• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Sürgün´ün Ask ve Sevgi Sayfasi

YOKSUN

yoksun yanıma yine yoksun>>
benden çok uzaklarda başka şehirlerde>>
Bir sana hasretken bu şehirde sana>>
yine yokluğunla aglar gözlerim>>
Hasretim Bir sana Hasretim bu şehirde >>
senden çok uzaklarda bilemessin ne haldeyim>>
Yapa yanlızın sensiz bu karanlık şehirde>>
yine yokluğunla aglar gözlerim >>
olmuyor sensiz olmuyor >>
bu şehir beni boğuyor>>
Yaşanmıyor hayalinle >>
yine yokluğunla aglar gözlerim >>
dayanmaz yüreğim senin Hasretine >>
alışamadım sensizliğe>>
seni senden çok sevdim >>
yine yokluğunla aglar gözlerim>>
olmuyor sensiz olmuyor>>
Ben bu şehir boğuyor>>
Yaşanmıyor hayalinle >>
yine yokluğunla aglar gözlerim>>
 
Ağlamaz gözlerim. Islanır nedensiz...
Gözlerim ıslanır nedensiz. Kaç kez kalemini kırdığımı bilemezsin.
Kaç kez silmek istemişimdir defterden izini.
Oysa hayat silgi kullanılmayan bir sanattır değil mi?

Saklarım iki parça kalemleri. Oysa hangisinin hangisine,
ait olduğunu hiç bilmemişimdir.
Sensiz olduğu için vazgeçtiğim her şeyden,
hiç pişmanlık duymamıştır da içim.
Sen dahil kimse bilmez yerini.

Ağlamaz gözlerim. Islanır nedensiz.
Çünkü kusmak yerine susmuşumdur sözlerimi.
Şarkıları martılara atmışımdır koparıp koparıp.
Ölüm nedenleri denizin kirliliği sanılmıştır.
Oysa benim yerime, aşk için,
vermişlerdir ömürlerini ömrüme.

Gözlerim ıslanır nedensiz. Ağlayamaz çünkü.
Denizde çöle düşmüşümdür. Buhar olmuştur içimdeki
pınarlarım.
Bir fırtınada ağlarım bir gün.
Acısı çıkar ağlamalarımın. Sen yağmur sanırsın,
ben üstüne yağarım.
Sen ağladığımı bilmezsin, oysa benle ıslanırsın...
 
yanımda olmasanda hissediyorum


Seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem gerekmiyor artık. Yanımda olmasan da seni hissediyorum, seni hissettiğim kadar seninle oluyorum; baştan başa sen oluyorum..

İlk kez acı çekmeden özlüyorum seni… Sen benim değilmişsin, bunu en çok yalnızlığımda anlıyorum… Sen, seni üzen duyguları, kendi karanlığını seviyorsun.. Sen, seni sevenleri sevemiyorsun.. Sen imkansızlığı seviyorsun, ve imkansızlığın sana çektirdiği acıları.. Oysa hayat bu değil.. Sevmek bu değil..

Sen asla birinin sahipleneceği olamazsın, izin vermezsin.. Ve asla sahiplenemezsin birini.. Senin sahiplendiğin yalnızca kendi korkuların, büyüttüğün yalnızlığın.. O derin kimsesizliğin... Bana bulaştırdığın kimsesizliğin..

Sevgi nasıl bulaşıcı ise hüzün ve nefrette öyle bulaşıcı.. Şimdi kendimde senin izlerini taşıdığımı görüyorum. Senin karanlıklarında yüzüyorum. Ne kadar kendime kaçsam o kadar seni buluyorum... Ve her seferinde senin boşluğundan çaresiz kendime, kendi çaresizliklerime dönüyorum..


Sen beni unutmak için savruldukça, bende seni unutmak için kendi acılarıma alışmaya çalışıyorum...


Sen şimdi o sahte öykülerinde ara yalnızlığını.. Ancak hayat sahte öykülerde değil, yüzleşmekten kaçtığın gerçeklerde.. Senin gerçeklerin kaçtığın yaşamında; güçsüz yanlarında, öfkende, sevinçlerinde, geçmişinde, baştan başa kendinde..

Korktuğun yaşama dokunuşlarında, duygularında... Bir kez olsun gir kendi gerçeklerinin ve yenilgilerinin arasına.. Ve gör kendini yüreğinin aynasında...

Seni sensiz sevmeye öyle alıştım ki.. Artık sensizliği sana tercih eder oldu kalbim.. Yarattığım masalımsı aşkımın yerine kimseyi koyamaz oldu kalbim.. Ne zaman biri bana açsa yüreğini, o derin yaralarım açılıyor önüme..


Beni bırakıp gittiğinde oluşan yaralar hala kanıyor...
 
sadece sevdim ben... umutsuzca..

Yorgunluklarım oldun. Ağlayan gözlerim. Susan dudaklarım ve en büyüğüde sebebim oldun...
Saatlerce ağlamak koymuyoda, tutulmayan her söz yakıp yıkıyo içimi.

Öksùz kaldım sevda yokuşlarında. Ağır yaralı dùştùm hasret ayazlarında. Her yeni sevda da 'işte gerçeği buldum' der insan. Her yeni sevda gerçek gelir insana.
Benim tek ve gerçek sevdam sendin..

keşke diyorum şimdilerde, keşke hep derin ve dipsiz bir kuyu olarak kalsaydın yüreğimde. keşke ağır yaralı bırakmasaydın aşkımı.. keşke...

günler geçmediği gibi bide azraille pazarlıktayım bu kentte.. o da bıktı benden biliyorum..

bu gece de sabah oldu. eskiden oturup hayal kurardım. geleceği önüme getirip seyrederdim. hayyallerimde terketti beni. gerçekleşmeyeceğini anlayınca onlarda gitti...

'severek ayrılmak' nekadarda anlamsız bi söz. '
seven ayrılırmı ki?'

mutsuzluğumun sebebi çok fazla sevmek değil,
sevdiklerimden aynı sevgi ve ilgiyi görmememdir..

garip gönlümü içten içe yakıp kavuran aşk değil,
sevdiğimle beraber olabileceğim günlerin hasretidir..

gözyaşlarımın nedeni ağlamayı çok istediğimden değil,
içimdeki özlem bulutlarının mahzun gözlerime yağmasıdır..

ve ölümü istememin sebebi yokluğun değil,
verilmiş onlarca sözün tutulmamasıdır...
 
İncelmiş dudaklarında belirmiş ifadeleri görür gibiyim. Ela-Yeşil gözlerindeki ışıklar nerede? Uzaklarda olsa da bedenim, Kalben her dakika seninleyim. Değişti dualarım, artık şifa değil hayrı dilemedeyim. Yum gözlerini, koy elini göğsünün sol yerine, İşte bak tam orada, içinde bir yerlerdeyim. Seni öyle sevmede, öyle özlemede, çaresizliğime öyle dolanmış hallerdeyim ki.... Acizliğimi hiç bu kadar çok, hiç bu kadar derin hissetmemiştim.
Ölüm en büyük nasihattir oğlum dedi annem telefonda dün sabah
Ölüm en büyük nasihat...

Ben neresindeyim anne hayatın
Ben nasıl teslim edeceğim emanetimi?
Son sözüm ne olacak anne
Son bakışımda neler göreceğim

Bana da diyecekler mi pek de gençti; diye pek de erken gitti diye
yada diyecekler mi ne çok sevilirdi, tüm insanların sevdiğini mutlak Mevla da sever; diye
Böyle bir hayatı mı yaşıyorum ben
Yada diyecekler mi hiç kul hakkı yemedi, tek bir namaz borcu yoktu; diye
Nasıl bir hayat yaşıyorum ben Nasıl vereceğim emaneti asıl sahibine?

Ah anam ah..Ah anacığım...
Düşünüyorum kendimi
Can dostlarımı,
Seni, babamı, gül yüzlü kardeşimi...
Her şeyi bir gün benimde bırakıp gideceğimi, herkesi..

Bir varmış ...bir yokmuş işte hayat
Bir göz açış kapamak kadar kısa olduğunu anladığımda ise
Bu yaşıma gelmiş olmak...

Ömrümüzün hangi noktasında olduğumuzu bilsek neler değişirdi hayatımızda.
Bir nefeslik vaktimizin kalmadığını bilmek mesela...
Yada yapmayı planladıklarımız için yeterli zamanın olmadığını hesap kitap edebilmek...

Dünyaya merhaba diyen bir bebeğin ellerini tuttuğumda hissettiğim hayat ile
Ebedi aleme göçmek üzere olanların avuçlarında okunan ....
Bu ikisi arasındaki fark...

Alışmayı öğreniyorum yavaş yavaş ölüme
Ölümün bir başlangıç olduğunu biliyorum
Beyaz güllerle yolları bezeli bir bahçeye uğurluyorum seni

Derki Yunus ;
Ten fanidir, can ölmez.Ölür ise ten
ölür, canlar ölesi değil;
Sen cansın
Ölesi değil...


 
Aşk nasıl akar bir yürekten diğer bir yüreğe? “İlk bakışta aşık oldum” der kimisi... Hiç yaşamadım bilemem. Doğrusu inanmam da... Kim böyle söylese ya da nerede okusam bu cümleyi, olsa olsa etkilenmektir bunun adı, aşk değil diye düşünürüm. Böyle bir cümleden sonra şartlanılmış bir aşk yaşanır ve biter. Anıldığında geçici bir hevesmiş aslında diye düşünülür belki de... Neyse asıl konumuz bu değil. Düşsel bir aşkın hikayesi anlatacağım ben size, ya da isterseniz yaşanmış bir aşk deyin siz bu aşka... Bu hikayede, ilk bakışta aşk yok, arkadaşlıktan aşka dönüşen bir hikaye de değil bu! Bir yasak aşk öyküsü hiç değil! İçinde biraz hüzün, biraz mutluluk gözyaşı, birkaç şiir ve şarkı, yaralı iki yürek, kaygılar ve tabii ki uykusuz saatler var. Bu hikayenin içinde en çok ümit var. Merkezde ise aşk...



Birbirine uzak iki şehir... Biri taş binalarla çevrilmiş, sokaklarında asık yüzlü insanların dolaştığı, kuru ayazların kol gezdiği bir şehir... Diğeri deniz kokusu iliklerine kadar sinen... Bu birbirinden çok farklı iki ayrı şehirde, birbirine çok benzeyen iki insan... Birbirlerinden habersizken, aynı gecede aynı yıldızlara bakıp aynı dileği tutuyorlar belki bir gün... Sonrasına siz masal deyin, ben hikaye... ya da bir düş... Dedim ya hikayede en çok ümit var diye; bir ümitle başlıyor işte her şey...



Aşka en çok bahar yakışır değil mi? Oysa bir kış mevsiminde başlıyor bu düşsel aşk. Dışarıda kış, yüreklerde bahar... Kırlar yerine, yüreklerde açıyor papatyalar... Dışarısı soğukmuş, buz gibiymiş, ne gam? Yüreklerde güneş...



Kadın taş binalı, kuru ayazlı şehirde yaşıyor. Sahteliklerden, yalanlardan bıkmışlığıyla bir uçurumun kenarındayken, bir ümit tutuyor elinden... Yani deniz kokan kentten gelen adam! Onun ne işi vardı o uçurumun başında diye soracaksınız şimdi? O da aynı sebeple oradaydı. Belki adam çevresindeki tüm sahteliklerin ve yalan sevdaların içinde adamlığından utanmıştı da , onu uçurumdan atıp rahatlamak istiyordu. Yüreğini de fırlatıp atacaktı; böylece kimse acıtamayacaktı onu bir daha... Ama karşılaşmayı hiç beklemediği o yer de kadınla karşılaşmıştı işte... Adam ve kadın elele verip vazgeçtiler yüreklerini atmaktan... Ne de olsa bir ümit vardı içlerinde hala... Aslında onların yürekleri elele tutuştu... O ikisi birbirlerinin gözüne kaşına değil, boyuna posuna değil, yüreklerine aşık oldular... Ve ilk sözleri “Yüreğine aşığım” oldu aşka ilk adımı atarken. En çok kelimeler yardım etti onlara, birbirlerinin yüreğine dokunmaları için.
Bir gece vaktinde kadın adamı düşünürken güncesine şöyle yazdı:



“ Aşk nasıl akar bir yürekten diğer bir yüreğe? Belki bir şarkıyla, belki bir şiirle gelir. Belki de bir yıldız olarak düşer avucunuza, dilek tuttuğunuz bir gecede... Uzak bir kentte bir yürek şiirler yazar adınıza... Her dizede onu bulursunuz, her dizede kendinizi... 160 karaktere sığdırmaya çalışırsınız içinizden taşan her duyguyu... Sığdıramazsınız... Sonra beceremeseniz de şiir yazmayı onun kadar güzel, bir şiir dökülür kaleminizden...




Sesini hiç duymadığım,
Hiç dokunmadığım ellerine,
Bir şaire vurgunum şimdi.
Ben hiç oldum, o herşey!
Yaşadığı kentte,
Bir gece olsun uyumadım,
Gezmedim sokaklarında,
Duymadım o kentin gürültüsünü
Ve koklamadım denizinin kokusunu...
Ben onun avucundaki yıldız oldum,
O benim içimde ümit..
İşte bu yüzden;

Aşkın adı ümittir artık, ümidin adı aşk! ”



Adamsa bir hikaye yazdı ve anlattı bir aşkın başlangıcını... Sordu: “ Bir ümit üzerine aşk yazılabilir mi? ” diye. Kimi onaylayarak ümit üzerine aşk yazılır dedi, kimi vazgeç dedi aşkın aleviyle kırmızıya dönmekten... Bir başkası bu hikayenin sonu sadece hüsran diyerek ümitleri kırdı ve bir dost destek verdi, kadın ve adamın mutluluğuna katılarak... Sonu ne olur? Ne kadın biliyor, ne adam, ne de diğerleri... Tek bilen var sonunun ne olacağını, gözle görülmeyen varlığı en derinde hissedilen tek bilen...



Şimdi iki ayrı kentte, birbirlerinin yaralarını kelimelerle sarmaya çalışan, iki yaralı yürek avuç içlerinde bir yıldız tutarak, birbirlerini düşünüyorlar. Ağlamanın ne kadar güzel olduğunu keşfediyorlar yeniden... Büyük bir mutlulukla yaşarken aşkı, hatta mutluluğu içlerine daha fazla çakmak için uykularını feda ederken hep ‘bir ümit’ içlerinde... Ve bir taraftan kaygılanıyorlar, korkuyorlar gün gelir bu büyü bozulur diye...Kelimelere, şiirlere, şarkılara sığınıyorlar birbirlerini daha çok hissetmek için... Sonuç olarak düşsel bir aşka ‘merhaba’ diyen iki ayrı yürek, tek yürek olup açtılar kapılarını mutluluğa... Ve göze aldılar ne zaman geleceği meçhul olan hüznü... Yani bir ümidin üstüne aşk yazıldı, ve daha bitmedi hikaye... İçinizden geliyorsa devam edin hadi yazmaya ve bir isim daha verin aşka...



Aşkın adı ümittir artık, ümidin adı aşk...

 
#TUTTUĞUM HER DİLEKTE SEN VARSIN#
sensiz bir gece daha geçmesine dayanabilirmiyim,bilmiyorum...
birine aşık olmak neden bu kadar zor,sen yanımda olmadığın halde...
benim değilsin ve hiçbir zaman benim olmayacaksın...
sensizlik bir ok gibi saplanıyor sensiz geçen o gecelerde...
tam vazgeçtim diyorum her seferinde sen çıkıyorsun karşıma...

bazen çıkarıp atmak geliyor içimden sensizliği,yapamıyorum elim yetişmiyor...
kimi zamansa uzanıp tutuvermek istiyorum sıcaklığını hiç hissetmediğim o ellerine,uzanamıyorum...

belki bir soluk kadar yakınsın bana;ama biliyorum ki varlığın bi o kadar uzak...
beynim unutup başka limanlara demir atmak istesede;kalbim bekle diyor,gidemiyorum...
bazen unutmalıyım diye yazmak istiyorum kağıda;ama kalem bile engel oluyor yazamıyorum...
benliğime öyle bir kazımışımki seni;silmek istiyorum ama silemiyorum...
gözyaşlarımın içinde sakladığım SEVDİĞİM kaybeymek istemiyorum seni ama, tutamıyorum, ağlıyorum...
ne yazık;attığım her adımda, tuttuğum her dilekte sen varsın...
unut deselerde bana acı veren seni, bırak deselerde gerçekleşmeyecek hayalleri,ben sende kaldım...
unutamıyorum,bırakamıyorum seni...

 
Gitmiştin....
Yanında benliğimin bir parçasını alıp,
Yüreğimi ise yarım bırakıp,
Elveda demeden çekip gitmiştin.

Başarmıştın....
Geceleri uykumu bölmeyi,
Aklımdan çikmamayı,
Uzakta olduğun halde beni ağlatmayı başarmıştın.

Göstermiştin...
şerefsiz birinin nasıl oldugunu,
Hırçın tarafını,
Gözlerinde yalan söyleye bildiğini göstermiştin.

Demiştin...
Seni seviyorum diye,
Sonsuza kadar senleyim,
Korkma hep yanındayım demiştin.

Anlamıştım...
Herkese güvenilmedigini,
Insanların iki yüzlü ola bildiğini,
Seni seviyorum demekle işin bitmediğini anlamıştım.
 
küçücük bir damla yaş süzüldü yanaklarımdan. süzüldü ve sustu yüreğim.

konuşsa belki çok şeyler anlatabilirdi yalnızlığından sana.

konuşsa belki bilirdin umutsuzluğun içinde çırpınışların nasılda canımı acıttığını.

konuşsa.. konuşabilse..
mevsimler kışa dönüyor şarkının hep ortasından başlıyorum söylemeye...
hayatın hep umutsuz yanından tutuyorum.
gözlerim hep karamsar kapıları buluyor,
yüreğim hep çok sevemeyeni.
ben büyüyorum aşkın dalgalı denizlerinde
her dalganın savurup uçurduğu sahillerinde.
büyüyorum ve acıtıyorum kendimi sensizliğimde.
dokunamıyor hiçbir yürek bir diğerine
dokunamıyor
uzanıyor gayret ediyor ama dokunamıyor.
bir damla daha yanaklarımda..
geçer diyorum bakarken pencereme vuran yağmura. geçer hangi acı geçmedi ki,
hangi umutsuzluk bitmedi ki
yeter ki istesin insan..yeter ki.
silebilirsin gözlerini,
yağmuru dursun şimdi bulutların
bir damla daha…
içimin tüm coşkularında yas var sanki bugün dokunuversen kırılacak gülümseyişlerim.
dokunuversen imkansızlığını hatırlayacak bütün düşlerin. dokunma bu yüzden.
dokunma kanasın sessizce içim.
kanasın ve süzülsün yanaklarımdan.
bir damla bir damla daha.
belki az sonra unutulurum bir köşesinde hayatın. unutulurum ve hatırlanmayışımın sancısını
hafifletir belki gözlerim.
dokunma.
bakıyorum, başıbozuk ruhumun derme çatma halini toparlamaya çalışıyorum yorgunluğuma rağmen.
geçer diyorum geçer bekle.
anlaşılmaz mıyım bu kadar?
tuhaflığımın tutulacak bir yanı yok mu hiç?
sen diye çırpınışımın bir çaresi yok mu?
ne diyebilirim ki sana.
bu da benden olsun
bir damla bir damla daha
 
Geri
Top