden can veren Yemen askerlerinin, o dilden düşmez türküsünü.. ve her eve, her ocağa düşen bir memleket, bir oğul ağıtı bırakıyorum.

Sana üç öğün fukaralık ve beş vakitlik yakarışlar, yüreğini sarsacak yalnızlıklar bırakıyorum...
Ben, göz yaşlarımla yudugum özlemimi haykıramıyorum ahretlik! Bu yüzden sana dile gelmeyen hasretler ve hiç yoktan kalbe düşen hüzünler bırakıyorum. Sana gidenin gelmediği bu dünya elinde, musallada alınan helallikler ve "iyi" bilinen kötü adamlar bırakıyorum...
Her zamankinden biraz daha fazla ve çaresiz bir acımasızlıkla, sana seni bırakıyorum...
Sana yüreğimi bırakıyorum ahiretlik, yüreğimi...
 
Bir bütün idim ben leyla ile. Sense Leyla'yım diyorsun.
Sen Leyla isen eğer, beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya.
Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Canım gideli hayli zamandır, cismimdeki bir başka candır;
bir özge candır.

Sensin beni benden ayıran,uzaklaştıran.Ben yokum,senin tecellin var.Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. Önceleri sen vardın,şimdi ben yok oldum. Manevi dünyamda dostum daima sensin. Dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık.Gönül çok önceleri sana koştu,canım seninle gitti. Şimdiki canım Leyla'ya değil, Mevla'ya yönelik. Bir'lik yolunda seninle olamam,yanarım.

Şimdi,gözümün nuru,gönlümün aydınlığı!..




Git şimdi , Ey Vefalı! Açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. Beni aramaya çıktığını aleme bildirip deliliğine ferman yazdırma.

Kimse seni burda görmeden git. Ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil!..
 
BANA AŞK BORÇLUSUNAdam genç kadına seslendi
- Bana gözyaşı borcun var!

Genç kadın sordu
- Nasıl öderim?

Adam gözlerini kırptı
- Haydi gülümse!

Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp,borcunu sildi. Ve
mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu. Bir
demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... Biri
ilkbahar,digeri güz.

Adam, seslendi yine
- Bana mutluluk borcun var!

Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu
-Nasıl ödeyebilirim?

Heyecanlandı adam
- Haydi yat dizlerime!

Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle
saçlarını taramaya başladı kadının.Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret
hiç yaranmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra.Sonra
saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli
düğüm attı.. Ağladı. Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu
delice.

Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu. Genç kadının gözlerinin içine
bakti
- Bana yürek borcun var!

Borcunun farkındaydı sanki genç kadın. Şaşırmadı
- Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?

Adam kollarını uzattı
- Haydi tut ellerimi!

Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki,
eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.Genç kadın gitmek üzereydi.Adam
son kez seslendi;
- Bana can borcun var!

Kadın irkildi;
- Can mı?

Sigarasından derin bir nefes çekti adam;
- Evet.. Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!

Hoşuna gitti sözler kadının
- Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsunuz?

Adam, biraz daha
yaklastı;
- Yum gözlerini!

Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini. Adam da yumdu gözlerini, masumca bir
öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına.

- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaşlarını kadın...

Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi.Kekeledi
- Hayat öpücüğüydü!

Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle... Adam,
şaşırdı;
- Ya senin bu yaptığın neydi?

Genç kadın kapıya yöneldi;
- Veda öpücüğü! Kalan borçlarına karşılık.

Yürek dolusu çaresizlik ve bir
de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.

Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına
- Ne olur iyi bak umut çiçeklerime solmasınlar...

Genç kadın sümbülleri aldı
- Merak etme günaşırı sularım çiçeklerini!

Adam sevindi
- Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!

Kadın, gözden kaybolurken haykırdı adam
- Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
 
Kapat gözlerini. Şehrinin tüm ışıklarını söndürdüm. Sen uyurken şehrinde hiçbir varlık yaşamamalı. Sen konuşurken tüm kelimeler boyun bükmeli dudaklarına. Yüzünde filizlenirken bahar, buzullar çözülmeli. Saçlarında dolanırken rüzgar, başı dönmeli bulutların. Kıskanmalı gözlerini herbir mahlukat. Adımı andığın her an ölmeli tüm cümleler. Sonra da gülüşlerinde yeşermeli özneler. Hadi uzat umutlarını. Bulut bulut düşsün yüzün yüzüme. Köhne bir mazinin mevcudiyetimin. Sınırı çizilmiş bir ömrün son nefesi ol sen. Kepenksiz bir ömrün kapılarını aç sen. Süzül perdelerimden. Bir türlü yeşertemediğim kız düşlerime uzat ellerini. Gün doğumu sancılarımdan kurtar beni. Sicilim bozuk.Temize çek yüreğimin kirlerini. Aldığın her nefes tövbem olsun günahkar hislerime. Suçlarım kabarık. İnfazım vurulmadan yüzüme, sen öldür beni ya da sakla beni yüreğinin mavi denizlerine. Senden önceki geçmişime tedbir konulmuşken kalbine al beni.Hayat mektebinde dikiş tutturamayan bu adamı gönül bahçene kabul et. Gülüşlerini acılarıma bağışla. Kanatlarımı özgürlüğüne saldım sende umutlarını sonsuzluğuma bahşet.
 
Kırık aynalarımdaki suretime hayat veren aydınlık,

Dol içime. Senin kaplamadığın her bir hücre ölümü seçsin bundan sonra. Şah damarlarımdan vücuduma akan her bir zerrede adın sayıklansın. Kanatlarımın rotası sensin. Bekle beni biraz. Kanayan ayaklarımla, yarım yamalak çocuğumla sana gelmekteyim. Tüm kelimelerimi yitirmişken yeniden ezberim olsun gözlerin. Duvarlarla konuşmalarım bitsin artık. Sebebim ol gülüşlerimin.Ölümümü bekleme yeniden yeşermek için. Taksiratım yok benim. Ya dudaklarında ölmeliyim ya da toprağa serilmeliyim..İnzivaya çekilmiş yaralarımı sar nefesinle.Bağ bozumunda yüreğimi yalpalayan rüzgara inat sar beni yüreğinle. Sana ihtiyacım olduğundan değil; ben zaten SEN'İM. Ben diye bir varlık yok BENDE..Kırık aynalarıma düşen aydınlık dol karanlığıma. Gözyaşların sonum olsun bu BEDENDE..
 
Virgüllerimi yitirdim. Sus pus içinde dilim. Neden susuyorsun diye sorma. Sen konuşurken ben susacağım demiştim. Büktüm dudaklarımı cümlelerine. Sen konuş ki; hükmü kırılsın yalnızlığın. Saltanatı bitsin acıların. Gülümse ulu orta. Gülümse sebepsizce. Ruhumun iktizazlarına( bozulmuş, buruşmuş) inat yeniden yeşert gözlerimi. Yaşa ki yaşasın benliğim. Yoksa karanlıklar saracak sokaklarımı. Bilirsin korkarım karanlıklardan. Uzat ellerini. Ölüm bedenime ilişmeden, istinad duvarları aydınlığımı çalmaya teşebbüs etmeden gel, uzan denizlerime.
 
Kekeme yüreğimin mutluluk luğatındaki tek kelimesi,

Uzat ellerini.bana. Uzat gözlerini karanlığıma.Sağnağındayım zamansızlığın. Biraz da uykusuz. Gecenin yırtık gömleği var üzerimde. Yüreğimin dağınıklığını sevginle topla. Senden uzaklarda iken kapılarımda geçmişimi yüzüme vuran ayaz..Kekeme yüreğimin sol cenahında kanayan ve kanadıkça kırılan bir niyâz..Kurtar beni ey yâr. Tut gözlerimden. Tökezlemesin topallayan yüreğim.Çek beni Züleyhâ'nın kuyularından. Al götür beni Leylâ' nın karanlıklarından. Saçlarına dola yüreğimi. Müsvedde gibi kullanılmış gençliğimi bırak sen sonumu yaşa. Yüreğimin enkazlarında inleyen kız çocuğu çığlıklarımı bastır sesli harflerinle.Kangren yüreğimi kes. Kes ki daha fazla kanamasın infazım. Sızmasın deli gömleğimden sancılarım. Bastır göğsünü yüzümün yamalarına. İmlâsı bozuk bir çocuğum ben. Luğatımdaki tüm kelimelerim sanadır. Aldığım her nefes sana ve mutluluklarına duacıdır. Savur saçlarını toza toprağa karışmış bedenime.Ses ol kısılmış sesime. Doldur hüznünü küçük ellerime.Perdelerime gönder gülüşlerini. Sabahım olsun yüzün.Sonum olsun hüznün.
 
Geri
Top