“Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?”
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…”
Harlı ateşte kaynasa da su, yakmaz çayının canını. Canı yansa da acıtmaz sevdiğinin kalbini. Bu yüzden bir bardak çay gibi sevmek isterim seni. Acısa da acıtmadan, yansa da yakmadan.
Ben senin için gönlüme çay tarlaları ektim. Her gülüşünle en güzel yapraklarını senin için seçtim. Yağmurlar topladım, daha yere değip kirlenmeden. En güzel çaylarımı senin için demledim.
Islanmadığım hiçbir yağmurun suyunu çay diye sunmadım gönlüne. Kendi tattığım acıları sana hep bal eyledim. Demli hayatıma attığım en tatlı şeker sendin.
Hasretin kalbimde kırıldıkça ince belli bardak gibi mağrur olurum. Senden uzakta dertlerimle karardıkça çay demini anlar, mağdur olurum. Meğer çay ne kadar güzel anlatıyormuş, sevgili uzakta kaldıkça nasıl soğuduğumu…