Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]

Kendine Çelme Takan Adam

Düşünceler zihinde dış dünyaya değil de kendine döndüğü zaman, “ neden böyle?” sorusu yerine “nasıl yapabilirim?” sorusu sorulduğu zaman, zihin çözüm üretmeye başlar. İnsan kendi gücüne güvendiği andan itibaren, mucizeleri beklemez, yaratır. “ama”lardan, “keşke”lerden kurtuldukça özgürleşir. Özgürleştikçe, kendi seçimlerinin sorumluluğunu alır ve gücünü kullanma becerisine ulaşır.

Siz hiç kendine çelme takan adam gördünüz mü? Ben çok gördüm. Etrafınıza bir bakın, “yapamam” “ olamaz” ama” “ keşke” diyen kaç kişi göreceksiniz? Sürekli şikayet eden, fantastik bir kurtuluş bekleyen, kurban olan, acı çeken, kaderin sillesini yiyen, krizden nasibini alan kimler var bir bakın. Ve bu furyaya kapılıp, kendinden uzaklaşan, kendini engelleyen kaç kişi var. Kendi kendine çelme takıp düşen, yara alan binlerce belki de milyonlarca kişi göreceksiniz.
 
Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır!

Mevcut aklınızı sizi şu anda bulunduğunuz yere getirdi. Daha farklı ve daha iyi bir hayat istiyorsanız, yeni bir akıl edinmekte yarar var! Yeni bir hayat için gereken, yeni bir akıldır. Aynı durum sorunları çözmek için de gerekir. Einstein “bir problemi yaratan bir zihni, aynı düzeyde çalıştırarak o problemi çözemezsiniz” der. Çözümü görecek yeni bir akıl bulmak ya da danışmanlık alarak mevcut akla çekme kat atmak gerek! Bilgelik dolu, "keşke"siz bir hayat için önce düşün, sonra yaşa, en sonunda da yaşadığın üzerine bir daha düşün.
 
Çöp Tenekesi ve "Siz"

"İnanamıyorum! Nasıl bu kadar aptalca bir şey yapabildim?"

Bu sözleri söylemek için pek çok fırsatımız olur. Yanmış ekmeği,kağıtlardaki kahve lekesi, çalar saate rağmen uyanmamak, çarpılan ayak parmağı, otoyolda kaçırılan çıkışlar... Arada bir yanlış yapmak insanın doğasında vardır. Kimse mükemmel değildir ve bunu hepimiz gün içinde ispatlarız.Bir dahaki sefere bir başkasının yanlışına gülmeden önce bunu hatırlamaya çalışın. Siz de, ne zaman işe birbirinden farklı çoraplar giyip gideceğinizi bilemezsiniz.
Şimdi belirteceğim durumu gözünüzde canlandırın ve seçeneklerden birini seçin.

Sokakta bambaşka şeyler düşünerek yürürken bir çöp tenekesine çarpıp devirdiniz. Kapağın altından yola neler döküldü?

1. Hiçbir şey, teneke boştu.

2. Bir yığın torbalanmamış çöp yola saçıldı.

3. Elma koçanları, tavuk kemikleri ve başka yemek
artıkları

4. Gayet güzel bağlanmıs siyah bir çöp torbası.​


Dikkatsizlikle bir çöp tenekesi devirdiniz,atılması için düzgün bir sekilde toplanmış ve üstü örtülmüş bir şeyi dünyanın gözleri önüne serdiniz.Çöp tenekesinin içinde olduğunu düşündüğünüz şeyler sizin dış dünyadan saklamaya çalıştığınız şeylerdir.

1. Hiçbir şey, teneke boştu:
Bu cevabi veren kisiler hayatlarını ortayasermeden ya da olduklarından başka görünmeden yaşarlar. içleri neyse dışları da odur.Çekiciliklerini saf dürüstlüklerine borçludurlar.

2. Bir yığın torbalanmamış çöp yola saçıldı.
Tenekenin içinin torbalanmamış çöple dolu oldugunu soyleyenlerdenseniz dünyaya karşı açık bir görünüm sergileseler de aslında içleri ifade edemedikleri
duygularla doludur. Bu duyguları sadece genel bir sıkıntı olarak hissederler ama eğer düşünürlerse gerçekten hissettiklerini söyleyecekleri yerler olduğunu fark edeceklerdir.

3. Elma koçanları, tavuk kemikleri ve baska yemek artıklari:
Bir yığın mutfak artığı hayal edenler iştahlarını ve yemege karşı doğal isteklerini bastıran kisilerdir. Belki de diyet yapıyorsunuz ya da yemekten kısarak para arttırmaya çalışıyorsunuz Şartlarınız her ne ise bu sizi etkiliyor. Fazla abartmaya gerek yok ve arkadaşlarınızla bir restoranda güzel bir gece geçirmek size iyi gelecek.

4. Gayet güzel bağlanmış siyah bir çöp torbası:
Gayet guzel baglanmış siyah bir çöp torbası hayal etmis olanlarin kendilerini kontrol duygulari cok gelişmiştir. Siz zayıflık göstermekten ya da şikayet
etmekten nefret edersiniz çünkü gururunuz buna izin vermez. Ama başkalarının neler hissettiginizi bilmesi, zayıflık belirtisi değildir. ipleri biraz gevşetin de o çöpler kokmaya basşamadan önce içeriye birazcık hava girsin.
 
O kadar çabuk değişiyor ki herşey, şaşırmamak elde değil.
Saygısızlık, küstahlık, ikilemli tavırlar ortalığı kaplarken birilerinin şımarıklaşmaya başladığını anlıyorsunuz.
Oysa saygıya ihtiyacımız var.
Hem de dünden daha çok.

Kimilerine göre bu durum değişen ve globalleşen dünyanın en büyük çelişkisi. Orası bizi ilgilendirmemeli. Önemli olan saygıda nereye doğru sürüklendiğimizdir. Saygı karnesi zayıf!... Saygıyı yitirmenin bedelinin ağır olacağını sonradan anlayacak insanoğlu.

Bilirsiniz, birileri herşeyin kendisinin olduğunu zanneder. İstekleri masumdur gibi görünür. Masumiyetin yüzü maskeli olabilir, unutmayın. Ama maskeyi bir tek tavır düşürür. Saygı…

Kimse kimsenin değildir. Kimse kimsenin üzerinde bir baskı uygulama hakkına sahip değildir. Özgürlüklerin büyüdüğü bir çağda eşitlik ilkesi çiğnenemez. Fakat gerçek böyle değildir ne yazık ki. Çünkü arada sıkışıp kalmış bir tavır vardır ve unutulmak üzeredir. Saygı…

Saygınlık ve saygı ayrı şeyler değildir. Saygınlığı olan saygıyı da hak etmiştir. Buna rağmen saygı hak edene verilmez. Çirkinleşmiş ilişkilerin peşinde koşanlar, sevgiyi kendi çıkarlarına uygun görenler, herşeye sahip olma tutkusuyla yanıp tutuşanlar saygıyı da kendilerine verilecek bir ödül sanırlar. Oysa saygı her isteyene verilmez ki.. Saygıya layık olunabilir ancak…

Şiddetin, bitmek tükenmek bilmeyen saçmalıkların savunucuları saygı istiyorlar. Alabilirler mi acaba? Ne dersiniz? Saygı para ile sahip olunacak bir şey değildir, öğrenecekler. Aldatmaca ve iki yüzlülük içinde kavrulanlar kömürleşecekler bu duygularıyla. Çünkü saygı sadece saygıdır. Ötesi kötü duygularla iletişi yoktur ve olmayacaktır…

Bireysel ve toplumsal her alanda saygıyı yayma ve geliştirme zamanı. Kişisel istek ve hırslarımızdan arındıktan sonra saygıyı hayata geçirme zamanı. Bunca söze rağmen saygı nerede?

Saygı öylesine ilginçtir ki, ortada yokmuş gibi davranır. Ancak her an her yerde ve aramızdadır. Saygısızlığı yaşam felsefesi haline getirmiş kişileri mutlaka yalnız bırakınız. Onlar yaptıklarından vazgeçinceye kadar saygısızlığa mahkum olmalıdırlar.

Büyüğe saygı, öğretmene saygı, hekime saygı, dürüst ve namuslu insana saygı, insan özelliklerinin en güzelini yaşatanlara saygı…

Şimdi saygı zamanı.
 
Gül Yetiştirmek İçin Toprak Olmak Gerek

Çocuk çiçektir; sevgi ve ihtimamla serpilir, güzelleşir..
Çocuklarınızdan asla boşanamazsınız...
Çocuğunuzun sizi her zaman seveceğini bilmenin lezzetini yaşayın
Bir çocuk annesine de babasına da saygı duymalıdır..
SİZ DE ÖYLE..

Çocuklarınızla birlikte yemek pişirin, daha sonra da birlikte yeyin..
Ailece televizyon karşısında yemek yemeyi alışkanlık haline getirmeyin..
Küçük bir çocuğun bile evin içinde üstlenebileceği bazı sorumluluklar vardır..
Düzen ve kurallar, çocuklara kendilerini güvende hissettirir.
Dede ve nineler çocuklarınız için çok değerli birer arkadaştırlar..
Çocuklar görgü kurallarını ana-babalarından öğrenirler.
Dikkat edin çocuklarınız verdiğiniz görgüden ömür boyu faydalanacaklardır..

Çocuklarınızla sık sık başarılarını paylaşın.
Onların en ufak başarılarını bile iltifatla karşılayın..
Her gün çocuğunuzu dinlemek, onunla konuşmak için yarım saatinizi ayırın..
Çocuğunuza vereceğiniz en iyi hediye ZAMANINIZDIR..

Çocuğunuzun odasına girmeden önce kapısını vurun.
Bu ona değer ve şahsiyet verdiğinizi gösterir..
Çocuğunuza karşı bazen anne, bazen baba,bazen kızkardeş ve bazen de ağabey olmak zorundasınız..
Çocuğunuzun rüyalarını paylaşın..
Çocuğunuzla onur duyun, çocuğunuz da sizinle onur duyacaktır..
Çocuğunuza karşı kibar olun, kibar bir çocuk yetiştirmiş olursunuz..
Çocuğunuzun arkadaşlarını tanıyın, isimlerini öğrenin hatta..

Çocukların da zor günleri olabilir; size bunları anlatmasına izin verin..
Bir çocuğun soramayacağı soru olmamalı..
Çocuklarınız için akla uygun, mantıklı kurallar koymaktan çekinmeyin..
Kendi anne-babanızla ilgilenin, ileride çocuklarınız da sizinle ilgilenecektir..
Çocuğunuzun yanlışını düzeltmek veya onu disipline sokmak için en iyi zaman; olaydan hemen sonrasıdır..

Unutmayın siz daima çocuğunuzun hayatındaki en önemli kişi olacaksınız..
Asla bir cümleye Sen daima! ve Sen asla!
ile başlamayın..
Çocuklar dünyaya verdiğiniz bir armağandır;
ONLARI İYİ PAKETLEYİN..

Verdiğiniz sözleri yerine getirin.
Yaptığınız planların sonunu getirin.
Verdiğiniz cezaları uygulayın..
Çocuğunuzu koruyun ama gerçeklerden değil!..
Çocuğunuza, insanların ona davranmasını istediği gibi davranmasını öğretin..
 
Eğer, bir çocuk

Eğer, bir çocuk sürekli eleştirilmişse;
Kınamayı ve ayıplamayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk kin ortamında büyümüşse;
Kavga etmeyi öğrenir.
Eğer, bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa;
Sıkılıp, utanmayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse;
Kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse;
Sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse;
Kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse;
Takdir etmeyi öğrenir.
Eğer, bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse;
Adil olmayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse;
İnançlı olmayı öğrenir.
Eğer, bir çocuk kabul ve onay görmüşse;
Kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer, bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse;
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

Dorothy Law Nolte
 
Hakiki dostluk, hakiki güven demektir...

Genç adamın biri,
Dermiş babasına her gün;
'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
Baba, itiraz eder,
Olmaz öyle çok dost, hakikisi
Belki bir, belki iki,
Fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...

Devam eder durur konuşma...
Aralarında başlar bir tartışma,
Karar verirler bir sınava,
Dostun hakikisini anlamaya...

Bir akşam bir koyun keserler,
Ve koyarlar çuvala,
Baba der ki oğluna,
'Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna'

Çuvaldan kanlar damlamakta,
Sanki öldürmüşler de bir adamı,
Koymuşlar çuvala,
Dıştan böyle sanılmakta,

Delikanlı sırtlar çuvalı,
Gider en iyi bildiği dostuna,çalar kapıyı,
O dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı,
Kapar hızla kapıyı delikanlının suratına,
Almaz içeri arkadaşını,

Böylece tek tek dolaşır delikanlı,
Kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını,
Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır,
Evlat geriye döner,
Ama içten yıkılır...

Babasına dönerek; 'haklıymışsın baba' der,
Dost yokmuş şu dünyada ne sana, ne de bana,
Baba 'hayır Evlat' der, 'benim bir dostum var bildiğim,
Hadi, çuvalı alda bir kerede git ona',

Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar,
Alnından ter, çuvaldan kanlar damlar...
Gider, baba dostuna,
Kabul görür, sevinir,
O dost, delikanlıyı alır hemen içeri,

Geçerler arka bahçeye,
Bir çukur kazarlar birlikte,
Çuvaldaki koyunu gömerler adam diye,
Üzerine de serpiştirirler toprak,
Belli olmasın diye dikerler sarımsak...

Genç adam gelir babasına;
'Baba, işte dost buymuş' diye konuşunca,
Babası; 'daha erken, o belli olmaz daha,
Sen yarın git Ona, çıkart bir kavga,
Atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona,
İşte o zaman anlaşılacak, dostun hakikisi,
Sonra gel olanları anlat bana...'

Genç adam, aynen yapar babasının dediğini,
Maksadı anlamaktır dostun hakikisini,
Babasının dostuna istemeden basar iki tokadı,
Der ki tokadı yiyen DOST;'Git de söyle babana,
Biz satmayız sarımsak tarlasını
Böyle iki tokada'
 
Yaşama Dair Satır Araları

Yaşamda bir kez gitti mi dönmeyen üç değer:

Zaman, sözcükler, fırsat..........




Yaşamda hiç bir zaman yitirilmemesi gereken üç deger:

Barış, umut, dürüstlük..........




Yaşamda, üzerinde yüksenilen üç dayanak:

Sevgi, kendine güven, dostluklar..........




Yaşamda sürekliliğine güvenilmeyen üç deger:

Başarı, sağlik, zenginlik.............




Yaşamda kişiyi geliştiren üç deger:

Çok çalışma, içtenlik, azim.............




Yaşamda kişiyi körelten üç öğe:

Cesaretsizlik, gurur, öfke....




Yaşamda önemli altı sözcük:

"Ben hatalıydım, bu gerçeği kabul ediyorum"




Yaşamda önemli beş sözcük:

"Gerçekten harika bir iş başardın"




Yaşamda önemli dört sözcük:

"Bu konuda ne düşünüyorsun?"




Yaşamda önemli üç sözcük:

"Sana yardımcı olayım."




Yaşamda önemli iki sözcük:

"Teşekkür ederim."




Yaşamda en az önemli tek sözcük:

"Ben"
 
Hayatın Eşsiz Merhemi: UMUT

Hayat sahnesine çıktığımız andan itibaren, ne zaman sonlanacağını bile bilmediğimiz oyun süresince, biçilen rollere ve oynamak zorunda bırakılan “hayat” oyununa tahammül edebilmek için, yaratılmış en anlamlı bahanedir; umut.

Acının dişli çarkları arasında öğütülürken bile insan, ruhunu taşıyan cılız varlığından vazgeçmeye razı olmaz; acının onlarca çeşit işkencesine katlanmaya razı olurken. Stoalı filozof Antishenes ile Diogenes arasında geçen şu diyalog , bu duruma örnek teşkil eden bir unsur niteliğini taşır: Filozof Antishenes acının demir parmaklıklarıyla örülü, hasta yatağında çektiği ızdıraplardan kendisini kurtaracak birini istediğinde, ziyaretine gelen Diogenes ona bir hançer uzatarak acılarından hemen kurtulabileceğini söylemiştir. İçinde yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen hayata bağlılığın önemli bir göstergesini taşıyan Antishenes’ in Diogenes’ e yanıtı; “Hayatımdan değil, acılarımdan kim kurtaracak?” olmuştur.
Böylesine umutsuzluklar silsilesinin pençesine düşmüş bir haldeyken bile, akıl almaz bir biçimde hala umudu düşlemek, henüz gerçekleşmediğine kanaat getirilen o gerçekleşme istencindeki inançta saklıdır; William Faulkner’ın da söylediği gibi, “Acılı bir hayatla hayatsızlık arasında bir seçim yapmamı söyleseler, hiç duraksamadan acılı hayatı seçerim. İnsanlar hayatın ne kadar kötü olduğunu söylerse söylesinler, ben umudumu asla kaybetmedim. Henüz nasıl umut kaybedileceğini öğrenmedim.” İşte bu yüzdendir ki, acılarla bezenmiş olan umutsuzluk resmini seyrederken bile insan uzun uzadıya, karartıların arasına gizlenmiş olabileceğine inandığı umut ışığını arar ölesiye, hiç yitirmediği inancıyla birlikte. Ne zaman ki aradığı o ışığı bulur, işte o zaman bir kat daha artmış olan gücüyle meydan okumaya devam eder, kaldığı yerden.
Son gibi görünen ve aslında sonsuzluğun başlangıcına doğru yapmakta olduğumuz yolculukta ki, tüm yolların dikenlerinden arınmış bir gül bahçesine çıkacağına inanma fikri, kendimizi bile asla inandıramayacak olduğumuz, kötü bir yalan olurdu herhalde. Ki; yaptığı hatalarla edindiği deneyimleri sayesinde, hayatın mutluluğa ve acıya, sevince ve üzüntüye, korkuya ve güvene… eşit değer biçtiğini bilen insan; nasıl olur da acıdan ve üzüntüden kaynaklanan olumsuzlukların hayatına hükmettiği süreçlerde, takındığı ümitsizlik prangalarıyla amaçsız bir bekleyiş içinde zamanını doldurmayı tercih eder, sessizce? Oysa ki “ümitsizlik” olarak nitelendirilen mevcut durumlar, aşılması zor ve imkansız güçlüklerden değil; olumsuzlukların ve sınırlılıkların hapsettiği zihnin ürünlerinden kaynaklanır. “Yaşamda ümitsiz durumlar yoktur, ümitsizlik besleyen insanlar vardır yalnızca” diyen Clara Booth’ da bu olguya işaret etmiştir.

Kolay değildir elbette, umutla beslenen zorlu bekleyişlerin sürekliliğini sağlamak, hayatın sürpriz getirilerine rağmen. Hiç kuşkusuz ki, bu uzun bekleyişler sabırlı ve inatçı olmayı da zorunlu kılacaktır, beraberinde. Gösterilen kararlılık süresi ölçüsünde, gerçeğe dönüştürülmüş umutlarla biten bir bekleyiş, yerini yeni umutlara ve başka bekleyişlere bırakacaktır, bir kısır döngü gibi.

Hayatınızı renklendiren umut ışığının, her daim parlaması dileğiyle… :)
 
Yeni Yıl Yeni Hayatlar

İnsanoğlunun bir türlü önüne geçemediği şeylerden biri Ölüm, diğeri ise Zaman! Zaman her zamanki gibi hızla akıp gidiyor. Giderken bizlerden çok şeyler götürdüğü ise su götürmez bir gerçek. Peki zamanı engellemeniz elinizde olsaydı neler yapardınız?

Gözlerinizi bir saniyeliğine kapatıp geçmişi düşünün. Her birinizin aklından neler geçti değil mi? Daha dün ne yapıyordunuz? Nerdeydiniz? Hangi durumdaydınız? Kuşkusuz bu sorulara verdiğiniz cevaplar içerik olarak farklı olsa da değişmeyen tek gerçek var; geçip gitmiş olması. Ama bundan daha da önemli bir gerçek daha var ki; bu satırları okurken bile hala geçip gittiği. Ve engel olamadığınız.

Bu yılda bitiyor. Ve yeni bir yıla daha adım adım yaklaşıyoruz. Kuşkusuz gelecek yıla dair beklentilerimiz de her yıl olduğu gibi büyük umutlarla bizi karşılıyor. Hayatından şu yada bu şekilde memnun olmayanların bir nevi sığınak noktası oluyor yeni yıl. Ama şunu hesaba katmıyorlar nedense. Her geçen yılda bir önceki yıla göre yeniydi. Her geçen yıldan sonra yeni yıla bu beklentilerle girmiştiniz. Peki ne değişti? Yada ne değişmedi?

Değişen; Takvimdeki yılların sayısı. Değişmeyen ise; Sizsiniz! Düşünceleriniz.

Her yeni yıla yeni beklentiler içerisinde giren, ama düşüncelerini ve hayata bakış açısını değiştirmediği için çok geçmeden yeni yılı da eskiten siz.

Öncelikle şuna karar vermelisiniz; Yeni yıl yeni hayat getirir mi? Yoksa yeni bir hayatı yeni yılda siz mi kurarsınız?

Eğer yeni bir hayata kararlıysanız bu içinizden gelmeli ve sonuçlarına katlanarak sonuca gitmek için çalışmalısınız. Sonuçta kimse sizin için yeni bir hayat kurmayacaktır. Yeni yılda yaşamak istediğiniz hayatla, eski ‘’yeni’’ yıllarınızdaki yaşadığınız hayat arasında büyük uçurumlar varsa bunu daha çok düşünmelisiniz. Bu farkı nasıl kapatabilirsiniz? Kapatmak için neler yapmanız gerekiyor? Eğer sizde içinde bulunduğu hayattan memnun olmayan kesimdeyseniz ve yeni yıldan büyük beklentileriniz varsa bir an önce karar vermelisiniz.

Karar vermek için cevaplamanız gereken bazı kritik sorular var;

‘’İçinde bulunduğum durumdan memnun muyum? Değilsem bunun sebepleri ne olabilir? Şuan bulunduğum yer hayatta istediğim yer mi? Yoksa dalgalarda sürüklenen bir çalı parçası gibi hayatta karşılaştığım fırtınalar beni buraya mı savurdu?

Hak ettiğim bir hayatı mı yaşıyorum? Yoksa hayatın bana sunduklarıyla mı yetiniyorum? Peki yetinmek zorunda mıyım? Hak ettiğim hayatı yaşamak için neler yapabilirim? ‘’

Neler yapabileceğinizin farkında mısınız? Kendinizi tanıyor musunuz?

Kendinizi hiç sorguladınız mı? Kimsiniz? Nesiniz? Hayattaki amacınız ne? Çevrenizdeki insanlar sizi nasıl tanıyor? Çevrenizdeki insanları mutlu etmek için onlara ne veriyorsunuz? Hayatta değer verdiğiniz evrensel değerleriniz var mı? Varsa bu değerler neler? Para? Kariyer? İyi bir iş? Güzel bir aile? Yada daha fazlası?

Peki bu soruları sorarken şunları hiç düşündünüz mü? Dünyada şuan milyonlarca aç insan var. Bırakın dünyayı, yanı başımızda sokaklarda yatan, çöplerden ekmek toplayan, hatta yemeden evdeki günlerdir aç bekleyen çocuklarına götüren anneler var!

Kışın şu soğuk günlerinde başını sokacak bir barakası bile olmayan, bizim bile dışarıya baktığımızda içimiz ürperirken, dışarılarda sabahlamaya çalışan insanlarımız var. Çocuklarımız var!

Siz belki yılbaşında eğlencede ne giyeceğinizi düşünüyorsunuzdur? Yada eğlenmeye nerelere gideceğinizi? Hediye olarak neler alacağınızı?

Ne oldu? Bir anda hayata bakış açınız ve sizin için olmazsa olmaz değerleriniz yerini bambaşka duygulara bıraktı değil mi?

O halde aslında hayatta çokta şikayet edilecek bir durumda olmadığınızı da anlamışsınızdır. Maddi durumunuz çok iyi olmayabilir. İşinizde yada gündelik hayatta aşmanız gereken sorunlar da olabilir. Ama her ne olursa olsun bu sizin kendi gerçeğinizi değiştirmemeli. Hayatınızı ve hayata bakış açınızı değiştirmek için yeni yılı beklemeyin. Hemen karar verin ve harekete geçin. Yarın, sizin için yeni bir hayata başlangıç olsun.

Ve öyle bir başlangıç yapın ki; Her yeni güne başlarken içinde bulunduğunuz duruma ve elinizdekilere şükrederek!
 
Geri
Top