• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

şimdi şöyle oluyor

Nazan Bekiroğlu ne büyülü yazıyor. Sanki anlattığı kahramanların içindeki ruha eşlik etmek için okuyanin ruhu da kitabin içine giriyor.
Kurt yusuf için ağlarken, züleyha aynanın karşısında kendini seyrederken, nihade gül kokulu buhurlar yaparken, nur hasta yatağında yatarken.. Sanki biz hep oralardayiz. Nurun başını okşayan bir el, nihadenin güzelliğini görebilen aşık bir çift göz, kurdun gözlerinden akan yaşı silen bir mendil..
 
Günlük benim derdim gönül meselesi değil hayır ailevi de değil dersler isler güçler de değil..ben arkadaslarimi özledim günlük. birkaç yıl önce her deliliği yaptığım, aramizin çok iyi olduğu fakat konuşmadığım ayni zamanda da her gün yüz yüze baktigim arkadaslarimi özledim.
Tabi ki de hayat biz insanlara farklı yollar sunacak ki bize de 5 farklı yol sundu. Besimiz ayrı ayrı yürür olduk. Ama buna alışması ne kadar zor be günlük. Hele de anlatması daha doğru kimseye anlatilamamasi,aanlatsan da kimsenin anlamayacak olması..
Bir derdim var da iste günlük..aah ah. Var iste napalim günlük. Var..
 
" Ah bu ne büyük bir yalnızlık! onlarca insanın, hoş kokulu çiçeklerin, yemyeşil denizin bir olup da o Birinin boşluğunu dolduramaması. Ne büyük tezatlık. Oysa yalnızlık bedenen teklik değil miydi? saatlerce konuşmadan durmak, neşeni paylaşacak gülümser bir yüz bulamamak.. Ne çocukluk, meğer değilmiş.

Bu ruhlar neden böylesine doyumsuz. Halbuki mutluydum ben. Onu hatırlamıyordum. Ama o ne kötü bir andı ki hakikatte olan hisler kalbime bir bir saplandı. O, Onu seviyorum dedikçe taa içime gömdüğüm her bir güzel hislerim tıpkı bir bıçak gibi kalbime saplandı.

Kalbime, gözlerime, ellerime belki de bilhassa mideme.. Meğer ne çok kelebek varmış midemde ve ben ne kendini bilmez cahil bir amaymışum. Amaymışım ki bakmışım o kelebeklere, görmemişim. Üzerlerine hep ince bir sonbahar örtmüşüm.

Ne geç fark ettim. Ve ne acı, fark ettiğimde onları kaybettim. O, Onu seviyorum dedikçe. Onu anlatan her kelime dudaklarından döküldükçe. Midemde bir kelebek gözlerini kapattı minicik ömrünü tamamladı, kalbimde bir güzel duygum daha bilendi çok acı çok keskindi.

Fakat O herkese yasak değil miydi? O benim değil miydi? Değilmiş meğer. Ne acı. "
 
bundan sonra hiç göremeyecek olmaktan da öte şöyle bi oturup konuşamadık. kaç yıl geçmiş üstünden ne diye artık ah be dersin. ne diye keşke dersin, hadi keşke dersin de bi kendine pişmanım diyemezsin. oturup yüz yüze bakmak, gülmek, beraber çay içmek, yan yana yolda yürümek, yürürken sevildiğine inandırmak için kırık dökük cümleler kurmak.. onlarca cümle kurup da bir tane seni seviyoruz be diyememek. ne gereksiz ne zaman dolduran ne önemsiz.. ah bir konuşsaydık. şöyle bi oturup sadece konuşsaydık.
 
sevgili günlük,

derslerin yoğunluğu, evdekilerin durumu, projedeki emeğimin göz ardı edilmesi.. derken o kadar çok şey üst üste geldi ki göz yaşım gözümden aktı akacak öyle dolaşıyorum. elim ayağım bi yere çarpsa azcık ufaktan yaralansam da ağlamaya bahanem olsa diye geçiriyordum içimden ki avucumdaki yarayı gördüm.

7 8 yaşlarındaydım sanırım, babamın çevresine oturmuşuz kardeşlerimle. babam meyve kesiyor hani olur ya renkli ufak bi leğene portakal, ayva, nar artık evde ne varsa kış meyveleri koyulur baba dilimler çocuklarına dağıtır. babam ayva soyuyordu en güçlü baba benim babam diye düşünerek hayranlıkla babamın ellerini izliyordum. kocaman ayvayı tek eliyle tutabiliyor ve bıçakla tek hamleyle ortadan ikiye ayırabiliyordu. ayva bi de taş gibi meyve nasıl yapabiliyordu bunu? hemen ben de istedim ayvayı babam gibi güçlüyüm ben de tabi soyarım ne var onda. sonra avucuma sığmadığı için bıçak kaymıştı avuç içimi 2 cm kadar kesmişti. kanamıştı ama ağlamamıştım e ayva soyuyordum güçlüydüm çünkü.

ah günlük şimdi neden öyle olamıyorum içimdeki tüm sıkıntılar boğazımda birikti şu günlerde avuç içime bakıp bakıp kendimde teselli buluyorum.
 
Geri
Top