• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Sürgün´ün Ask ve Sevgi Sayfasi

Hiç mazinizin olmadığı oldu mu?
Yani aslında vardı da
aslında yaşananlar yaşanmışlıklar vardı da…
Meğer yokmuş fark ettiğiniz oldu mu?
Kimse bilmezmiş meğer..
Yaşadıklarınız sadece sizeymiş sizin içinmiş.
Birileri çoktan unutmuş sizin mazinizi.
Birileri çoktan yıkmış kumdan kaleleri..
Hangi naftalin kokusu ki burnunuzu yakan?
Hangi mazi içinizi acıtan?
Ve evet size baki kalan sadece "sessiz zaman"..


Sessizliğimde anlattığım bir şey var.
Zaman duymasın diye gömdüğüm bir anım.
Hayatın suyu hızlıca akıp giderken
Dalgaları kumdan kaleleri
Şiddeti ‘sessiz çığlıkları’ alip götürmesin diye derinlerde barındırdığım bir derdim.
Rüzgârında savrulup lodosunda dinginliğim;
içten içe daha çok acıyan ama kanamayan bir yaram.
Umursamadığım ya da umursamaz gözüktüğüm.
Günü geldiğinde naftalin kokusunu duyup
baharlarda sandığından çıkaramayacağım bir mazim.
Sessizliğimde anlattığım bir şey var
sessizliğimin yegâne nedeni yaram
devası müebbedidir zaman.

Ayaz

Gücüm yok savaşmaya
kendi zamanının içinde yaşamaya;
zamanının içinde küçükte olsa bir yer bulmaya çalışmaya.
Sen
baharıydın gönlümün
yazıydın düşlerimin..
Oysa şimdilerde
sıcak yaz günlerine hasret
ayaza çekti düşlerim kışlara teslim üşüyor bedenim...
 
sıcak yaz günlerine hasret

:)) kar dolu yaginca bu yaziyimi tercih ettin :))


komsu emegine saglik yine döktürmüssün :)
 

Kim bilir hangi rüyadasın şu anda? Bir uykunun en derin yerindesin.
Ben yanı başında oturmuş, yüzünü seyrediyorum. Cevap bulamadığım sorular geziniyor aklımda.
Şimdi seni hayatımın neresine koyacağım?

Bir sigara yaktım. Dumanı hiç olmadığı kadar derin çekiyorum. Gözlerimi uyku bastı. Ha düştüm, ha düşüyorum. Yüzüne bakıyorum, nasıl uyuduğuna, kaç kere döndüğüne, hepsini aklıma yazıyorum.

Birazdan gün ağaracak. İlk gecemizin sonu gelecek güneşle birlikte. Kahkahalarımız, şarkılar, içkiden kalan sarhoşluk, sohbetlerimiz, sevişmemiz geride kalacak. Ya uyanınca hepsini yok sayarsak?
O kadar basit olmaz değil mi? Olmamalı! Tek gecelik aşklara örnek vermek gerekince hatırlanacak kadar ucuza bitmemeliyiz.


Aşk nasıl başlıyordu? Unutmuşum, cevabını veremediğim binlerce soru arasına yerleştirdim bunu da! Bir anlık olmalıydı, hayal gibi, beynimde eski aşklarımı tarıyorum. Evet! Bir saniye kadar kısa sürede oluyordu.
Kalbin içine görünmez yıldızlar düşüyordu! Fark etmeden, gözle görmeden, anlamadan hatta ne olduğunu, aşık oluyorduk.

Aşkın bir tarifi var mıydı? Yemek tarifleri gibi, biraz şundan, 3 kaşık kadar başkasından koyunca, lezzetini tutturabildiğin bir açıklama yazıyor muydu? Ne varsa sevdaya ait, unutmuşum. Kırgın uyandığım sabahlardan olmalı. Onları daha fazla biriktirmişim içimde, şu aşk denilen hayale yer kalmamış.


Akışına bırakacağım bu sefer, bildiğim her şeyi unutacağım. Seninle yeniden, ilk defa görüyormuş gibi, hiç görmediğim bir şehri gezen hayran gözlerle dolaşacağım sevginin sokaklarında. Acaba çok yanar mı canım? İlk ayrılıklar ağır olur. Bu da olmadı, üniversiteyi bitirip, ilkokula yeniden başlamak gibi, ne yapsan silinmez öğrendiklerim. Tek ümidim, senin derslerinin başka olması, yoksa tekrarlamak çok sıkıcı.

Çok bilmek de yoruyormuş insanı. Kalbi, ruhu ezip geçiyormuş. Ukalalık bu canım, kesin çizgilerle karalamak hayatları, her şeyi bildiğini sanan en çok yanılan değil miydi? Ucunu kaçırmışım aşkın. Öğrendiklerimi varsayarak gördüğüme inandığım tüm o gerçekler, aslında gerçek değil. Sancı bunlar, doğacak aşkın sancıları, yoksa neden kıpırdanıp durur ve bir hortum gibi savrulur düşünceler insanın beyninde?


Çıkıp gitsem şu kapıdan, uyandığında okuyacağın bir not bıraksam yastığa, çok güzeldi diye yazsam üstüne, bir anı olarak bıraksam hepsini geçmişte.
Bir daha bulamasan beni, ulaşamasan, bir melek hikayesi, bir efsane gibi kalsa aklında, gün gelince bir dost sohbetinde anlatsan.

Bunları yapmak geçiyor içimden çünkü korkuyorum. Yeniden başlamaya cesaretim yok. En baştan anlatmak zor geliyor. Hepsini, tüm yaşananları, kendimi açıklamak; tanıtmak birine en baştan, öyle yorucu ki!

Yaşamın çıkmazlarını yarattığı gibi insan, aşkın yollarını da böyle karıştırıyor işte! Oysa güneşin ilk ışıklarından içeri sızan şu pırıltılar, omzuna vurunca; kalkıp gelmeli, usulca yatağa girmeliyim.
Ufak bir öpücükle kesmeliyim, o gülümsediğin rüyayı kıskanarak.
Ben ne yapıyorum?
Gamlı baykuş gibi oturdum, düşünüyorum,
şimdi seni hayatımın neresine koymalı?


 
Tek bir kalemde silip atabildiysen yaşananları, hiç için acımadıysa, korkmadıysan anıların altında ezileceğinden ve gün gelip vicdanınla yalnız kalacağını düşünmediysen, ne diyebilirim? Benim için şimdi susma vaktidir.



İnsan yaşamında ne fırtınalardan geçiyor. Kaç denizde boğuşup azgın sularla, derede boğulmak olur mu? Oluyormuş! Bu kadar komik sebeplerden mi kavga ettik yani? Hiç mi hatırı yoktu sevdanın? Sen zaten gitmek istiyormuşsun, an yakalamamışsın meğer ayrılacağa davetiye olacak.

Yıllar geçti, içinde sevgi olmayan bir tek gün vermedim aşkımıza. İlk günden daha fazla sevmeyi öğrettim kalbime. Zamanla azalır aşkın diyenlere inat sevdim. Bir çocuğu büyütür gibi eğittim, korudum, sakındım sevgimizi.

Sıkıldın herhalde, öyle mi? Yoksa mantıklı bir cevabı yok bu anlamsız tartışmaların. Daha dürüst olmalıydı, daha yürekli bir gidiş yakışırdı bu ilişkiye. O zaman değerlenirdin gözümde. Başka birini sevip mesela, dimdik durabilseydin karşımda, hiç olmazsa başka birine olan sevgine sahip çıkabilseydin, bir kahraman edasında gidebilseydin yanımdan, bak o zaman daha kıymetli ve daha aşık kalacaktın gözümde!

Aklıma geliyor, üzülüyorum. Yok canım, gitmen değil ki derdim; gitme şekline üzülüyorum. O zaman senden daha yüreklimisim gibi geliyor dik duruşuma,yürek gibi yüreği ekliyorum. Bundan sonra gelecek olana, bonus olarak bu yüreği vermeyi düşünüyorum. Kim hak edecekse?

“İnsan birine tutkun olmalıdır” der Goethe! Bence insan en az bir şey olmalıdır.

İyi bir dost, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi evlat, mesleğinde iyi, iyi bir ağabey; bunlardan hiç olmazsa birinde başarılı olmalıdır.

Hangi sıfatı kendine yakın buldun, söylesene? Gerçi sana kalsa, hepsinde bir numarasındır ama kazın ayağı öyle değil!

Ben yanıldım! Yanılmak yanlış oldu galiba, düzeltiyorum, kandırıldım! Ne güzel bir resim çizmişsin. Mükemmele yakın bir insan! Olmayacağını bile bile inandım. İnanmak istemiş olabilirim, peki sende hiç vicdan yok muydu?

Yalnız bir kere için, soruma dürüst cevap verir misin? Dost olarak gelsem, sana senin gibi bir insani anlatsam, bana ne derdin? O insan için neler söylerdin? Sakın bırakma, sevginin peşinden mi git derdin? Çok merak ediyorum, aynada gözlerine bakabiliyor musun? Değer verdiğin, sahip çıktığın hiçbir şey yok mu bu dünyada? En azından evlatların, onlar için bile biraz çabalamaya değmez miydi?

Aslında tebrik etmek lazım, ciddi söylüyorum, hem de madalya vererek ödüllendirmek gerek. Nasıl becerebilir bir insan evladı bu kadar düzenbazlığı? Bunca emek, zaman ve çabayı sevgine harcasaydın, seni başımda taşırdım. Taht yapar, üstünde oturturdum. Zekana söylenecek laf yok, çevrendeki herkesi bu kadar başarılı bir şekilde kandırabilmen takdire şayan. Peki, hiç mi üşümez yüreğin? Korkmaz mısın gün olurda hesabı sorulur diye?

Kime, neyi anlatıyorum ki? Bunlar senin bir kulağından girip ötekinden ışık hızıyla çıkar. En iyisi her şeyi yukarıya bırakmak.

Ne yaşayacaksan bu hayat yolculuğunda, seni ona teslim ediyorum. Beddua etmiyorum, arkandan küfür de etmeyeceğim. Kızgınlığım zaten yok. Bu yazdıklarım sadece şaşkınlık. Gözlerime bakacak kadar yürekli olsaydın, hepsini yüzüne söylerdim. Seni yaşamın ellerine teslim ediyorum.
Sevmek için seni seçmek benim tercihimdi, bedelini ödeyeceğim.
Bundan sonra bana sadece susmak yakışır, susuyorum…..
 
Nedenini bilmiyorum,
Ama...
Bugün herzamankinden daha çok ihtiyacım var sana...

Çok eksiğim bugün...Yine batıyor güneşle birlikte kayboluyor tüm direncim,umutlarım!'Ben artık onsuz yapabiliyorum...!dediğim günler toz duman olup yapıştı yine boğazıma,Nedense tutamıyorum sensizliğin çıldırtan isyanını bugün!..Damlıyor gözyaşlarım...

Bak,
Yine çekildi;
Evli evine,köylü köyüne!
Nedenini bilmiyorum,ama;
Evsiz,köysüz kaldım bugün,bu gece...!

Herkes sığınacak bir çatı buldu gerçek benliklerde,bense sensizliğin kimliksiz çatısına sığındım yine...Bana gelen tüm yollar kapandı,yolsuz kaldında dönemedin mi?Yoksa çıkar bi yol mu buldun kendine!!!Bilmiyorum sebebini,sonucunu çok yanlızım bu gece...

Çözülmeyen düğüm,
Kanıtlanamayan suçlar gibi sensizlik...
Yetmiyor yaşamaya,
Bi ben bi de sensizlik...
Nedenini bilmiyorum,ama;
Çok koyuyor bugün,bu gece bu bilinmezlik!


Herşeyi bi nedene bağladımda,bi olmayışını bağlayamadım sonuca...Belki de bunun için acıtıyor bu denli,kıvrandırıyor....Çok sevdim diye mi kaybettim seni,çok sevilemedim diye mi...Tüm sessiz çığlıklarıma inat bozuyorum gizli suskunluğumu ...


Bugün,Bu gece... Gelsen Keşke...! :(
 
Satırlarıma ‘sen’ değil,

Özlemin dökülüyor…

Olmazsa olmazım ‘sen’…
Yoksun işte…

Bir hayalden ibaret özlemlerim…Yastığıma başımı koyduğum da sadece sen'li hülyalara bırakıyorum ruhumu

Dışına çıkılması zor bir yol gibisin…

Çıksam, düşeceğim sanki uçurumundan…
Oysa yoksun, varlığımın sınırlarında…

Anladım ki sen kolaylaştırdıkça anlamını, ben zorlaştırıyorum seni…

Oysa basit bir oyunsun, beynimin içinde karmaşaya sebep olan
Ve karmaşık olan sen değil, sensizliği anlamak…

Hangi kelime, hangi cümle sensizliği anlatabilir ki ?
Düşünüyorum da düşünecek bir şey yok özünde…

Varlığının yerine yokluğunu kabullenmeyi öğrenmeli avaz avaz…

Bir sensizliği bir de yalnızlığı yaşayabilmeli içimde ki sesliliğe rağmen…

Oysa,
Bıraksam çığlıklarımı terkini sindirecek suskunluğum…

Bu yalnızlık, suskunluğuma eşit olacak sensizliğe giden her adım da…

Biliyorum, kendimi kandırıyorum zamana karşı…
Ve bilmek bahane değil ‘bana’…

Olmazsa olmazım ‘sen’…
Yoksun işte…

Ve görmüyorsun…

Sana gözlerim değil,
Yüreğim…
Bedenim…
Ağlıyor !
 
Gözlerinin tuzu yakmaya başlar önce yüzünü
yüzün yanar sanırsın oysa yanan yüreğindir
ızdırabını çektiğin nedir yaşadığın mı yaşayıpta hayatından
atamadığınmı
gene yalnızlığa oynuyorsun zarlarını...
bu kumarı kaybetmek için oynuyorsun
içim acıyor sanki binlerçe bıcak yarası var vucudumda
binlerce acı gücümün yetmediği bir acı
ne çığlık atacak nede ağlayacak gücüm var .......
susmak ........
bütün acıların çığlık çığlığa haykırırken susmak ...........
ellerin soğukmu ......
sesin duyulmaz olur hayatmı hırsız ..
kadermi hırsız ..
senden çaldığı sadece bir sevgimi
gelmişinmi geçmişinmi geleceğinmi ..
rüyalarındaki sıcaklıkmı senden çalınan
seni bu soğukluktan kurtaracak kibrirtlerin yokmu
yokmu herkibrite sakladığın hayallerin
soğukluğa teslim ediyorsun herşeyini
yaraların uyuşuyor acılar hisedilmiyor
dönüp kendine baksan kan revansın
şuursuz bir acısızlık
hisedebilmek .......
senden çaldığı budur hayatın
hisedebilmek......
keşke sen gibi unutabilsem herşeyi
 
Yapayalnız sokaklarda dolaşırken bir aksam üstü, ayaklarimin beni nereye götürdüğünü bilmeden, karşıya hiç bakmadan, düşüncelerimle geriye döndüm bir süre.

Kalabalık yollarda tek başına olmak, anlatmak istediklerini anlatamamak, içine atıp sessiz kalmak, sonra uzaklaşmak farkında olmadan...

O anda yağmur olursun, ağaç, toprak, kuru bir yaprak belki de... Ama "insan" adi altında gecen varlıklardan olmak istemezsin. Çünkü somut olan her şey soyutluğu kaldırmıştır onların hayatında.

Gözlerini kapattığında, dalmak istersin eski anılarına, her şeyin o mükemmel başına, sonra da zamanla 180 derece değişen yalın haline.

Suçlunun kim olduğunu ararsın, bulamayınca da kendini suçlarsın. Sonra geçirdiğin zamanına yanarsın, yanılgılarına kızarsın, fakat pişman olmazsın.

Uslanmaz, sevgiye doymaz bir yürek varsa sende... Vazgeçemezsin!!
Hele bir de hayattaki tek sevincin aşkınsa eğer, iste o zaman dipsiz kuyuların en dibine gömülürsün, simdi bağır oradan bağırabildiğin kadar, sesini duyupta umursayan olmaz.
Monoton hayatin yok ettiği duygular geri çağrılmaz, ve sana senden asi dost hiç bir zaman olmaz!!

Geride buğulu camlara yazı yazmak kalır, sorunlarını orada sorar, cevaplarını orada bırakırsın. Yüzündeki ifadeyi, gözlerindeki öfkeyi, yüreğindeki sevgiyi hiç bir varlık anlamaz. Mantığınla duygularının arasında verdiğin amansız savaş hiç son bulmaz, sana kimse neyin var diye sormaz, bir de yorgunsan eğer kimse yârdim elini uzatmaz…
Kimisinde çoktan yok etmiş derinleşmeyi tekdüze hayat, anlattığında yüzüne uzaylı bir yaratık görmüş gibi bakacak kadar yabancılaşmış insanlık…

En iyisi sessizliğe kapılıp susmak ve konuşmayıp sıradanlığın içinde yok olmak. Beyaz, kareli sayfalara açılmak, orada konuşup orada ağlamak...

Ve bir türlü anlayamadığım hayatin gerçek tanımını A´dan Z´ye harflerin arasında aramak
 
Aşamadığım mesafeler var
Yürümekle bitiremediğim..
Bir de gidişler..durduramadığım

Gittikçe yoruluyor adımlarım..
Paçama yapıştıbırakmıyor...Çekiyor beni "gitme" der gibi.
Ömrümün en uzun yolu oluyor birden.Tam yola çıkacakken düşüyor yüzümün sureti ellerime

Rol yaptığım
Kandırmaya çalıştığım "ben"
Düşüyor...

Elim yüzüm çizik içinde şimdilerde.
Düşen suretim mi nedenyoksa kaldıramadığım bir türlü alışamadığım gidişler mi?

Tam ayırtedecekken sona eriyor gündüzler.
Güneş yavaş yavaş saklanırken dağ arkalarına
Benim de ışıklarım sönüyor

"Yanmasını beklediğim bir tek seninki..."

Bekleyişler yakıyor canımı..

Oysa aşmaya çalıştığım mesafelerim

Gidişlerin bitmesine dair umutlarım

Doğmasını beklediğim güneşlerim var...

Yüreğimden gözlerine damlayacak duygularım var benim...


Söz...
Sana yemin sana söz
Körolayım yalansa
Değmedi değmez gözüme başka renkte iki göz...

 
Geri
Top