Göremediklerimi Seviyorum Ben -
Geçenlerde çıkıp etraflıca gezip dolaştım İstanbul'u...
Fatih'in 1453'te yüzbinlerce mü'min kardeşiyle kan ve can vererek fethettiği İstanbul'dan söz ediyorum..Aklımda tek birşey vardı yürürken..Sessizce bakmak çevreye ve düşünmek bir taraftan istikameti belli olmayan adımlarımla bu mukaddes şehrin caddelerinde...
Neredeyse her tarafta amaçsız ve gereksiz bir insan kalabalığı vardı..Metroda kulaklarına kulaklık takıp gürültülü müzik dinleyen insanlar vardı.Hızlı adımlarla yanyana yürüyen üzerlerine rengarenk kıyafetler giymiş sözüm ona moda müptelası olmuş kahkaha atarak önümden geçen genç kızlar vardı..Okul önlerine çöreklenip beyhude vakit geçiren ve gözleriyle çevreyi süzen eli tesbihli konsantre kadir inanır'lar vardı..Saçlarını jöle diye tabir edilen bir jel ile tıpkı bir kirpi gibi dikerek absürd modeller veren,converse ayakkabı ve dar paça büsbütün yırtık model kot pantolon giyen özenti müptelası olmuş ve belkide bütün kazançlarının gün boyunca bir kaç kişinin dikkatini çekmek olduğu gerçeğini mantıklı kabul eden fidan gibi genç delikanlılar vardı...
Başka bir caddeye yöneldi adımlarım sonra...Ama tablo pekte değişik değildi ne yazıkki !
Yine caddenin işlek köşelerinden birinde meslek edinmek yerine akşama kadar pineklemeyi seçen bir grup aslan parçası vardı...Apartman merdivenlerinde,çıkmaz sokaklarda,kuytu köşelerde sheakspeare'cilik oynayan ve çift olmabilme yolunda ilerleyen liseli gençler vardı...
Biraz ileride dört bir yanı inleten,kulakları çınlatan bir ezan sesi ve hemen önünde tamda gözlerimin paraleninde küçük bir cami önünde ikindi namazı için hazır ve nazır bulunan bir kaç ak sakallı ve bastonlu amca vardı..Ve hemen önlerinde birbirlerine Recep ivedik'ten kesitler anlatıp kahkahalarla geçen insanlar vardı...
Aynı karede farklı amaçlarla nefes alıp aynı dinin mensubu ve aynı Peygamberin (SAV) ümmeti olmak...
Yetip artmıştı aslında gördüklerim,neden bilmiyorum biraz daha yürümek istedim...
Ben tam bunu düşünürken önümden geçen orta yaşlı bir adam elindeki telefonun ucundaki kişiye şunları söylüyordu ; "Tamam oğlum sen bekle ben iddaa oynayıp gelicem " Muhtemelen babaydı bu zat ve çocuğuydu telefonun diğer ucundaki sorgulayan kişi..Düşünürken bir taraftan ve yürürken durmaksızın,büyük bir alışveriş merkezi önünde durdum..Önce girmek istemedim ama daha sonra gözlerimin görmesi gereken şeyler olabileceği fikriyle daldım içeriye saçlarını at kuyruğu gibi yapmış güvenlik görevlisi bir bayanın ve XRaY denilen arama tarama cihazının önünden geçerek..Tıklım tıklım doluydu içerisi,Tıpkı bir vatoz (çöp balığı) gibi adeta mağaza vitrinlere yapışmış insanlar vardı...Küçük kızına kozmetik dükkanı önünde makyaj malzemelerinin ne işe yaradığını anlatan bir anne vardı...Avuçlarındaki paraların nereye gittiğinden bi haber tıkına tıkına yemek yiyen Mc Donalds müdavimi fast foodçugiller vardı...Ne kadar masumane ve sadece gözlemlemek amacıyla baksamda aslında Cami önündeki beli bükülmüş ihtiyarlar hariç hiç bir şey görmedim ben gün boyunca..Yinede kafi gelmişti,zira günaha girmek istemedim daha fazla...
Üstelik bir kaç saatlik gezintiydi bu,kimbilir daha neler vardı bakıp şahit olmadığım başka günlerin başka saatlerinde..
Yazık ki modern olmak için çırpınan ve çırpındıkça batan şu İstanbul'un sakinlerinden biriyim bende.. Yazık ki modernlik adı altında aslında rezil rüsvalığın eşiğinde yaşamayı özümsemiş bir toplumun fertlerindenim bende..
Şunu bir kez daha anladım sanırım ;
"Ben gördüklerimin değil sonsuza dek ve tüm kalbimle kayıtsız şartsız göremediklerimin aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum.."
"Varlığımın yegane ve tartışılmaz sebebi olan,merhameti sınırsız,yüceler yücesi Rabbimin,Yaradanımın,ellerimi semaya açtığımın,ruhumun ve bedenimin tek sahibinin,Hz.Mevla'nın (c.c) aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum "
"Yolumu aydınlatan,kalbime beyaz bir güvercin gibi kanat çırptıran,gözlerimi yaşlara boğduran,Gül kokulu,inci dişli,gülüşü güzel,bakışı güzel,kendisi güzel,insanların en mübarek ve en emin olanının,Hz. Muhammed Mustafa'nın (SAV) ,Rasulullah'ın aşkıyla yanıp tutuşmak istiyorum"
"Göremediklerimi sevmek istiyorum alabildiğine derin,öylesine içten ve öylesine yoğun.."
Hira dağının ardında günlerce sevdiğini bekleyen,bıkmadan usanmadan her gün çöllerde saatlerce yürüyen ve O'na (Sav) bir fenalık gelmesinden ölürcesine korkan sadakat timsali Hz.Hatice (R.anha)annemi sevmek istiyorum..
İslamiyet uğruna bütün servetini yoksullara bağışlayan ve efendisini korumak adına ayaklarıyla yılan deliklerini kapatıp hiç düşünmeden canını ortaya atan Ebubekir Sıddık'ı (R.a) sevmek istiyorum..
11 kg ağırlığı olan kılıcı Zülfikar ile günlerce,gecelerce var gücüyle meydanlarda Allah (c.c) nidalarıyla çapışan,sadakati tartışmaya kapalı velilerin babası Hz.Ali'yi (R.a) sevmek istiyorum..
Adaleti yedi cihana nam salmış,Hak uğruna gözlerini uykulardan mahrum bırakmış,"Dicle kenarında otlayan bir kuzuyu kurt kapsa benden sorulur" diyen Hz.Ömer'i (R.a) sevmek istiyorum..
Yürüşü ölümü korkutan Hz.Hamza'yı(R.a), Kollarında cennet ve cehennemi taşıyan Bin yılın evliyası Abdülkadir-i Geylani hazretlerini,Her koşulda yüreğinin kapılarını açık tutan "Ne olursan ol yinede gel" diyen Hz.Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi,Tam 40 sene boyunca yatsı namazının abdesti ile sabah namazını eda eden İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerini sevmek istiyorum ben..
Sonsuz bağlılık ve fedakarlıkla "Anam babam sana feda olsun Ya Rasullah" (Sav) diye haykıran ve her biri paha biçilemez kıymette olan Sahabe-i kiram'ı sevmek istiyorum..Rasulullah'ın Hz.Musa ve Hz. İsa'ya ;
"ikinizin ilmini toplasanız yinede O'nun ilmi kadar etmez" dediği İmam-ı Gazali hazretlerini,Baştan başa ilimle donanmış deryalar deryası Bedüizzaman Said Nursi hazretlerini sevmek istiyorum ben..
Baktıklarımı göremiyorum İstanbul'da.. Aslında hiç bir şey görmüyorum baktığımda..
Keşke aynalarda olmasaydı şu hayatta..
Zira ve Hülasa ;
"Göremediklerimi Seviyorum Ben"
( Mevla Teala (c.c) bizleri müslüman bir anneden doğmakla mükafatlandırdığı bilincini ve ne denli şanslı olduğumuz fikrini aklımızdan alıkoymasın İNŞALLAH )