" Ah bu ne büyük bir yalnızlık! onlarca insanın, hoş kokulu çiçeklerin, yemyeşil denizin bir olup da o Birinin boşluğunu dolduramaması. Ne büyük tezatlık. Oysa yalnızlık bedenen teklik değil miydi? saatlerce konuşmadan durmak, neşeni paylaşacak gülümser bir yüz bulamamak.. Ne çocukluk, meğer değilmiş.
Bu ruhlar neden böylesine doyumsuz. Halbuki mutluydum ben. Onu hatırlamıyordum. Ama o ne kötü bir andı ki hakikatte olan hisler kalbime bir bir saplandı. O, Onu seviyorum dedikçe taa içime gömdüğüm her bir güzel hislerim tıpkı bir bıçak gibi kalbime saplandı.
Kalbime, gözlerime, ellerime belki de bilhassa mideme.. Meğer ne çok kelebek varmış midemde ve ben ne kendini bilmez cahil bir amaymışum. Amaymışım ki bakmışım o kelebeklere, görmemişim. Üzerlerine hep ince bir sonbahar örtmüşüm.
Ne geç fark ettim. Ve ne acı, fark ettiğimde onları kaybettim. O, Onu seviyorum dedikçe. Onu anlatan her kelime dudaklarından döküldükçe. Midemde bir kelebek gözlerini kapattı minicik ömrünü tamamladı, kalbimde bir güzel duygum daha bilendi çok acı çok keskindi.
Fakat O herkese yasak değil miydi? O benim değil miydi? Değilmiş meğer. Ne acı. "