• ÇTL sistemimiz sıfırlandı ve olumlu değişiklikler yapıldı. Detaylar için: TIKLA

Sürgün´ün Ask ve Sevgi Sayfasi

GERÇEKTEN SEVMEK


O durmadan kaçıyor;
sen ardından gitmiyorsan;

o günün her saatinde saklanıyor,
sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;

o sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;

boşuna aldatma kendini,
onu sevmiyorsun demektir.

Elindeki içki kadehinde,
dudağındaki sigarada ,
okuduğun kitapta,
mırıldandığın şarkıda,
söylediğin şiirde,
gördüğün rüyada
ve yaşaman için
ciğerlerine doldurduğun havada
o yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
onu sevmiyorsun demektir.

Sokakta gördüğün her yüzde
ondan birşeyler aramıyorsan,
güzel bir manzara,
hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
uykudan uyandığın zaman
yaşamakta olduğundan önce
onu hatırlamıyorsan,
omuzlarına dökülmüş saçları,
bir sis perdesinin ardında
her zaman gülen,
ışık saçan gözleri
aklına gelmiyorsa,
durup durup avuçlarının
sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Renkler onunla değerlenmiyorsa,
örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,
mavi maviliğinin farkında değilse,
beyaz yalnız o giydiği zaman
güzelliğini haykırmıyorsa,
sabahları onu görünceye kadar
güneş doğmuyorsa
ve onsuz gökyüzü geceleri
aya, yıldızlara
hasret değilse
onu sevmiyorsun demektir.

Dünyada yaşıyan öteki insanların
senin için hala bir değeri varsa,
ona karşı tutumunu
toplumun köhne ve manasız
kurallarına göre ayarlıyorsan
ve açık açık
sanki var olduğunu haykırırcasına
sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.

Yok o senin için
herşeyden değerliyse,
gözünü yumduğun anda
onu görebiliyorsan,
o bütün şarkılarda,
bütün şiirlerde,
bütün resimlerde ise,
ona muhtaç olduğunu
söylemekten utanmıyorsan,
senin içten ve büyük sevgine
karşılık vermiyeceğinden
korkmuyorsan,
bütün bencil duygularından
sıyrılabilmişsen
onun için herşeyi,
ama herşeyi yapacak gücü
kendinde buluyorsan,
her hali sana
ayrı ayrı güzel geliyorsa,
karşısında kendini
bir çocuk gibi hissediyorsan,
istediği anda onun için
ölebileceksen,
onun için yaşıyorsan
ve yine onun için
bildiğin bilmediğin
bütün düşmanlıklara
karşı koyabileceksen,
o her geçen dakika
sende biraz daha büyüyorsa
ve kendi kendine bile
çok sevdiğini bütün
samimiyetinle,
inanmışlığınla
itiraf edebiliyorsan,
bir gün o seni hiç,
ama hiç sevmediğini söylese bile,
senin sevginde azalma olmayacaksa
ve ölünceye kadar onu aşkların
en ölümsüzü ile sevebileceksen;
işte o zaman
onu seviyorsun demektir.

O sana sevmeyi,
gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.

O, hiç sen olmasan bile,
seni bir parça sevmese bile...


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
inadına sev

ölümüne sev

ister kalan bir yüreği

ister giden bir yüreği sev

hesapsız olsun sevmelerin

korkusuz

gözün kara !

yüreğin karadenizin dalgaları gibi hırçın olmalı

ayak ucuna dizilen taşları tekmeleyecek

kulağına sokulan lafları duymayacak

yüreğini bir kitap gibi okuyamayacakları kadar sev

sevdalın

sevdana tutunmaya korkacak kadar

seni içmeye

seni çözmeye

ve sana bakmaya kıyamayacak kadar sev

yazılmasada tarihe sevdan

leyla ve mecnun kalmış olsa da yalnızca hatırlarda

bırak !

yüreğinin sayfalarına el sürmeye korkacakları kadar büyük olsun

ama senin olsun

yüzyılın aşkını kendine yaşatmayı layık görecek kadar SEV
 
SENİ YAŞIYORUM...

Acılar biriktiriyorum masum avuçlu çocukların yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin tam ortasında kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
An geliyor bir ülkeye bölünüyor yüreğim ve an geliyor dünya oluyor acımasızlığım yamacında yüreğim...
Saklı düşlerimin o en kayıp adreslerinde bir masala dönüyor sözlerim.
Zamansızlığıma sığdıramadığım derin acılar saklı şimdi kimliksiz düşlerimde!
Ben bir şehre çekip giderken bir ülkeye dönüyor yüreğim.
Ben şehir ve ülke iki bağımsız hayal atlası ve otam ortasında ben masum avuçlu bir çocuk yüreği...
Bütün terkedişlerime bir kandil yakıyorum gecenin sustuğu bu anda!
bütün hayal kırıklıkları bütün sıradanlıklar ve bütün mavi olmayan aşklar birer birer kapı çalıp çekip gidiyorlar.
Oysa bir yıldız sararken gamlı düşlerime ve kelimeleri hüznün rengine boyarken ardımda yaşayamaycağım her şey bir uçurum olup çıkıyor karşıma!
Zamanı karalıyorum silikleşen yazılarımın içinde ve göğün karanlığına hicran yazıyorum siz sabaha soyunup uyurken bense gecenin tam koynunda.
adıni bile bilmediğim bütün sözlerin esaretini yaşıyorum.
Bütün savunmasız korkularımın cesur bir savaşçısıyım sanki şuan çünkü ben;

SENİ YAŞIYORUM...

Ayrılıkların o kapanmaz yara gibi duran bütün ayraçlarını kaldırıyorum.
Tuz basıyorum özlemden çatlayan yüreğimin yarasına!
Akşamlar geceye soyunup dururken ve çekip giderken bütün eşgali yıldızların ben göğe yükseliyorum sanki!

SENİ YAŞIYORUM işte upuzun yolların umutlara bağlandığı uzak bir kentin en ücra yerinde!
İç cebimde melankolik bakışlarımdan bir tutam umut demeti ve yanlızlığıma tütsü yakarken ben,
sen gecenin ağaran saçlarıyla bir rüzgar olup geliyorsun taa o uzak kentlerden...
Ben bir ülke oluyorum işte o an bütün halklarıyla aşk dolu bir ülke!
şimdi masalsı bir güzelliğe kapılıyor gülüşlerim.
Şimdi benden kilometrelerce uzaktasın ama dokunsam heyecandan ölecekmiş gibisin ama yoksun işte.
Çelişkilerin acımasız derin çukurlarında bir yanım seni yaşıyorken bir yanım melali bir aşkı yoklayıp duruyor.
Ve acılar biriktiriyorum hiç durmadan minicik avuçlu çocukların gül kokan yüreklerinde!
Şehre dar gelen bir hayalin ortasında ben kederler çoğaltıyorum yırtık ceplerimde.
Sensizlikten kalma yanımın miladi aşk hüzünbazlığında hasrete dokunuyor umarsızca ellerim.
Gemisi batmak üzere olan bir kaptan gibiyim tıpkı
gemi batıyor ve ben boğuluyor...
ki sen hala yoksun ben ben ben....


SENİ YAŞIYORUM...

Dayanılmaz korkular ve kaygılar var içimde.
Bitip giden bir ömrün sonbaharında ilk yaz sevmelerim var umuda yazılı mısralarımda.
Öyle çok şey varki dayanılmaz durur ruhumun çarmıha gerilmiş umutsuzluklarında!
Varların bir an da yoklara karıştığı bu hayat yokuşunda son nefesim oldun sen ve yaşamsız bir mısramın en kederli yanında bir tatlı gülüş oldun sen


SENİ YAŞIYORUM...


Ve karanfil işlemeli mendillere sarıyorum şimdi bütün gülüşlerimi ve gecenin son yıldızıyla sana göndereceğim belki!
Belki benim yerim yerime o dokunacak tenine!
Belkide bu firari dokunuşlarım kaybolacak teninin gizemli evreninde!
Gözyaşlarım ıslatacak yüreğinde kuruyan düşten güzel çiçekleri ama sen bilmeyeceksin belkide bu acımasız sahtekar gülüşlerin içinde kaybedeksin benim bu masum gelişlerimi!
Oysa görmeyeceksin bir karanfilin gülücüğünü ve ağlarken kaybedeksin yüreğinde aşka dair bütün karanfilli sözlerimi ve son bakışlarımda ıslanacak bütün terkedişlerim
ama ben SENİ YAŞAYACAĞIM işte!


Zamanın en kötümser yerinde uzak bir şehirde bir yürek mesafesi kadar yakın edeceğim bekleyişlerimi.
Sensizliğin senli yokuşlarından yüreğin güç verecek bana ve çıkacağım ben o sensizlik yokuşlarını!
Sana ve aşka dair ne varsa yüreğimde bu kez onları biriktireceğim ben. Masum çocukların gülüşlerindende çalıp ve yırtık ceplerime doldurup bütün yıldızları bir gece yarısı sana getireceğim.Sensiz yaşamayı sensizliğin coğrafyasında bırakıp bambaşka bir iklimden hayaller çalarak ben sadece

SENİ YAŞACAĞIM...
 
Bölünür sancıyla uykular
Sığınak değil en kuytular

Gökte ay öndört ben dolunay
Son hatıramı sinene sar
Bu kadarına razıyım yar

Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de
Adı bende saklı

Dalda muhabbette kumrular
Bana ayrılığı sordular

Dedim afet,yangın, dedim kar
Dedim adet aşkı vururlar
Dedim adet aşkı vururlar

Uzak diyarlarda evli barklı
Mutluluk en çok onun hakkı
Bu yorgun kırık dökük hikayenin de

Adı bende saklı
 
bir deli kurşun misali, zulmetti bana bu gönlün
yıkılmıştan da virane ettin, bunun sebebi sendin
unutmalı artık bir anlamı yok
sevmeyi bilmeyen birini anlamak ne zor
sensizliği kabul eden bir kalp mutlu olmazsın
bu katlanılmaz gururlarla sende başa çıkamassın
giden o olsun terkedende
artık zaman hakikatle yüzleşmekte

Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk
sızım sızım sızlatıyor ellerinden kaçılmıyor
virane ettin bıraktın aşk

Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk
sızım sızım sızlatıyor ellerinden kaçılmıyor
virane ettin bıraktın aşk
 


/... an gelir...
öyle derin bir çığlık atar ki yokluğum
... kederinden benim olursun ... /

ah can,

sahip çıktın yıldızsızlığına,
oysa sana ait değildi bu kapkara geceler
diz boyu gece sinerken saçlarına
bugünü duydum sessizlğinde, yarını ölmüştü...

kimsesizliğe saçıldı umutlarım... gördün mü?

/..ağlamak ne basit bir eylem oluyor şimdi
bacası tütmeyen bir evde emanetken sıcaklığın../


gittim mi geldim mi hiç bilmedim
iki şarkı arası, bir dudak payı çelimsiz bir sızı içimde
bir varmış bir yokmuşlar da ziyan oluyorum
mavi mavi susuyorum sana, yine de siyaha hasret kalıyor özlemin....
bir yara daha açıyorum içimde, sana değmeden......

çok sesli bir sakinlik sardı (h)içimi
aldığım hiçbir nefes "sen" değil, "senden" değil
yanılgılarıma teğet geçiyor sensizlik
tenime dokunuyor, ama ben hep "sen" kokuyorum..
anlasana!
en büyüğü içimdeyken,
senin yalanların beni neylesin?...
bilmediğim bir gözyaşına, sesimi düşürdüm ben!
benim olmadığın kadar "senindim", duymadın...

firarım cana..
bozulan, kırılıp dökülmenin mecazi anlamı
olmuyor zaman! asiliğini soyun üstünden!
inan ki hiç doğru değil zamanlaman....

........................üzerime
..................çığ
.........düştü............
dudağımda bir ÇIĞLIK!


/... an gelir..
öyle derin bir "es" verir ki yokluğun
... kederimden sonum olursun .../
 
küçüktüm ...
yaşanır biter diyorlardı aşk için

büyüdüğümü sandığımda benden büyük bi aşkın tam ortasında buldum kendimi ...
yaşanıp biteceğini bilemeden , inanmadan , inanmak istemeden

çok mutlyudum yanında ve ondan başkası yoktu hayatımda .
birbirimize sarıldığımızda bende yoktum aslında , tek bir beden ,
tek bir yürek gibi oluyorduk ...
biteceğini bilemeden , inanmadan , inanmak istemeden

bütün kalablıklarda bile dünyayı ikimiz için sanabilecek kadar aşıktım ...

yalnızlığı seçtiğini söyledi birgün !
beni artık sevmediğinin kibarcasıydı . biteceğini bilemeden , inanmadan ,
inanmak istemeden yaşadığım aşk bitmişti onun gözünde
ve artık ikimize ait değildi evren !

ne yapacağımı bilemedim sığdıramadım hiç bir kılıfa acımı...
artık ikimize ait olmayan yalnızca evren değildi ,
bu acıda yalnızca bana aitti !

aynalara bakamaz , kendimi tanıyamaz oldum

yaşandı , bitti , büyüdüm !

şimdi bana düşen devam etmek bana kalan ne varsa hayatta...
 
düştükçe dibe çöküyor yüreğim
çukurdayım..
hem suçsuz hem güçsüzdüm bu aşkta
yarını saldım düne
büyük bir davetten dönüyor yüreğim
haddi hesabı yoktu yalnızlığımın
kör bir sabah gibi gözlerde
hissediliyordu
buz kesmiş ellerde
yanık bir sigara izi kalıyordu sadece
dünden
zamanla iyileşir yaralar
zamanı durdurdun
iyileşmiyor yaram....
 
Sevmek bazen bildiğin halde her şeyi susmakmış
Seni darmadağın edecek her şey olup bitmiş
Yapılıp edilmiş olduğu için sevdiğince
-dileyemediğin için olmamasını da hani-
Sadece susmayı dileyip, susmayı yaşamakmış

Sessiz onurlu bir direnişmiş, aslında bu suskunluk
Fırsat vermekmiş karşındakine
Her insanın ikinci bir şansa ihtiyaç duyacağını
Bilmenin farkındalığı ile
Soluksuz uzun bir bekleyişmiş
Bir şekilde telafi edilsin diye yapılan hatalar
Olur ya insanlık hali herkes yanlış yapabilir
Diyerek yüce gönüllülük göstermekmiş

Ya da
Hata değil de yapılanın
Bitişini gösterdiğini bir aşkın
Yaşanılamazlığını ortaya çıkardığını sevginin
Anlamamak için umutsuz bir geciktirme çabasıymış
Yüce gönüllülüğün ardına saklanan

Kıyamamakmış sevdiğine onun tüm yok edişlerine rağmen
Acıtan inciten dalların budanması yerine,
Batmasına izin vermekmiş gönlüne
Vazgeçilemezinden kopmamak için
Onun senden çoktan vazgeçtiğini bilsen bile
Ezen yok eden yakan bir suskunlukla beklemekmiş

Sevmek, aslında sineye çekmekmiş biraz da
Hatta birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk diyenlerin
Ne kadar doğru söylediğini yaşayarak öğrenmekmiş

Sevmek bir kere itiraf edildiğinde
Darağacına giden yola itilmekmiş sevdiğinin eliyle
Yağlı ilmeklere kurban edilmekmiş çaresiz

Sevmek, aslında sineye çekmekmiş biraz da
Hatta birini kandırmak değil, bilerek kanmaktır aşk diyenlerin
Ne kadar doğru söylediğini yaşayarak öğrenmekmiş

Sevmek bir kere itiraf edildiğinde
Darağacına giden yola itilmekmiş sevdiğinin eliyle
Yağlı ilmeklere kurban edilmekmiş çaresiz

Sevmek razı olmakmış, vazgeçilmeye bile
Kanar gibi yapıp her söylenilene -sessiz-
Tutulmayan sözlere katlanmakmış

Sevmek yanmakmış buzulların arasında
Sıcak yatağında yalnızlığına sarılarak donmakmış

Sevmek bazen söyleyecek sözün varken susmakmış...
 
Geri
Top