{38}
**********
SEM HOCASI
****************
OLAĞAN DIŞI GERÇEKLİKLER
VE MANTIK DIŞI DÜŞLERLE SEVİŞİRKEN
HERBİRİNİ İRADE EGZERSİZİ SAYARAK CÜRETKARCA;
İLKELERE AYKIRI DAVRANAN
BİLGİ YÜKLÜ BİR AHMAK POZİSYONUNDA
DERT GİYSİLERİ KUŞANMIŞ KÖTÜ KÖTÜ ŞEYLERİN
O YÜCE(!) MAKAMIMA
KESKİN VE ETKİLİ BİÇİMDE SALDIRIŞLARIYLA;
KENDİMİ ARTIK
DÜŞÜNCE YETENEĞİNDEN YOKSUN - APTAL - BEYİNSİZ
BİR YARATIKTAN BAŞKA BİRŞEY OLARAK GÖREMİYOR, VE,
KADERİM DİYE NİTELENDİĞİM KARARLARA
KOŞAR ADIMLARLA
İLERLEMEK ZORUNDA KALIVERİYORDUM...
***
Antikadır yarı sulanmış beyni şu DoH'un. Değeri yüksek ama o kadar da eski.
Çünki teknolojinin efendisi olmasına, ve gelmiş geçmiş bütün felsefecilerin "Sus"düsturuna rağmen çenesini bazen ve en gerekli olduğu anlarda tutmayı birtürlü öğrenememiş, beyninin "susma" köşesini harekete geçirememiştir...
Heyecana kapılınca bir toplulukta, hiç kimseye meydan vermez ve sürekli kendisi konuşur.
Boş şeyler söylemez, ama, hep o konuşur. Politikacıları - bilim insanlarını - şair ve edebiyatçıları asla beğenmez, ve bunda hem haklı hem de onlardan üstün oluşu ortada olsa bile, mesela, Nietzche'yi "kıt fikirli" diyerek küçümsemesine ne gerek var?
Dünya üzerinde "aklı başında" başka insan olmadığını savunmak da neyin nesi uluorta?
Diyelim ki öyle; şu "melik örgülü saçları ince kordelalarla geriye tutturulmuş" hatun senin izini nasıl buldu? Ne izi yaa, direk nokta atışı yaptı ve ulaşılamaz sanılan DoH'un herşeyina şakkk diye ulaştı!!!
Ulaştı ve anında atarını da giderini de yaptı.
Oysa ilkbaşlarda ne de kolay bir lokmaydı...
Türkiye'nin güzide üniversitelerinden birinin Sürekli Eğitim Merkezi'nde (SEM) görevliydi, ve iş arkadaşlarından birine "- Aşk'ı seks'i o sitelerde mi arıyorsun sen ya? Gören de akıllı uslu birşey sanır ha!" yazdığı için MSN'de konuşurlarken, "Ne yani? Bahname bir SÖ'ye aşk ya da seks veremez mi? Sen kim oluyorsun da DoH'un websitesini küçümsüyorsun?" gibisinden düşünceler eşliğinde kadını takıntı haline getirmiş, akabinde Zerrin'e havale etmiş, ve Zerrin de bu olgun - akıllı - kıvrak zekalı - iş yaşamı düşünüldüğünde "kaşar" diye tabir edilen kadını tuş edebilmek için koca bir gece cebellemişti.
Gelgelelim sanal seks yapmaya razı olan hocaanımın tek şartı vardı "hem nuh hem de peygamber" demek için :
Zerrin'in sesini cep telefonundan duymak - konuşmak.
"- Vallahi telefonumun hoperlarörü bozuk " diyen Zerrin'e; "- Sen numaranı ver, sevişelim, ben seni sonra ararım konuşuruz" deyince de, o zaman dilimindeyken içinde kıvrandığı öfke ile, bu dünyadaki tek hedefi "şu etine dolgun - iki yetişkin erkek evlat sahibi modern kadını çırılçıplak soymak - seyretmek - tuş etmek" haline gelen DevilofHacker, bütün gece aldığı alkolün de etkisiyle boş bulundu, ve konuşma balonuna telefonunu yazıverdi : 053643xxx99…
Gelişme çağlarından 35'lerine gelene dek çehresi her daim buz gibi bir atalet içinde olan, orta boylu - geniş omuzlu - buğday tenli - esnek ama direnç yüklü kemikleriyle "aktif agresif" bir adamdı DoH.
Öyle ki, suratına bakanlar, o sıfatın sahibinin "engin ve her an genişleyen" zekasıyla - ruhunda barındırdığı binlerce cevhere dair en ufak bir ipucu sezemezdi. Eyleme geçtiği andan, bir olayın bitirilişine dek gözden kaçmayacak büyüklükte "tedbirli ve soğukkanlı" olan DoH, dürüstlük veya cesaretine toz bile kondurulmaya kalkılsa, önünde durulması güç bir hortuma dönüşür, yıkar geçerdi.
Defalarca ölçüp biçip değerlendirmeden bir karar almaz ama, niyetine girdiği şey için de denizler kabarıp karaları boğacak olsa dahi geri adım atmaz, yolundan dönmezdi.
En zayıf anlarıysa; inandığı ve doğruluğundan emin olduğu değerler için, özgüveni ve farkında olduğu güçlerinin de etkisiyle "gereğinden fazla alıngan ve pusuya düşmüş ya da üstesinden gelememiş" hissettiği zamanlardı.
Öyle ki; bazen en küçük eleştirileri bile şahsına vurulmuş bir tokat - küfür sayar, bütün sertliği ve acımasızlığıyla saldırıya geçerdi. Fakat hiçkimsenin insanlık onuruna dil uzatmazdı. Yediği dayaktan heryeri mosmor olsa veya DoH'un bıçak darbeleriyle oracıkta can verse bile "Onur'u" mutlaka kendisinde kalmalıydı.
Öfkelendiğinde, o çok sevdiği ve sihirli olduklarına inandığı kelimeler diyaframını parçalarcasına, magma tabakasından bu yana edindiği ivmenin gücüyle bir volkandan fışkırırcasına, engellenemez biçimde çıkardı ağzından. Peki ya şimdi?
Şimdi neden dut yemiş bülbül gibiydi?
Şu kadından duydukları onu nasıl da "ne yapacağını bilemez" hale getirmişti...
"- Yaaa işte hocaanım, şeytanın nefesi seninki dahil her deliğe böylece girebilir .
Ama korkma. Bu görüntülerin hiçbir şart altında afişe edilmez ve güvendedir.
Fakat bil ki, internet sanıldığından çok daha fazla tehlikeli ve boktan biryerdir.
Haa, unutmadan yaşını gözönüne alırsak, memelerin birharika.
Sabaha dek uyuyasım geldi başımı onlara yaslayarak. Güzel kadınsın vesselam";
yazdığında MSN'in konuşma balonuna zafer kazanmış komutan edalarıyla;
"- Senin adın Hasan, Balıkesir'de yaşıyorsun, günde en az üç kez konuştuğun bir sevgilin var ve adı FGCM. O İstanbul'da yaşıyor. Jeolog ve balerin. Onun cep telefon numarası 05334xxxxx ve Honda Jazz marka araba kullanıyor!" şeklinde bir yanıt alınca;
henüz yeni açtığı birayı fondip yapıp "- Ne diyosun yahu? O tariflediğin ben değilim. Zaten sana da rastgele bir cep numarası vermiştim ben yaa" vs. dese de;
Hocaanım "- Kozlar eşit DoH! Susarsan susarım!!!" tarzı bişeyler karalayıp offline oldu gitti. Haklı olarak da sanal sevişme görüntülerinin asla yayınlanmayacağının garantisini, kendince, karşısındaki dut gibi sarhoş hackerden söke söke aldı...
Hadi diyelim Turkcell'de tanıdığı vardı Hocaanımın üst mevkilerde, ve normalde rehberde bile geçmeyen telefonuna ait bütün detayları oradan öğrendi. Ya arabaya ne demeli?
Onu da FGCM'ye sordu. Henüz 1 ay olmuştu yeni oyuncağını alalı FGCM ve Türkcell'e bildirmemişti haliyle. Fakat arabayı satın aldığı firma ona bir hediye paketi vermişti. Boyner iştiraki olan bir şirket FGCM'ye 7/24 acil durum hizmeti verecekti. Mesela kapıda kalsa, 444'lü numarayı arayıp kendini tanıtacak ve bir çilingir saniyede yanına gelecekti. İş anlaşıldı…
DoH'un Echelon'u kadar olmasa da, benzer öneme sahip bir backdoor'u Hocaanım Türkcell ve Boyner'deki sıkı ilişkileri sayesinde açmış ve kullanmıştı. DoH olayı pek önemsemese de midesi hafiften bir bulandı…
Bu yaşanandaki gibi, her an herşeyi kontrol altında tutamadığı da oldu DoH'un.
Önüne çoktan seçmeli "yapılabilecekler ve izlenebilecek yollar listesi" serildiğinde;
yanlış seviyesini en düşüğe çekmek için kaderine seslenirdi, ve yolu onun seçmesini isterdi.
Eğer bir SÖ olsaydı; herbirinin sadece başlangıç noktalarına bakıp, sanki tüm ilerleme boyunca ve yolun sonuna ulaştığında olabilecek şeyler hakkında bilmediği yokmuş gibi konuşur, herhangi birinin yönelttiği basit bir soru karşısındaysa hemen dizüstü çöker kalırdı.
Fakat DevilofHacker ve Hasan her zaman, kaderin bu dünyadaki en "üstün" ve en "güçlü" olduğuna gönülden inandı…
Bu bağlamda; iki kafadar içinde bulundukları durumu enine boyuna istişare etmek için masaya yatırmalı;
"Hocaanım" tokadını da kaderin onlara lütuf tadında sunduğu bir uyarı olarak algılamalıydı...
***alinti Kelimelerin Sihirbazi
**********
SEM HOCASI
****************
OLAĞAN DIŞI GERÇEKLİKLER
VE MANTIK DIŞI DÜŞLERLE SEVİŞİRKEN
HERBİRİNİ İRADE EGZERSİZİ SAYARAK CÜRETKARCA;
İLKELERE AYKIRI DAVRANAN
BİLGİ YÜKLÜ BİR AHMAK POZİSYONUNDA
DERT GİYSİLERİ KUŞANMIŞ KÖTÜ KÖTÜ ŞEYLERİN
O YÜCE(!) MAKAMIMA
KESKİN VE ETKİLİ BİÇİMDE SALDIRIŞLARIYLA;
KENDİMİ ARTIK
DÜŞÜNCE YETENEĞİNDEN YOKSUN - APTAL - BEYİNSİZ
BİR YARATIKTAN BAŞKA BİRŞEY OLARAK GÖREMİYOR, VE,
KADERİM DİYE NİTELENDİĞİM KARARLARA
KOŞAR ADIMLARLA
İLERLEMEK ZORUNDA KALIVERİYORDUM...
***
Antikadır yarı sulanmış beyni şu DoH'un. Değeri yüksek ama o kadar da eski.
Çünki teknolojinin efendisi olmasına, ve gelmiş geçmiş bütün felsefecilerin "Sus"düsturuna rağmen çenesini bazen ve en gerekli olduğu anlarda tutmayı birtürlü öğrenememiş, beyninin "susma" köşesini harekete geçirememiştir...
Heyecana kapılınca bir toplulukta, hiç kimseye meydan vermez ve sürekli kendisi konuşur.
Boş şeyler söylemez, ama, hep o konuşur. Politikacıları - bilim insanlarını - şair ve edebiyatçıları asla beğenmez, ve bunda hem haklı hem de onlardan üstün oluşu ortada olsa bile, mesela, Nietzche'yi "kıt fikirli" diyerek küçümsemesine ne gerek var?
Dünya üzerinde "aklı başında" başka insan olmadığını savunmak da neyin nesi uluorta?
Diyelim ki öyle; şu "melik örgülü saçları ince kordelalarla geriye tutturulmuş" hatun senin izini nasıl buldu? Ne izi yaa, direk nokta atışı yaptı ve ulaşılamaz sanılan DoH'un herşeyina şakkk diye ulaştı!!!
Ulaştı ve anında atarını da giderini de yaptı.
Oysa ilkbaşlarda ne de kolay bir lokmaydı...
Türkiye'nin güzide üniversitelerinden birinin Sürekli Eğitim Merkezi'nde (SEM) görevliydi, ve iş arkadaşlarından birine "- Aşk'ı seks'i o sitelerde mi arıyorsun sen ya? Gören de akıllı uslu birşey sanır ha!" yazdığı için MSN'de konuşurlarken, "Ne yani? Bahname bir SÖ'ye aşk ya da seks veremez mi? Sen kim oluyorsun da DoH'un websitesini küçümsüyorsun?" gibisinden düşünceler eşliğinde kadını takıntı haline getirmiş, akabinde Zerrin'e havale etmiş, ve Zerrin de bu olgun - akıllı - kıvrak zekalı - iş yaşamı düşünüldüğünde "kaşar" diye tabir edilen kadını tuş edebilmek için koca bir gece cebellemişti.
Gelgelelim sanal seks yapmaya razı olan hocaanımın tek şartı vardı "hem nuh hem de peygamber" demek için :
Zerrin'in sesini cep telefonundan duymak - konuşmak.
"- Vallahi telefonumun hoperlarörü bozuk " diyen Zerrin'e; "- Sen numaranı ver, sevişelim, ben seni sonra ararım konuşuruz" deyince de, o zaman dilimindeyken içinde kıvrandığı öfke ile, bu dünyadaki tek hedefi "şu etine dolgun - iki yetişkin erkek evlat sahibi modern kadını çırılçıplak soymak - seyretmek - tuş etmek" haline gelen DevilofHacker, bütün gece aldığı alkolün de etkisiyle boş bulundu, ve konuşma balonuna telefonunu yazıverdi : 053643xxx99…
Gelişme çağlarından 35'lerine gelene dek çehresi her daim buz gibi bir atalet içinde olan, orta boylu - geniş omuzlu - buğday tenli - esnek ama direnç yüklü kemikleriyle "aktif agresif" bir adamdı DoH.
Öyle ki, suratına bakanlar, o sıfatın sahibinin "engin ve her an genişleyen" zekasıyla - ruhunda barındırdığı binlerce cevhere dair en ufak bir ipucu sezemezdi. Eyleme geçtiği andan, bir olayın bitirilişine dek gözden kaçmayacak büyüklükte "tedbirli ve soğukkanlı" olan DoH, dürüstlük veya cesaretine toz bile kondurulmaya kalkılsa, önünde durulması güç bir hortuma dönüşür, yıkar geçerdi.
Defalarca ölçüp biçip değerlendirmeden bir karar almaz ama, niyetine girdiği şey için de denizler kabarıp karaları boğacak olsa dahi geri adım atmaz, yolundan dönmezdi.
En zayıf anlarıysa; inandığı ve doğruluğundan emin olduğu değerler için, özgüveni ve farkında olduğu güçlerinin de etkisiyle "gereğinden fazla alıngan ve pusuya düşmüş ya da üstesinden gelememiş" hissettiği zamanlardı.
Öyle ki; bazen en küçük eleştirileri bile şahsına vurulmuş bir tokat - küfür sayar, bütün sertliği ve acımasızlığıyla saldırıya geçerdi. Fakat hiçkimsenin insanlık onuruna dil uzatmazdı. Yediği dayaktan heryeri mosmor olsa veya DoH'un bıçak darbeleriyle oracıkta can verse bile "Onur'u" mutlaka kendisinde kalmalıydı.
Öfkelendiğinde, o çok sevdiği ve sihirli olduklarına inandığı kelimeler diyaframını parçalarcasına, magma tabakasından bu yana edindiği ivmenin gücüyle bir volkandan fışkırırcasına, engellenemez biçimde çıkardı ağzından. Peki ya şimdi?
Şimdi neden dut yemiş bülbül gibiydi?
Şu kadından duydukları onu nasıl da "ne yapacağını bilemez" hale getirmişti...
"- Yaaa işte hocaanım, şeytanın nefesi seninki dahil her deliğe böylece girebilir .
Ama korkma. Bu görüntülerin hiçbir şart altında afişe edilmez ve güvendedir.
Fakat bil ki, internet sanıldığından çok daha fazla tehlikeli ve boktan biryerdir.
Haa, unutmadan yaşını gözönüne alırsak, memelerin birharika.
Sabaha dek uyuyasım geldi başımı onlara yaslayarak. Güzel kadınsın vesselam";
yazdığında MSN'in konuşma balonuna zafer kazanmış komutan edalarıyla;
"- Senin adın Hasan, Balıkesir'de yaşıyorsun, günde en az üç kez konuştuğun bir sevgilin var ve adı FGCM. O İstanbul'da yaşıyor. Jeolog ve balerin. Onun cep telefon numarası 05334xxxxx ve Honda Jazz marka araba kullanıyor!" şeklinde bir yanıt alınca;
henüz yeni açtığı birayı fondip yapıp "- Ne diyosun yahu? O tariflediğin ben değilim. Zaten sana da rastgele bir cep numarası vermiştim ben yaa" vs. dese de;
Hocaanım "- Kozlar eşit DoH! Susarsan susarım!!!" tarzı bişeyler karalayıp offline oldu gitti. Haklı olarak da sanal sevişme görüntülerinin asla yayınlanmayacağının garantisini, kendince, karşısındaki dut gibi sarhoş hackerden söke söke aldı...
Hadi diyelim Turkcell'de tanıdığı vardı Hocaanımın üst mevkilerde, ve normalde rehberde bile geçmeyen telefonuna ait bütün detayları oradan öğrendi. Ya arabaya ne demeli?
Onu da FGCM'ye sordu. Henüz 1 ay olmuştu yeni oyuncağını alalı FGCM ve Türkcell'e bildirmemişti haliyle. Fakat arabayı satın aldığı firma ona bir hediye paketi vermişti. Boyner iştiraki olan bir şirket FGCM'ye 7/24 acil durum hizmeti verecekti. Mesela kapıda kalsa, 444'lü numarayı arayıp kendini tanıtacak ve bir çilingir saniyede yanına gelecekti. İş anlaşıldı…
DoH'un Echelon'u kadar olmasa da, benzer öneme sahip bir backdoor'u Hocaanım Türkcell ve Boyner'deki sıkı ilişkileri sayesinde açmış ve kullanmıştı. DoH olayı pek önemsemese de midesi hafiften bir bulandı…
Bu yaşanandaki gibi, her an herşeyi kontrol altında tutamadığı da oldu DoH'un.
Önüne çoktan seçmeli "yapılabilecekler ve izlenebilecek yollar listesi" serildiğinde;
yanlış seviyesini en düşüğe çekmek için kaderine seslenirdi, ve yolu onun seçmesini isterdi.
Eğer bir SÖ olsaydı; herbirinin sadece başlangıç noktalarına bakıp, sanki tüm ilerleme boyunca ve yolun sonuna ulaştığında olabilecek şeyler hakkında bilmediği yokmuş gibi konuşur, herhangi birinin yönelttiği basit bir soru karşısındaysa hemen dizüstü çöker kalırdı.
Fakat DevilofHacker ve Hasan her zaman, kaderin bu dünyadaki en "üstün" ve en "güçlü" olduğuna gönülden inandı…
Bu bağlamda; iki kafadar içinde bulundukları durumu enine boyuna istişare etmek için masaya yatırmalı;
"Hocaanım" tokadını da kaderin onlara lütuf tadında sunduğu bir uyarı olarak algılamalıydı...
***alinti Kelimelerin Sihirbazi