• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Sürgün´ün Ask ve Sevgi Sayfasi

İçimde bir yerlerde büyüyen, sevdaya dair bütün sözcüklere direniyor, susuyorum..
İnanılmaz ağırlaşıyor gitgide yükleri. Artık kaldıramayacağımı düşündüğüm bir anda, çöküyorum dizlerimin üzerine, ellerim toprağa değiyor. Bir kaç damla gözyaşı süzülüyor gözlerimden, düşüp karışıyor toprağa.
Çok güç te olsa kalkıyorum ayağa çöktüğüm yerden kendi kendime. Çünkü hiç bir el uzanmayacak tutunup kalkmam için, biliyorum...



Bir garip hüzün çöker insana,

El ayak çekilince.
Tek başına kalırsın dünyada,
Etraf sessizleşince...
Karanlık oyun oynar aklıma,
Gölgeler dans edince...

Esen rüzgarlar yüreğimde, üşütse de. Çöküp üstüme karanlıklara boğsa da beni gece , hiç bir yıldıza tutunamasam ayaklarından bile. Olmasa da sarılacak bir zerre umudum, bir küçük belkim.. Umrumda bile değil yalnızlık...
Hayat, tek başımıza başlayıp, tek başımıza sona erdireceğimiz bir hikaye belki de. Gelenler, gidenler, sevenler, terk edenler birer oyuncu sadece. Oynayıp kendilerine düşen rolleri, virgüller, noktalar koyup, kelimeler yazıp, cümleler kuruyorlar bu hikayede. Kimileri siliniyor, kimileri kalıyor öylece oldukları yerde..

İnan bu ev alışamadı,

Hiç bir zaman sensizliğe..
Şimdi sensizlik oturuyor,
Kalkıp gittiğin yerde...
İnan bana alışamadım,
Hiç bir zaman sensizliğe..
Şimdi sensizlik dolaşıyor,
Çıkıp gittiğin bu evde...

Ne yaptım da yoksun bunca zamandır? Herşey o kadar boş, o kadar anlamsız ki..
Belki de haşarı bir çocuk gibi, takılıp gitmişsindir bir bulutun peşine.
En büyük korkum da bu..
Sen yokken ya unutursam dünyaya bakmayı?
Issızlığıma ağlıyorum, sen yoksun, bende sessiz bir hiçlik.

Yalnızlığa elbet alışır bedenim,

Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim..

Herşeyi yaşayarak öğrenmedik mi?
Sevmeyi, sevilmeyi, terketmeyi, terkedilmeyi. Saplanan acıları yüreğimize, kanatarak bile olsa çıkarmadık mı saplandıkları yerden zamanla? Gitgide daha derinlere işleyen ağır sancılarımızı dindirip, alışmadık mı ince sızılara?
Gelişinle her hücremi sarıp, alsan bile aklımı olduğu yerden, atsan bile beni yanmalara,
Gidişinle çökse de yokluğun üzerime, ağır, taşınamayacak bir yük misali, gözlerimden yaşlar düşse de ardından, acısa da kanasa da yüreğim. Yananlar dönüşse de küllere, savrulsa da her bir zerresi ayrı bir köşeye,
Yine de her kapıyı çaldığında açmadım mı sonuna kadar sana? Hatta bazen kırıp bütün kilitlerini..
Hayat öğretmedi mi korkmamayı korkularımızdan? Kimi zaman çıkmazlara doğru yürüsek te, geriye döndürüp adımlarımızı, başlamadık mı yeniden en baştan?

Çok zor gelse bile, yaşar öğrenirim,

Sensizlik benim canımı acıtan...

Öğrendim yalnızlığı.. Her harfini birer birer benimseyip, sindirdim içime..



Gel gör ki, öğrenemedim sensizliğin baş harfini bile...


Aşk..
Acıtsan da beni, kanatsan da, sen hep kalacaksın tek harfi bile silinmeyecek olan kelimelerimin, en baş köşesinde...

 
Ağlat beni...
Sanada bu yakışır!
İnsan bu elbet, buna da alışır...
Bela oldu zaten başıma,
Git...
Gidişin aslında benim kurtuluşumdur!..

Hadi durma yine ağlat beni... Senin için hiç bir değeri olmayan o damlaları akıt yine... Ne gelir ki elinden başka?! Ne de güzel yakıştırırsın üstüne o ağır sözleri, o yürek burkan cümleleri, o çekip gitmeleri... Ardına bile dönüp bakmadan! Ağlat hadi... İlk kez yaptığın bir şey mi? Acıt yüreğimi, bedenimi, gözlerimi... Öylesine alıştım ki bu hallerine, öyle alıştırdın ki beni... Sanki tek gözlerim değilde, bütün bedenim ağlıyormuş gibi o an'larda sanki! Çok zor oldu kabullenmek başlarda, ölüm gibi soğuk ve keskindi tavrın, umursamazlığın! Sonra gittin... Ben yaşamam sandım... Gidişinin gözlerimde kalan resmi kabuslarım oldu, başımın belası kabuslar! Madem gittin, ne diye hayalini burda bıraktın? Onuda alsaydın ya! İliklerime kadar işleyen Sen'ide çekip çıkarıp öyle gitseydin ya! Bela mısın ya? Bela mısın başıma?! Gidişin bari adam gibi olsun... Ne varsa bıraktığın bende hepsini toplada git! Beni senden kurtarda git! Son bir iyilik yap bana ve bırakma geride hiçbirşey... Gidişin ölümüm değil, kurtuluşum olsun!..


Aradan günler, aylar geçmiş o günden sonra... "Kurtar beni, ben alışırım!" demişim sana! Ama hiç unuturum dememişim... Evet gittin ve alıştım... Kabuslar bitti, belki de bir köşeye sindi... Bilmiyorum... Bildiğim tek şey;

Gittiğinde öyle çok acıdı ki canım... Ben bu acıyla yaşamaya alıştım... O acı sanki elim oldu, kolum
 
GiTTiN

Gittin...

Ben, arkandan sadece baktım.
Oysa; söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki...
"Gidersen iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen sönecek içimdeki ateş
ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen karanlığa mahkum edeceksin günlerimi
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim" diyecektim sana.
Konuşamadım...



Gittin...

Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım
Öylesine acıdıki içim, tutup koparsalardı kolumu
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözlerimden.
Ağlayamadım...




Gittin...
Seni delicesine bir tutkuyla seviyordum oysa
Tutkum seninle olmaktı, tutkum teninde erimek,
tutkum hayatı seninle sadece paylaşmaktı.
Anlatamadım...



Gittin...

Gidişini önlemek için tutmak vardı ellerinden
Ellerim değil miydi her dokunuşumda seni ürperten?
Ürperdin yine biliyorum.
Bir kez dokunsam, bir kez tutsam ellerini
Gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
Tutamadım.



Gittin...

Bir yıkım gibiydi gidişin
Sen adım adım uzaklaşırken benden
Çöküp kaldı bedenim olduğu yere
Nice terk edişlere dayanan yürek bu kez yenilmişti
Bu kadar zayıf değildim ben kalkmalıydım.
Kalkamadım...



Gittin...

Oysa geldiğin gün gideceğini biliyordum
Hazırdım gidişine,
Kaçak zamanları yaşıyorduk
Zaman bitecek ve sen gidecektin
Bense, gidişinin ertesi günü
Hayatıma kaldığım yerden yeniden başlayacaktım.
Başlayamadım...



Gittin...

Bir şey söyledin mi giderken?
"Kal" dememi istedin mi?
Son bir kez "seni seviyorum" dedin mi?
"Bekle beni döneceğim" diye umut verdin mi?
Beynim öylesine uğulduyorduki.
Duyamadım...



Gittin...

Nereye gittiğin önemli değildi
Binlerce kilometre uzakta da olsan,
iki metre ötemde de farketmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluk duygusundan kurtulmalıydım.
Kurtulamadım...



Gittin...

Unutulanların arasına katılmalıydım
Anıları bir sandığa koyup
hayatı bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı, bu sevdadan vazgeçmeliydim.
Yapamadım...




Gittin...

Bir okyanusun ortasında
tek küreği kaybolmuş sandalda
Dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim şimdi.
Bil ki; sevmekten vazgeçmedim seni,

Bil ki; seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde,
Bil ki; seni Unutamadım...
 
bir yağmur bulutu yaklaşıyor uzaklardan, bir hüzün buğusu kaplarken yüreğimi yine sen yoksun...

biz ki o yağmur bulutlarının kasvetini bile severdik seninle, beraberken herşeyde bir güzellik yakalardık...
yağan yağmurlarla düşlerimizde, hayatımızda sıralanan hayal kırıklıklarına rest çeken benliğimizle savaşırdık.

loş olurdu odamız yağmurlu günlerde, kasvet kaplardı tüm benliğimizi biz yine de birbirimizin düşlerinden, birbirimize uyanırdık...
efkarımızı içtiğimiz sigaraya katıp boğaza karşı bakan pencereden gri bulutlara emanet ederdik, başka sevdalılara yol göstersin diye. biz her seferinde yine yeniden sevdamıza sarılırdık...

ne düşsel, ne gerçek biz büyülü bir hayatın iki aşığıydık. sonra düşlerimizden uyandık, uyandırıldık. hayat gerçekliğini o kadar hissettirmeye başlamıştı ki artık. ama yinede farklıydık, mesafelere rağmen bağlıydık birbirimize...

ama artık tükenişimizin son deminde, sensizliğime, çaresizliğime yeniliyorum. seninle olmaya, omuzlarına yaslanıp gözlerimde mühür gibi izi kalan gözlerinde kaybolmaya şimdi daha çok ihtiyacım var. ama sen bakışların başka gözlere emanet yaşıyorsun, kanıtsanıyorsun o gözlerde...

bu gidişin anlam veremediğim bir boşluk dolduruyor içime, sana düşüyorum her seferinde, yeniden doğruluyorum sensizliğime...

her sensiz nefes alışımda ciğerlerime dolduruyorum artık içtiğim sigara dumanını, efkarımı içime saklıyorum.
sensiz içtiğim her sigara da tekrar tekrar doluyorsun içime, efkar dolan yüreğimin kıyısına birikiyorsun. kaçamıyorum asla sensizliğin ellerinden, yakalıyorsun her seferinde siyahlığım oluyorsun...

aslında varsın, ama benimle varlığım arasındaki bir yabancısın artık...
gözlerimdeki hüznün buğusundan yanaklarıma süzülüyorsun, sen oluyorsun bu sensiz günlerimde...

ve belki bu şehrin, bilmediğim bir semtinde bir yerlerde sende yağmurlardan medet umar bir halde yaşıyorsun...

beni sorarsan,
bekliyorum işte birgün buğulu gözlerin takılıpta bir yağmur bulutuna, bir küçük yağmur damlasıyla geri dönersin belki diye...
:(
 
Ağlat beni...
Sanada bu yakışır!
İnsan bu elbet, buna da alışır...
Bela oldu zaten başıma,
Git...
Gidişin aslında benim kurtuluşumdur!..
 
Biliyorum...

Bana bıraktığın aşk gibi yarım yaşıyorum her şeyi.
Başlayıp da bitiremediğim yazılarım, sonuna kadar gelip de okuyamadığım kitaplarım, son sözlerini duyamadığım şarkılarım var.
Her şeyi aşkımız gibi paramparça yaşıyorum.
Bütün dünyam dudağımdaki yarım bir öpücüğün tadında artık...

Adını koyamadığım yakınlıklarım, bütün sırlarımı dökemediğim ilişkilerim var.
Son kelimesini bir türlü söylemediğim cümleler kuruyorum.
Ayın hiç aydınlatmadığı bir gecede, bir güzelliği imkansız bir aşka dönüştürüyorum.
Seni söylediğimde herkesi her şeyi kaybetmekten korkuyorum. Söylemediğim son kelimesi adın hep oluyor cümlelerimin.
Bir günahımı Allah'tan saklar gibi, bir sırra bütün ruhumla teslim olur gibi susuyorum, sıra sana gelince...

Saçmalıyorum, saçma sapan şeyler yaşıyorum.
Acı veren o gerçeği, seni, kimselerle paylaşmadıkça da sevdiklerim korkuyor benden. Adın bir duvar oluyor hayatımda.
Aşamadığım, kimselerin aşmasına izin vermediğim bir duvar gibi duruyorsun önümde.
Elim bir başka elin sıcaklığını hissedeceği anda, araya giriyorsun çarpıyorum sana.
Kalbim ne zaman başka bir güzelliğe kapısını açmaya kalksa, huysuz bir bebek gibi paramparça ediyorsun her şeyi.


Yüzüme adın çarpıyor, yüzüme yazdıklarım, yüzüme yaşadıklarımız, şarkılarımız, şiirlerimiz çarpıyor, gelip kalbime bir zamanlar canımın ta içinde senindim şimdi ise sessizce ağlıyorum.

yüreğimde -artık tek kişilik bir sırra- dönüşen adın daha da kamburlaştırıyor beni.
Ne seni yaşabiliyorum, ne de severim sandıklarımla mutlu olabiliyorum.

Hiçbir çözümü olmayan matematik problemi gibi, cevabı olmayan bir soru gibi beynimi kemiriyorsun....

Yavaş yavaş, sessiz çığlıklarla bağıra bağıra eriyorum bitiyorum...

Biliyorum....

BİLMİYORUM



SONU YOK MU BU SENSİZLİĞİN....??
 
Kimse sevilmeden sevmesin-
Demek kadar kolay olsaydı
adı AŞK olmazdı..

Seversin...
GÜLÜM....
Seversin
Bedeli Böyle Yerlerde Olmak Bile Olsa...

Seversin...
Üzerin Basacaklarını Bilsen Bile..

Sevmem Deme...
Öleceğini Bilsen Bile
Deliler Gibi Seversin...
 
Neden acıyor bu kadar canım?gözlerimin ucuna iliştirip hayalini gecenin katran hüznüne kendimi salmak göz yaşlarım dökülürken donup kalırcasına batarken içim söyle neden böyleyim. Gökyüzü bile yalnızlığıma ağlıyor.
Ben tutuyorum kendimi ağlamamak için oysa gözlerim son bahar mevsiminde yağmur yüklü
Bulutlar kadar yüz tutuyor ağlamaya....
Biliyorum bir gün gelecektin seni seviyorum diyecektin sen gelecektin sen gelince bütün mevsimler kış olmaktan çıkacaktı.gündüzsüz geceler bitecekti.oysa sen gelmedin.....
O yüzden halen titriyorum inceden içim acıyor canım yanıyor.ve bütün sabahlar uzak artık bana. Kocaman bir mevsim gibiyim yine gözlerimde bulut saçalarımda kırağı gönlümde cehennem canımı yakan tek şey ise hiç gelmeyeceğini bile bile bekliyorum seni
Tamda sensizliğin geçip karşıma bana kıs kıs gülerken gelmeyeceğini bile bile bekliyorum seni...
 
Seni Sevmekten Hiç Vazgeçmedim!


Mevsimler geçti, günler, geceler bitti.
Yüreğimde bir çocuk inadıyla hala seni seviyorum.


Kırgınlıklarım yok mu?
Hem de öyle çok ki!
Bir yanım alev alev yanıyor öfkeden, hatta nefret ediyorum senden.
Sonra anlıyorum ki, aşk ve nefret kardeşler. Birbirlerini besliyorlar ıssız gecelerde.

Kim yoksa yerinde,
öteki dolduruyor boşluğu yürekte.

Seni sevmekten hiç vazgeçmedim.


Kimseye söylemedim belki ama için için kavruldum ayazlarda.
Suskunluğumun sebebi ise utancımdır.

Dostlarıma anlatamadıysam hala kalbimin adınla çarptığını, senin yüzünden.

Kendimi seni severken yakaladığım anlar oldu.

Bunca zamana ve yaşananlara rağmen sevmekte direnen gönlüme, çıkarıp iki kurşun sıkmak istedim.


Sonra aklımla kavga etti ruhum, bir zamanlar sevmeye layık bulduğun birini, şimdi böylesine inkar etmeyi kendime yediremedim.

Sevda benim, kime ne?

Üstelik yanımda da durman gerekmiyor, yüreğimin sana çarpması için.


Yoksunluğun elbette doldurulamayacak boşluklar bırakıyor hayatımda, ama aşkın hepsi senden ibaret değil.
Sana olan sevgiyi yüreğimde taşıyıp, koruyabilmek cesaretine sahibim.

Sen olsan da olur, olmasan da!


Kimsesiz gecelerin ağırlığına ekleniyor uykusuzluk.
Bazen zor oluyor şu laf dinlemez kalbi sakinleştirmek.

Ondan başka sıkıntım yok.
Nasılsa her sabah doğan güneş gibi, kendime doğmayı becerebiliyorum.

Güçlü insanlarin kimseye ihtiyacı olmadığı yanılgısını silip atmak istiyorum gözlerinden.

Herkesin sevgi dolu bir sarılmaya ihtiyacı var.

Evdeki tüm elektrik işlerini yapıyor, para kazanıp ayakları üstünde duruyor olabilmem, yalnız uyanmak istediğim anlamına gelmez ki!

Fakat sen daha güçsüz bir adam istiyorsun, biliyorum.
Sana ihtiyaç duyan, altında ezilmediğin, hatta biraz üstünlük sağladığın biriyle mutlu oluyorsun.

Beni taşımak zor geliyor, farkındayım.

Haklısın belki de, ben de olsam senin gibi hisseder miydim diye düşünüyorum zaman zaman.

İstemezdim!

Birine “kadınım” diyeceksem, onun duruşuna da hayran olurdum. Şimdi, birine dediğim gibi…
Her şeye rağmen, ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim.

Burnumun direği sızlıyor bazen hasretinden ama atlatıyorum.
Hangi yara kabuk bağlamadan iyileşebilir ki?

Sevmenin gerçekliği içinde duruyor anlamak, ben seni anladığım kadar seviyorum.


Daha önemlisi, mutlu olduğunu bildiğim zaman daha çok büyüyor içimde aşkın.


Ne zaman kendini yalnız hissedersen sevgili, kaldır kafanı gökyüzüne bak ve düşün.


Bir yerde biri, hala seni sevmekten vazgeçmedi….
 
Geri
Top