Bilmediğim kaç demdir üstümden geçen. Kaç yazı(sı) geçmiştir, yılların... Hâlâ üşüyorum. Isınmıyor dilimde sevgi.
Dün; tövbe, yarın; teslimiyet...
Bugünün adı kayıp, bugün; belki daha huzurlu...
Silinmiş camlarda yağmurlar kayıp. Aradığım nice anı yok, kayıp. Hafızamın körlüğü değil bu... Bu anlamadığım ve bile bile karşı koymadığım bir ayıp. Korku mudur, değil. Sade yorgunluk. Belki tuhaf bir olgunluk.
Yaprakların selamlarından mahrum kalmamak ne güzel... Ne güzel acı içinde, sıcacık bir yorgana sarılır gibi duasına sarılmak toprağın...
Ne istemeli hayattan, başka ne bulmalı şükür için?
Sus akıl sus...
Şımarık yüreğime aldanıp da sıralama takiyyeleri. Çok gördüm ben bu sahneleri, oyunları, emeksiz ekmekleri...
Tekneler kalkar gözlerimden. Kaç yolcu gider, kaçı döner... Ve hiç değişmez kalabalığım. Yollar eğrilir, silinir kimisi. Kimse değişmez, hiçbir söz hiçbir kulağa -aslında- ilişmez.
Bir durak tadında hayat. Fazlası için dar, azı için geniş.
Önümde kendi ayak izlerim. Ardımda onlarcası yol olmuş.
Gidiyorum. Gözlerim bu defa hiç şaşırmayacak, hiç korkmayacak.
Bir durak tadında hayat. Fazlası için dar, azı için geniş.