Osmanli Devletinde Ermeniler ve Ermeni Meselesi

BİTMEYEN YALANLAR VE SÖZDE KATLİAM ANITLARI

İkinci Dünya Harbi sırasındaki sonucu olamayan Ermeni iddiaları, yirmi yıl sonra 1965’lerde bu defa dini-siyasi-kültürel bir havaya bürünerek tekrar gündeme getirilmiştir. Dünyanın her tarfındaki Ermeni patrikhane ve kiliseleri, eğitim-öğretim kurumları, siyasi kuruluşlar harekete geçmiş ve sözde Ermeni katliamının 50. yıldönümü için bir kulp bulmuşlardır. ”24 Nisan 1915 Ermeni Soykırım Günü” olarak ilan edilmiştir.1965’ten itibaren de dünyanın her tarafındaki Ermeniler tarafından anılmaya, klasik iddialar tekrarlanmaya ve tabii her Ermeni toplantısında olduğu gibi Türkler karalanmaya devam etmiştir.

Bunları “ölümsüzleştirmek için ise Ermenilerin bulundukları ülkelere anıtlar dikmek gerekiyordu. Bu amaçla Lübnan’ın
• Beyrut’taki eski Katliam Anıtı,
• Ermenistan’da 1915 ölüler Anıtı,
• Amerika Birleşik Devletleri’nin Montebello şehrinde Katliam Anıtı,
• Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin İskenderiye şehrindeki Katliam Anıtı,
• Fransa’nın Marsiya şehrindeki Katliam Anıtı,
• Fransa’nın Paris şehrindeki Ermeni Anıtı,
• Brezilyanın Sao Paulo şehrindeki Katliam Anıtı,
• Bulgaristan’ın Filibe şehrindeki Ölüler Anıtı,
• İtalyanın Venedik şehrindeki Katliam Dikilitaşı yapılmıştır.
 
ERMENİSTAN CUMHURİYETİ’NDE PKK’YA VERİLEN DESTEK

PKK İLE İŞBİRLİĞİ

Terör örgütü PKK'nın 21-28 Nisan 1980 tarihini Kızıl hafta olarak ilan etmesi ile Ermenilerin 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anması ve toplantılar yapması, herkes tarafından bilinmektedir.

08.04.1980 tarihinde Lübnan'ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütlerinin ortak basın toplantısı düzenleyerek toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlaması ile çevreden alınan tepki üzerine ilişkilerini yasadışı alanda gizli olarak sürdürmeleri kararlaştırılmıştır.Toplantı akabinde, 09.11.1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuza, 19.11.1980 tarihinde Roma THY Büromuza yönelik olarak düzenlenen saldırıların PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmiştir.

Teröristbaşı A.Öcalan'ın Ermeni Yazarlar Birliği tarafından büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı onur üyeliğine seçilmmiştir.

Ermeni Halk hareketinin bünyesinde terör örgütü PKK'nın bir çok Avrupa ülkesinde yaptırdığı gibi Kürdistan Komitesi oluşturmuştur.

04 Haziran 1993 tarihinde Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terör örgütü Merkezinde bir toplantı yapılmıştır.


PKK – ASALA TERÖR ÖRGÜTÜ İLİŞKİLERİ

PKK İLE ERMENİLER ARASINDA 1987 YILINDA YAPILAN ANLAŞMA

Yapılan anlaşmaya göre;
1. Ermeniler PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacaklar,
2. PKK terör örgütüne her yıl için adam başına 5.000 ABD Doları ödenecek,
3. Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaklar,

Yapılan bu anlaşmanın akabinde örgüt içerisinde Ermenilerin sivrilmeleri üzerine, PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Samurouyan adlı şahısla birlikte 18.04.1990 tarihinde yapılan toplantıda;

1.PKK ve ASALA terör örgütlerinin artık ortak yönetileceği,
2.Türkiye'de güvenlik kuvvetlerine yönelik eylemlerde istihbaratı Ermenilerin yapacağı,
3.Muhtemel devrimden sonra elde edilen toprakların eşit olarak bölüşüleceği,
4. Kamp masraflarının % 75'ini Ermenilerin karşılayacağı,
5.Türkiye'deki metropol şehirlerde eylemler yapılacağı, şeklinde kararlar alınmıştır.
 
TÜRKİYE’DEKİ ERMENİLER VE TÜRK HOŞGÖRÜSÜ

Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar devrinde Türk hoşgörüsünden yararlanan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında hem Türklerin yararlandıkları haklardan, hem de ayrıca kendilerine bahşedilen imtiyazlardan istifade ettikleri için Türklerden daha rahat durumdaydılar.Ancak Ermeniler, bir taraftan Batı’nın tahrikleri, diğer taraftan da maceracı, hayalci ve kan dökücü komitelerin, savaş sırasında dışarıdan gelen Ermeni gönüllü alaylarının ve lejyonerlerinin isyan, ihtilal ve düşmanla işbirliği yaparak ihanetleri üzerine, Türklerden kopmuşlar ve ilk Başbakanları Katchaznouni’nin de ifade ettiği gibi, yerlerinden yurtlarından olmuş ve ne Türkiye’de kalacak yüzleri ve ne de kendilerini savaşta ön safhalarda kırdıran düşmana kabul ettirecek güçleri kalmış ve Dünyanın her tarafına dağılmışlardır.

Böyle olmasına ve ordusu cephelerdeyken bir milyondan fazla sivil insanı bu uğurda kaybetmesine rağmen Osmanlı Devleti, dünyanın her tarafında uygulandığı gibi,hainleri ölüme çarptırmamış ve Dünya tarihinde bir örneği dahi bulunmayan bir uygulamayla, Sevk ve İskan veya Tehcir Kanunu’yla, onları zararlı bölgelerden zararsız bölgelere göç ettirmiş, yedirmiş,içirmiş,barındırmış ve elinden geldiğince emniyetlerini bile sağlamıştır.

Savaş bitince de, Türklerin öç almasından korkan Ermeniler, kendilerini savaşa sokan İtilaf Devletleri’nin ülkelerine sığınmışlar ve onlardan ve onlardan yaptıkları işbirliğine karşılık merhamet dilenmişlerdir.Ama Batı, onları bir kez daha kendi kaderleriyle başbaşa bırakmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, kendi milletine yapılanları görmemezlikten gelircesine, yine tarihindeki eski toleranslarını göstermiş ülkesine dönen Ermenileri bağrına basmış, genel af ilan etmiş, onlara yer-yurt vermiştir ki, bu da dünya tarihinde bir örneği daha bulunmayan insani bir davranıştır.
Bugün hala devam ettirilmeye çalışılan tahriklere, karalamalara rağmen, Türkiye’de bulunan 60 bin civarındaki Ermeni, yine Dünya’nın hiçbir yerinde elde edemedikleri, elde edemeyecekleri bir tolerans ve refah içinde yaşamaktadırlar.
 
ERMENİ TALEPLERİ VE PROPAGANDASI

Ermenilerin ülkemizden talepleri, sözde ermeni katliamının ya da soykırımının tanınması, buna karşılık tazminat ödenmesi ve toprak verilmesi olarak özetlenebilir. Bu talepler başlıca şu iddialara dayandırılmaktadır;

-Türkler Ermenistan'ı işgal ederek Ermenilerin topraklarını ellerinden almışlardır.
-Türkler 1877-78 savaşından itibaren Ermenileri sistemli olarak katliama tabi tutmuşlardır;
-Türkler 1915 yılından itibaren Ermenileri planlı şekilde soykırıma tabi tutmuşlardır;
-Talat Paşa'nın Ermenilerin soykırıma tabi tutulması konusunda gizli emirleri vardır;
Soykırımda hayatlarını kaybeden Ermenilerin sayısı 1,5 milyondur;

Bu iddiaların hepsi de objektif bir inceleme karşısında dayanaksız kalmaktadır. Şöyle ki,Türklerin Anadolu’ya ilk ayak bastıklarında bağımsız bir Ermenistan devletinin mevcut olmadığı, dolayısıyla da Ermenilerin topraklarının ellerinden alınması gibi bir durumun söz konusu olamayacağı açıktır.

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Ermenilerin çıkarttıkları isyanlara ve giriştikleri katliama da yukarıda yer verilmiştir. Ermenilerin bu tutumunun Batı dünyasındaki propagandalarına bir zemin hazırlamak amacıyla benimsenmiş bulunduğu da artık açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır.

Talat Paşa'nın Ermenilerin soykırıma tabi tutulması yolunda gizli emirleri bulunduğuna ilişkin olarak ilk kez Andonyan adlı Ermeni tarafından ileri sürülen ve yıllar boyunca Ermeni iddialarının geçerliliğinin temel kanıtı addedilen "belgeler" in tümüyle bir sahtecilik eseri olduğu, son olarak iki Türk tarihçi tarafından yapılan incelemeler sonucunda hiçbir kuşku veya tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya konmuştur.

Ölen Ermenilerin sayısının 1,5 milyon olduğu iddiası da hiçbir geçerli temele dayanmamaktadır. Şöyle ki, dönemin birçok yabancı kaynakçada doğrulanan Osmanlı nüfus rakamlarına göre tüm Osmanlı İmparatorluğu içindeki Ermenilerin sayısı 1,3 milyon civarındadır. Toplam nüfusları l ,3 milyon olan bir topluluğun 1.5 milyon ölü vermesi mümkün olamaz. Ölen Ermenilerin sayısının kesin olarak hesaplanmasını sağlayacak bir belge ya da yöntem bulunmamaktadır. Örneğin, Lozan Barış Konferansı'na katılan Ermeni heyeti başkanı Bogos Nubar o tarihte Türkive'de toplam 280,000 Ermeni bulunduğunu, 700,000 Ermeninin ise başka ülkelere göç ettiğini belirtmiştir. Bu rakamlar doğru ise toplam Ermeni nüfusu 1,3 milyon olduğuna göre, Ermeni kaybı 300,000 dolaylarında kalmaktadır. Bu rakama çete harekatında veya Rus kuvvetleri saflarında yer alarak ölenler de dahildir. Ayrıca bu kayıpların on misline ulaşan yaklaşık 3 milyon Müslüman'ın da aynı dönemde hayatlarını kaybettikleri unutulmamalıdır.
Taşnak yayın organı Hairenik de 28 Haziranı 1918 tarihli nüshasında şunları yazmıştır:
"Rusya'nın Türkiye'ye karşı güttüğü düşmanca politika Kafkasya Ermenilerini de cesaretlendiriyordu. İki dost unsur arasındaki çatışmalara Kafkas Ermenileri neden oldu. Çok şükür ki, bu durum uzun sürmedi. Rus devrimi sonrasında Kafkasya Ermenileri selâmetlerinin yalnızca Türkiye'de olduğunu anladılar ve ellerini Türkiye'ye uzattılar. Türkiye de geçmişte olanları unutmamak istedi ve uzatılan eli şövalye ruhuyla sıktı. Artık Ermeni sorununun çözümlenmiş ve tarihte kalmış olduğunu kabul ediyoruz. Yabancıların ajanı birkaç maceraperestin eseri olan karşılıklı güvensizlik ve düşmanlık duyguları ortadan kalkmalıdır."
Bu ilginç beyanlardan şu sonuçları çıkarmamız mümkündür:
a) Ermeni meselesi kapanmıştır.
b) Olaylardan Türkler değil, Ruslar ve Ermeniler sorumludur.
c) Bir haksızlık varsa, buna uğrayan Türklerdir.
Görüldüğü gibi, bizim bugün söylediklerimizin doğru olduğu bundan 64 yıl önce, 1918'de Taşnaklar tarafından itiraf edilmiştir. Ancak bu açık itiraflara rağmen mesele Ermenilerce kapanmış sayılmayacak ve Ermeni çevreleri ilk fırsatta itiraflarını unutup eski hayallerinin peşinden gideceklerdir.
 
İşte bizimde eksiğimiz propağanda kendimizi daha doğru dürüst anlatamadık yıllarca.Ona küs buna küs her sene abd meclisindeki ermeni ......... ya kabul edilirse stresi bunalıma soktu halkça hepimizi. Uyumayın ey siyasetçiler.
 
Geri
Top